The New Arab: İsrail'in Gazze saldırıları ve Batılı değerlerin iflası!

“Irkçılık” ve “Batılı beyaz üstünlükçülüğü” kavramları, İsrail'in Gazze saldırılarının analitik argümanı haline geldi. Gazze'de devam eden soykırım, Batı'nın adalet, özgürlük ve eşitlik gibi değerlerinin iki yüzlülüğünü ortaya koyuyor.

1. resim

İngiltere merkezli yayın yapan The New Arab'da, İsrail'in artık soykırım düzeyine ulaşan saldırılarının ve Batı'nın yaklaşımının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Irkçılık” ve “Batılı beyaz üstünlükçülüğü” gibi kavramların, İsrail'in Gazze saldırılarının analitik argümanı haline geldiği belirtilen analizde, Batı'nın hümanizm, adalet, özgürlük ve eşitlik gibi değerlerinin de iki yüzlülüğünü ortaya koyduğu belirtildi.

Analizde ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın; "Yeniden bir Hilal-Haçlı çatışması mı başlatmak istiyorsunuz?" sorusunun önemine atıfta bulunularak, bu sözlerin bölge başkentlerindeki milyonların öfke patlamasını yansıttığı belirtildi.

İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:

Nouakchott Üniversitesi'nden Moritanyalı felsefe profesörü Al-Mustafa ould Klaib tarafından Gazze'ye yönelik mevcut soykırım savaşının ilk haftasında paylaşılan;

“On yıllar boyunca hakikat, rasyonalizm, hümanizm, değerler, etik, ilerleme, adalet, eşitlik, insan hakları, özgürlük ve eleştiri gibi kavramları yücelten aydınlanma ve modern Batı felsefeleri çöktü. Siz öğrencilerimden özür dilerim çünkü sizi kandırmakla suç ortağı oldum. Batı, tarihin bildiği en büyük yalandır."

sözleri, sosyal medyada adeta viral oldu.

Pek çok kişi bunları, Batı'nın Filistinlilere karşı İsrail'e verdiği desteğin yakınlığı, derinliği ve ölçeği nedeniyle yaşanan güvensizlik ve şok duygusunun gerçek bir yansıması olarak gördü.

Elbette başlangıçta İsrail tarafında sivillerin öldürülmesiyle ilgili endişeler dile getirilmişti ancak ABD ve Avrupalı güçler tarafından teşvik edilen İsrail'in tepkisinin büyüklüğü tartışmayı başka bir yere taşıdı.

Anthony Blinken Tel Aviv'de gazetecilere yaptığı açıklamada;

"Buraya sadece Dışişleri Bakanı olarak değil, aynı zamanda Yahudi olarak da geldim."

ifadelerini kullanarak, "Amerika'nın İsrail'e açık desteğini" sunduğunu söylediğinde insanlar şaşkına döndü.

ABD Temsilciler Meclisi'nin yeni başkanı Mike Johnson ise Kongre'ye destek sözü verirken

"Tanrı'nın İsrail'i destekleyen ulusları kutsayacağına inanıyorum"

ifadeleri de, aynı şekilde şaşkınlık yarattı.

Hatta Florida'dan Cumhuriyetçi bir temsilci olan Brian Mast, Capitol Hill'e İsrail askeri üniforması giyerek geldi.

Batı dünyasının dört bir yanından İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısına mutlak destek sözü veren ve beyazların üstünlüğü ile kışkırtıcı dini imaların bir karışımını kullanan açıklamalar Arapları ve Müslümanları şaşkına çevirdi.

Hükümetinin savaşa ilişkin ılımlı tutumu ve sessiz diplomasisi nedeniyle şu anda kararsız olan Suudi basını bile hayal kırıklığına uğramış yorumlar yayınlamaktan kendini alamadı.

Dr. Mashari Al-Na'im'in Al Riyadh yarı resmi gazetesinde;

"Siyono-Haçlı Savaşı" başlığı altında yayınlanan bir köşe yazısında;

"Batı aklı, ahlak ve ilkeleri benimsediğini iddia etse bile, sadece Batı'nın üstünlüğüne inanan ırkçı bir akıldır. Ötekini soğukkanlılıkla yok etmeye hazırdır. Gazze'ye karşı son üç haftadır süren savaşta Batı ifşa oldu mu?"

ifadeleri kullanıldı.

Pakistan ve Endonezya'dan Ürdün ve Fas'a kadar Arap ve Müslüman dünyasında ve ötesinde Batı'yı çifte standart uygulamakla ve İsrail'in Gazze'ye karşı işlediği savaş suçlarına ortak olmakla suçlayan ateşli konuşmaların sayısı takip edilemeyecek kadar çok.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın;

"Yeniden bir Hilal-Haçlı çatışması mı başlatmak istiyorsunuz?"

sözleri de aslında bölge başkentlerinde milyonların öfke patlamasını yansıtıyordu.

Bu öfke, dünyanın dört bir yanında milyonlarca kişi tarafından kitlesel protesto gösterilerine dönüştü ve sadece Arap ve Müslüman ülkelerde değil tüm dünyada sokaklara taşmaya başladı.

Batı'nın İsrail'e desteği

Bu öfke, İsrail'in soykırım savaşına ve 2.3 milyon Filistinliyi Gazze Şeridi'nden etnik olarak temizleme planlarına askeri, diplomatik ve medya alanlarında verilen koşulsuz ve körü körüne destekten besleniyor.

