The New Arab: ABD, Orta Doğu'daki güvenilirlik sorununu nasıl çözmeyi planlıyor?

ABD ve İsrail'in iç dinamikleri Gazze Savaşı'nın geleceğini nasıl etkileyecek? ABD, Orta Doğu'daki güvenilirlik sorununu nasıl çözmeyi planlıyor?

1. resim

İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da, Biden yönetimi tarafından açıklanan üç aşamalı barış anlaşmasının olası sonuçlarının ve bu sonuçların ABD'nin bölgedeki güvenilirliğine yönelik algıları nasıl etkileyeceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Biden'ın İsrail üzerinde sonuca giden bir baskı kurmaması nedeniyle Gazze Savaşı'nın devam ettiği ve bu durumun ABD'nin bölgedeki güvenilirliğini yok ettiği belirtilen analizde, İsrail'in daha önce de Hamas tarafından kabul edilen diğer bir anlaşmaya rağmen, Refah'a saldırdığına ve tüm Philadelphi Koridorunu ele geçirerek ve İsrail-Mısır barış anlaşmasını ihlal ettiğine atıfta bulunuldu.

Analizde ayrıca, ABD ve İsrail'deki iç dinamiklerin süreci kökünden etkileyecek sonuçları beraberinde getirebileceğine de dikkat çekildi.

İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:

ABD Başkanı Joe Biden 31 Mayıs'ta hem İsrail hem de Hamas'ın kabul edeceğini umduğu bir ABD planını açıklayarak risk aldı. Biden, Hamas'a yapılan teklifin bir İsrail planı olduğunu söyledi ancak daha sözleri grup liderliğine ulaşmadan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu planı reddetti.

İlk başta plana onay veren Hamas, İsrail'in olumsuz tavrını ve Netanyahu'nun savaşı sona erdirmeme konusundaki ısrarını duyduktan sonra tereddüt etmeye başladı.

Hamas yetkilileri için, kendilerine ABD destekli bir teklif olarak sunulan ve kendilerinin de kabul ettiği ancak İsrail'in herhangi bir sonuç doğurmadan reddettiği son öneri hala hafızalarında tazeliğini koruyor.

Hamas'ın bu teklifi kabul etmesinin ardından İsrail Refah'a saldırarak Mısır-Filistin sınır kapısını ve tüm Philadelphi Koridorunu ele geçirmiş ve İsrail-Mısır barış anlaşmasını ihlal etmişti.

Uzmanlara göre; Biden yönetiminin politikasındaki sorun da tam olarak bu. Uzmanlara göre Amerikalı yetkililer kararsız ve kendi önerilerinin arkasına gerçek bir ağırlık koymuyor.

Rehinelerin aileleri ve savaşın sona ermesini isteyen diğer İsrailliler protestolarına devam ediyor.

Amerika'nın İsrailli rehinelerin hayatlarını kurtarma teklifi, İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Tzachi Hanegbi'nin rehinelerin sağ salim serbest bırakılması umutlarını suya düşürmesinden bir gün sonra geldi. Ancak bu durum Netanyahu'nun iktidarda kalmak için bel bağladığı aşırı sağcı İsrailliler için pek bir fark yaratmadı.

Hem Ben-Gvir hem de Smotrich, Netanyahu'nun planı kabul etmesi halinde hükümeti düşmeye zorlayacaklarını söylediler.

Muhalefet lideri Yair Lapid ise Netanyahu'nun ateşkes ve tutukluların serbest bırakılması anlaşmasını onaylaması halinde hükümetin düşmemesi için bir güvenlik ağı önerdi.

Taraflardan birinin ya da her ikisinin de Amerikan teklifini reddetme potansiyeli büyük ölçüde Biden'ın tam olarak ne istediğini söyleyememesi ve söylediğini kast edememesinden kaynaklanıyor.

ABD Başkanı aylarca Netanyahu'ya Refah'ı işgal etmemesini şiddetle tavsiye etti. Ancak İsrailli lider İsrail'in en yakın müttefikinin önerilerini görmezden gelerek Refah'ı bombaladı ve ardından da Refah'a girdi.

Bu nedenle İsrailliler ya da Hamas neden Biden'ın artık ciddi olduğuna inansın ki?

Bu tür şüphelerin üstesinden gelmenin bir yolu, Washington'un Biden tarafından kamuoyuna açıklanan teklifi destekleyeceği bir BM Güvenlik Konseyi kararına dönüştürmesi olacaktır.

Biden'ın da dediği gibi, dünya ateşkes çağrısında bulunuyor ve BMGK bu çağrıları eyleme dönüştürmek için mükemmel bir ortam. Böyle bir kararı sunarken BM Şartı'nın VII. bölümünü kullanmak da ek bir unsur olabilir.

Bu bölüm, uluslararası hukuku ihlal etmeleri halinde ülkelere ekonomik ve hatta askeri baskı uygulayarak onları sorumlu tutmak için uluslararası bir araç olarak tasarlanmıştır.

Biden ayrıca Amerika'nın iki devletli çözüme desteğini göstermek için Filistin devletini tanıyarak pek çok Avrupa ülkesini örnek alabilir.

"İki devletli çözüm" terimini gerçeğe dönüştürmek için harekete geçmeden sürekli tekrarlamanın bir anlamı yok.

ABD, İsrail'i 1948'de henüz devlet olma niteliklerine sahip değilken tanıdı. Bugün ise Filistin'in bir devlet için gereken her şeye sahip olmasına rağmen BM'ye tam üye olmasını engelliyor.

İç dinamikler

Biden geçen haftaki konuşmasına kendi kaderini tayin hakkını ekleyerek bu yönde ideolojik bir adım attı. Ancak Tel Aviv'in onu ciddiye alması için, İsrail tarafından göz ardı edildikten sonra tehditlerini yerine getirmesi gerekiyor.

Biden yönetiminin üstesinden gelmesi gereken büyük bir güvenilirlik boşluğu var. Ateşkes ve esir değişimi anlaşmasının her iki tarafça da kabul edildiğini varsayalım.Bu durumda Beyaz Saray ve ABD'deki tüm güç unsurları, tüm tarafların Amerika'yı ve onun istediklerini ciddiye almasını sağlamak için kullanılmalıdır.

Diğer yandan Amerikan yasaları, insani yardımların ulaştırılmasının önüne herhangi bir engel koyan ülkelerin ABD vergi mükelleflerinin desteğini alamayacağı konusunda açıktır.

İsrail Washington'dan her yıl milyarlarca dolar alırken, Gazze'ye insani yardım ulaştırılmasını sağlamak gibi basit bir görevde başarısız olmuştur. Biden ve tüm yönetimi uzun zamandır İsrail'i bu yönde zorluyor, Tel Aviv ise sadece lafta kalıyor ve bu talebe tam olarak uymuyor.

Biden'ın bu konuda ve İsrail'in savaş suçu işlemek için kullandığı Amerikan silahları konusunda ABD yasalarını uygulamak gibi yasal bir yükümlülüğü vardır.

Hamas ile temas kurmak ve masaya oturmasını istemek, Biden yönetiminin Netanyahu ve ABD'deki destekçileri korosunu karşısına alacak siyasi cesareti göstermesini gerektirmektedir.

Ancak Biden ve yönetiminin seçimler öncesinde bu riski alması zor görünüyor.

Kaynaklar

Tartışma