The New York Times: Kaybedeceğini anlayan bir Putin nükleer silah kullanabilir mi?

Putin kendisini nasıl “nükleer çağın paradoksu” içinde buldu? Kaybedeceğini anlayan bir Putin nükleer silah kullanabilir mi?

1. resim

ABD'nin önde gelen küresel yayın organlarında The New York Times'da Rusya'nın değişen nükleer doktrininin ve Ukrayna savaşının nükleer geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesinden bu yana nükleer tehditlerini artırmaya devam ettiği belirtilen analizde, olası bir nükleer hamlede; NATO ülkelerininin benzer misilleme yapacağını ve bunun da felaketi beraberinde getireceğine dikkat çekildi.

Analizde ayrıca; Rusya'nın nükleer doktirinindeki kilit değişikliğin hiç de hafife alınmaması gerektiği tespiti yapıldı.

İşte The New York Times'da yayınlanan analiz:

Geçtiğimiz hafta Devlet Başkanı Vladimir Putin Rusya'nın nükleer doktrinini değiştirme planını açıkladı.

Rusya'nın "egemenliğinize yönelik kritik bir tehdit oluşturan konvansiyonel silahlarla yapılan bir saldırıya karşılık olarak nükleer silah kullanmaya hazır olduğunu" ve "nükleer olmayan herhangi bir devlet tarafından, ancak nükleer bir devletin katılımı veya desteğiyle Rusya'ya yönelik saldırıyı Rusya Federasyonu'na yönelik ortak bir saldırı olarak değerlendireceğini" belirtti.

Kilit değişiklik bu ve hiç de hafif bir değişiklik değil.

Amacı, Ukrayna'nın Rusya içindeki hedeflere karşı Amerikan silah sistemlerini kullanma talebinin kabul edilip edilmeyeceği konusunda Washington'u etkilemek ve daha genel olarak Batılı liderleri Putin'in tehditlerini daha ciddiye almaya ikna etmek.

Putin'in sorunu, söylemi ne kadar kavgacı olursa olsun, nükleer silah kullanmanın mantıklı olacağı durumları tanımlayamaması.

Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesinden bu yana Putin NATO ülkelerine Ukrayna'nın yanında yer almaları halinde nükleer savaş riskiyle karşı karşıya kalacakları mesajını veriyor.

İster sert propaganda, ister kasvetli duyurular ya da tatbikatlar şeklinde olsun, bu sinyaller sürekli olarak nükleer silah kullanımını tam olarak taahhüt etmeden tehdit yaymak üzere tasarlanıyor.

Putin Şubat 2022'de Ukrayna'nın tam ölçekli işgalini duyurduğunda, "yolumuza çıkanlar bilmelidir ki Rusya derhal karşılık verecektir ve bunun sonuçları tarihiniz boyunca hiç görmediğiniz şekilde olacaktır" uyarısında bulundu.

Eylül 2022'de yaptığı bir açıklamada Putin;

“Ülkemizin toprak bütünlüğü tehdit edilirse, Rusya'yı ve halkımızı korumak için kesinlikle elimizdeki tüm araçları kullanacağız. Bu bir blöf değildir.”

ifadelerini kullanmıştı.

13 Eylül'de NATO ülkelerinin Ukrayna'nın Rusya içindeki hedefleri vurmak için uzun menzilli "hassas silahlar" kullanmasına izin vermesi halinde "Rusya ile savaş halinde" olacaklarını söyledi.

Sonuç olarak, "çatışmanın özündeki değişikliği göz önünde bulundurarak, bize yönelecek tehditlere karşılık olarak uygun kararlar alacağız" dedi. "Uygun" ifadesiyle neyi kast ettiğini çıkarmak bize kalıyor.

Farklı zamanlarda yapılan bu açıklamaların her biri, NATO ülkelerini belirli eylemlerden caydırmak için tasarlanmıştı.

Ancak bildiğimiz üzere İsveç ve Finlandiya NATO'ya katıldı ve Avrupa ile ABD Ukrayna'ya roketatarlar, tanklar, F-16 savaş uçakları ve uzun menzilli füzeler tedarik etti. Buna nükleer bir karşılık verilmedi.

Neden böyle oldu?

Bu eylemlerin hiçbiri böylesine sert bir tırmanışı gerektirmiyordu. Her türlü nükleer silah kullanımı, Ukrayna'da halen sınırlı bir "özel askeri operasyon" olması gereken şeyi yeni ve son derece tehlikeli bir düzeye çıkarır.

