The New Arab: Türkiye ve Irak arasındaki güvenlik anlaşması bölgesel dengeleri nasıl etkileyecek?

Türkiye'nin PKK'ya karşı hamleleri artarken, Irak Türkiye'ye taviz vermeye devam ediyor. Türkiye ve Irak güvenlik anlaşması bölgenin dengelerini kökten etkileyebileyecek bir potansiyele sahip.

1. resim

İngiltere merkezli yayın yapan önemli yayın organlarından The New Arab'da, Türkiye ve Irak arasında şekillenen güvenlik doktrininin bölgeye olası etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

İki ülke arasındaki güvemlik anlaşmasının terör örgütü PKK'nın bölgedeki varlığını bitirmeye yönelik kritik bir hamle olduğu tespiti yapılan analizde, anlaşmanın yarıca Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunun artmasına işaret ettiğine de dikkat çekildi.

Analizde ayrıca; Irak ve Türkiye arasındaki ilişkilerin önümüzdeki yılları şekillendirebilecek çok önemli bir kavşakta olduğu ve bu kavşağın, bölgenin dengelerini kökten etkileyebileceği belirtildi.

İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:

Türkiye ile Irak arasında kısa bir süre önce imzalanan mutabakat zaptı, Ankara'nın Irak'ın kuzeyindeki rolüne ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi.

Askeri, güvenlik ve terörle mücadelede işbirliğine odaklanan anlaşma, Türkiye'nin uzun süredir Irak'ın kuzeyinde faaliyet gösteren ve terör örgütü olarak kabul edilen PKK'ya karşı askeri hamlelerinin ardından geldi.

Her iki hükümet de bu anlaşmayı ikili ilişkilerin geliştirilmesi yönünde tarihi bir adım olarak nitelendirirken, anlaşmanın Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunun artmasına işaret edebileceğine dair endişeler de artıyor.

Türkiye ile Irak arasındaki ilişkiler, özellikle terör örgütü PKK'nın Irak'ın kuzeyindeki dağlık bölgelerindeki varlığı nedeniyle her zaman gergin olmuştur.

1970'lerin sonunda kurulan PKK, Türkiye'de sözde özerklik istiyor ve Türkiye, ABD ve AB tarafından terörist bir örgüt olarak kabul ediliyor.

İki ülke arasındaki mutabakat zaptı, terörle mücadele ve sınır ötesi suçların önlenmesini de kapsayacak şekilde geniş olmakla birlikte, Türk askerlerinin bölgeden çekilmesini kesinlikle öngörmüyor.

The New Arab'a konuşan Iraklı siyasi bir analist olan Abdul Ghani Ghazban;

“Türkiye'nin askeri operasyonlarının sınırlı bir menzile yönelik olması gerekiyordu. Ancak Türkiye şimdi kalıcı üsler ve kontrol noktalarıyla yaklaşık 40 kilometre üzerinde etki sahibi.”

değerlendirmesinde bulundu.

İHA saldırıları ve yükselen tansiyon

Mutabakat Zaptı'nın Başika kampını ortak eğitim üssü olarak içermesi özellikle tartışmalı bir konu.

Irak geçmişte ABD'li danışmanlara ev sahipliği yapmış olsa da, Türk askeri danışmanların bölgeye girişi bazı kesimler tarafından tepki ile karşılandı.

Ghazban;

“Türkiye pragmatik bir devlettir ve her zaman kendi çıkarlarını ön planda tutar. Geri çekilme için net koşulların olmaması önemli bir risk oluşturuyor ve Türkiye belirlediği hedeflere her an yeni saldırılar yapabilir.”

ifadelerini kullandı.

Zira; Mutabakat Zaptı'nın üçüncü maddesi olan C bendine göre, her iki devlet de kendi ulusal yasaları uyarınca, her iki ülkeye karşı yasaklı grupların ya da terör örgütlerinin propaganda ve eleman kazanma faaliyetlerini engellemek için uygun tedbirleri alabilirler.