Amerikan, İngiliz ve Fransız savaş gemileri ve uçakları hızla İsrail'e gönderildi. Politikacılar, İsrail'in yapacağı ve yapmakta olduğu her türlü eyleme tereddütsüz desteklerini yansıtan hiçbir sözlükten kaçınmadılar.

Hatta Gazzelilerin Mısır'ın kuzeyindeki Sina çölüne sürülmesi bile dile getirildi.

Biden yönetimi, uluslararası hukukun bu bariz ihlallerini kınamak yerine, İsrail'in bombardıman kampanyasına ve Filistinlilerin zorla yerlerinden edilmesine yardımcı olmak için Kongre'den 14,5 milyar dolar daha istedi.

ABD ayrıca, İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaşamın her alanına yönelik halı bombardımanını sürdürmesi için daha fazla zaman ve alan tanımaya yönelik bir başka şok edici hamle olarak, acil ateşkes talep eden herhangi bir BM Güvenlik Konseyi kararının engellenmesinde Batılı güçlere öncülük etti.

İsrail bugüne kadar Gazze'de 4 binden fazlası çocuk olmak üzere 10 binden fazla Filistinliyi öldürdü ve yerleşim alanlarını, hastaneleri, camileri, kiliseleri, fırınları, su depolarını, elektrik istasyonlarını ve hatta yolları bombalamaya devam ediyor. Buna paralel olarak Gazze'ye giden su, elektrik, gıda ve tıbbi malzemeleri de kesmiş durumda.

Hamas'ın 7 Ekim saldırısının ilk saatlerinde Batılı ana akım medya kuruluşları, İsrail ve Amerikan propaganda makinesi tarafından kendilerine sunulan anlatıyı papağan gibi tekrarlamaya başladı.

Büyük medya kuruluşları fiilen İsrail savaşının yanında yer alarak kendi kurumlarının itibarını zedeledi. Bir ay süren sürekli ve ayrım gözetmeyen İsrail bombardımanının ardından, söylem 7 Ekim saldırılarına sabitlenmiş durumda.

İsrail'in saldırganlığı destek görüp meşrulaştırılırken, bunu takip eden soykırım küçümsendi.

Gazze'ye yönelik 16 yıllık kuşatma ve abluka görmezden gelindi ve onlarca yıllık sömürgeleştirme ve işgal aceleci haberlerle bir kenara itildi.

İsrail'in işlediği savaş suçlarının ayrıntıları ve savaşın insani maliyeti, İsrail'in güvenliğinin merkeziliği ve sözde kendini savunma hakkının gölgesinde geçiştirildi, bu da görünüşe göre medya anlatısını inşa etme hakkına kadar genişletildi.

Önümüzdeki yıllarda Batı medyasının bu utanmaz performansı ve bir soykırıma rıza üretmek için nasıl çalıştığı hakkında ciltler dolusu yazı yazılacak.

İsrailli ve Amerikalı yetkililer tarafından yapılan, Ortaçağ ve din savaşlarını çağrıştıran ırkçı açıklamaların bolluğu neredeyse hiç eleştirilmedi ya da sorgulanmadı. Savaşlarını uygarlık ve kötülük arasında bir savaş olarak tanımlayan kolektif bir söylem benimsendi.

İsrail Savunma Bakanı Filistinlileri "hayvan insanlar" olarak tanımladı.

İsrailli ve Amerikalı siyasetçiler barbarlık dilini kullanarak kimin daha aşırı olduğu konusunda birbirleriyle yarışıyor. Cumhuriyetçi başkan adaylarından Vivek Ramaswamy, İsrail'e Hamas'ın en üst düzey yüz liderini öldürmesini ve kafalarını Gazze sınırındaki sopalara asmasını tavsiye etti.

Batı'nın İsrail'e verdiği kontrolsüz askeri ve siyasi destek ile medya desteği, pek çok kişi tarafından bunun Batı değerlerinin iki yüzlülüğünü ortaya koyduğu şeklinde değerlendiriliyor.

Bu durumun mevcut ve belki de gelecek nesil Arap ve Müslüman gençlerin radikalleşmesine yol açacağı kesin.

Irkçılık ve Batılı beyaz üstünlükçülüğü kavramları, mevcut manzarayı açıklayabilecek tek bir analitik argüman haline getirildi.

Siyonizmin kurucusu Theodor Herzl'in ilk yazılarından bu yana İsrail'in kendini algılayışı Batı medeniyetine ait olduğunu vurgulamakta.

Bugün, İsrail ve Batı'nın birinciyi, Filistinlilerin ise ikinciyi temsil ettiği, kötülüğe karşı medeniyet söylemi, İsrail ve Amerika'nın resmi söylemi haline geldi. Yaşananlar adeta 19. yüzyıl ırkçı sömürgeciliğininin yeni bir sayfası.

Gazze'de devam eden soykırımın da gösterdiği gibi, kriz zamanlarında Batı'nın hümanizm, akıl, adalet, özgürlük ve tüm bireyler ve uluslar için eşitlik gibi değerlerinin içi hızla boşalıyor ve bunlar iki yüzlü bir hal alıyor.

Kaynaklar

Tartışma