NATO ülkelerini ya da diğer ülkeleri nükleer silahlarla vurmak Rusya'ya karşı misilleme riskini beraberinde getirir.

Ukrayna'nın cephe kuvvetlerine karşı daha küçük savaş başlıklarına sahip ve savaş alanında kullanılmak üzere tasarlanmış taktik nükleer silahların kullanılması, sadece konvansiyonel kuvvetlerle bile olsa doğrudan bir NATO müdahalesine yol açabilir.

Herhangi bir nükleer silah kullanımı, Putin'in bir kısmını görmezden gelebileceği, ancak Hindistan ve Çin gibi dost devletlerden gelmesi halinde daha az görmezden gelebileceği uluslararası öfkeye yol açar.

Eşiği geçmeye hazır olduğunu gösterecek kadar silah kullanarak bu öfkeyi sınırlamaya çalışabilir ve daha da ileri gidebilir. Ancak silahların sahte olduğu ortaya çıkarsa ya da sevkiyat araçları Ukrayna hava savunması tarafından vurulursa bu utanç verici olabilir.

Tüm bunlar göz önüne alındığında, mevcut "kırmızı çizgi" ve Rusya'nın nükleer doktrinindeki değişikliklerin varsayılan nedeni nasıl anlaşılmalı?

Eğer ABD ve Avrupa, Ukrayna'nın Batı tarafından tedarik edilen silahlarla Rusya'nın derinliklerindeki hedefleri vurmasına izin verirse, bu Putin'in bakış açısına göre nükleer kullanımı haklı çıkaracak kadar ciddi bir tırmanma olur mu?

Eğer Putin iddia ettiği gibi Ukrayna'nın Batı'nın hassas silah sistemlerini ancak Batı'nın desteğiyle kullanabileceğine gerçekten inanıyorsa, o zaman bu zaten gerçekleşmiş demektir.

Batılı hassas güdümlü silahlar, Kırım Yarımadası da dahil olmak üzere Ukrayna topraklarındaki Rus hedeflerine karşı zaten kullanıldı. Eğer sorun Rusya içindeki hedefleri vurmaksa, Ukrayna bunu bir süredir kendi yapımı sistemleriyle ve giderek artan bir etkinlikle yapıyor.

Hatta Ukrayna Ağustos ayında Kursk'ta Rusya'ya konvansiyonel bir saldırı düzenledi ve henüz buradan çıkarılamadı.

Mevcut tartışmada yeni olan çok az şey var. Bu, Putin'in tehditlerini tamamen boş laf ve blöf olarak görmemek değil, nükleer kullanımın şüphesiz en tehlikeli seçenek olsa da en olası seçenek olmadığını kabul etmek anlamına geliyor.

Bu, Putin'in gerilimi tırmandırmaktan kaçındığı anlamına gelmiyor.

Tam ölçekli işgalden egemen toprakların ilhakı emrini vermeye, enerji altyapısına saldırmaya ve sivil bölgeleri bombalamaya kadar gerilimi zaten tırmandırdı. Enerji krizleri, sabotaj ve yıkım kampanyaları ve dünyanın dört bir yanında sorun yaratarak Batı'yı cezalandırmaya çalıştı.

ABD Başkanı Biden Ukrayna'nın Batı füzelerini Rusya içindeki hedeflere karşı kullanma taleplerini hala kabul etmedi. Bunun nedeni kısmen ABD istihbaratının bunun kıt kaynakların kötü kullanımı olacağına inanması, ancak aynı zamanda nükleer olmayan bu diğer tırmandırma biçimleriyle ilgili endişelerdi.

Bu, Putin'in nükleer silah kullanmayı düşünebileceği hiçbir durum olmadığı anlamına da gelmiyor.

Putin'in en çok bahsettiği senaryo NATO güçlerinin Ukrayna güçleriyle birlikte savaştığı bir senaryo ki bu durum Rus güçlerine hızla geri adım attırabilir. Bu, çaresiz bir Putin'in daha geniş bir savaşa girmeye hazır olduğunu hayal edebileceğimiz bir senaryodur.

Bütün bu sebeplerle Putin kendisini nükleer çağın klasik paradoksu içinde buldu.

Kendisini irrasyonel olarak görmüyor ama tehditlerini inandırıcı kılmak için düşmanlarının "onun biraz deli olabileceğini" düşünmelerine bel bağlamak zorunda.

Tartışma