Nitekim; güvenlik anlaşmasının imzalanmasının ardından, Türk insansız hava araçları Süleymaniye'nin Said Sadık bölgesinde bir aracı hedef aldı ve PKK'ya yakınlığı ile bilinen iki kişi öldürüldü.

(Sözde) Kürdistan Gazeteciler Sendikası Süleymaniye Şube Başkanı Karwan Anwar, yerel medya kuruluşlarına yaptığı açıklamada, bu bölgede İHA saldırısının bir ilk olduğunu ve endişelerin arttığını dile getirdi.

Bölge uzmanlarından Bahrooz Jaafar ise bu gelişmelerin ardından yaptığı değerlendirmede;

“Türkiye'de önemli bir iç olay meydana gelmedikçe, ülkenin politikalarını değiştirmesi ya da Kuzey Irak ve Suriye'den çekilmesi pek olası değil. Bunu anlıyoruz.”

ifadelerini kullandı.

Stratejik çıkarlar ve bölgesel etkiler

Türkiye'nin uzun vadeli niyetlerine ilişkin tartışmalarda girdiği bölgelerde kalıcı olması ihtimali beliriyor.

Musul, Kerkük ve Duhok, sadece stratejik olarak önemli değil, aynı zamanda petrol rezervleri nedeniyle ekonomik olarak da değerlidir.

Zira Ankara, Osmanlı döneminden kalma haklarını gerekçe göstererek bu bölgelere tarihsel olarak her zaman ilgi göstermiştir.

Bölgede baskın bir güç olan KDP'de PKK'ya karşı Türkiye ile artık aynı safta yer alıyor.

Bir KDP üyesi olan Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in Türkiye ile imzalanan güvenlik anlaşmasını partisinin çıkarlarıyla uyumlu olarak tanımladığı belirtiliyor.

Bir diğer kilit oyuncu olan İran da bu gelişmeleri yakından takip ediyor. Tahran'ın kuzey vilayetlerinde, özellikle de milisler ve siyasi ittifaklar aracılığıyla nüfuz sahibi olduğu Kerkük ve Sincar'da önemli çıkarları var.

Türkiye sınırından Körfez'e kadar uzanan 1.200 kilometrelik 'Kalkınma Rotası' projesi, karayolu ve demiryolu altyapısını geliştirerek Irak ekonomisini canlandırmayı amaçlıyor.

Proje, petrole dayalı olmayan bir ekonomi için önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor, Irak'ı komşularıyla bütünleştiriyor ve bölgesel istikrara katkıda bulunuyor.

Ancak planın başarısı büyük ölçüde güvenliğe ve Türkiye de dahil olmak üzere komşu ülkelerle işbirliğine bağlı.

Irak için yüksek riskli bir kumar

Irak hükümetinin terör örgütü PKK'yı yasaklama ve ilgili siyasi partileri feshetme kararı, gerilimi azaltmayı ve işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan Türkiye'ye verilmiş önemli bir tavizdir.

Söz konusu Mutabakat Zaptı uygulanırken, uluslararası toplum bu süreci yakından izleyecektir.

Sadece Türkiye ve Irak için değil, daha geniş bir bölge için de riskler yüksek.

Anlaşma güvenlik ve istikrarı arttırırsa, benzer sınır ötesi sorunlarla karşı karşıya olan diğer ülkeler için bir model teşkil edebilir.

Zira; Türkiye'nin Irak'taki askeri varlığını sürdürme kararlılığı ve muğlak çekilme taahhütleri uzun vadeli bir stratejiye işaret ediyor.

Gelinen noktada Irak ve Türkiye, önümüzdeki yıllarda ilişkilerini şekillendirebilecek çok önemli bir kavşakta bu kavşak bölgenin dengelerini kökten etkileyebilir.

Kaynaklar

Tartışma