The Washington Institute: ABD, Ortadoğu'daki müttefiklerini Çin'e mi kaptırıyor?

ABD'nin hedefleri ve stratejik öncelikleri, Ortadoğu'daki müttefiklerinden giderek daha fazla ayrışıyor. ABD, Ortadoğu'daki müttefiklerini tamamen Çin'e mi kaptıracak?

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşu The Washington Institute'de son dönemde ABD'nin Ortadoğu politikasının ve Çin'in bölgedeki adımlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

ABD'nin en önemli stratejik öncelikleri Ortadoğu bölgesindeki kilit ortaklarınınkinden giderek daha fazla ayrıştığı belirtilen analizde, Çin'in ise hem çatışma alanları hem de ekonomi anlamında bölgede yükselişe geçtiği belirtildi.

Analizde ayrıca; ABD'nin Ortadoğu'daki müttefiklerine ve Çin'in faaliyetlerine yönelik yeni bir politika yaklaşımı benimsemesi gerektiği belirtilerek, olası yeni hamleler hakkında değerlendirmeler yapıldı.

İşte The Washington Institute'de yayınlanan analiz:

On yıllardır ilk kez, Amerika'nın en önemli stratejik öncelikleri Ortadoğu bölgesindeki kilit ortaklarınınkinden ayrışıyor,

ABD'li politika yapıcılar son yıllarda Çin ile rekabete daha fazla odaklandıkça, bölgedeki ortakları ile ayrışmaya başladı. Bu durum ise ABD için bir kısır döngüye yol açtı. Çin'in dünya çapında artan etkisi, ABD'nin bölgesel ortaklarını Pekin ile ilişkilerini derinleştirmeye teşvik ediyor. Bu da Washington ile Çin gerilimi artırıyor.

Washington son dönemde, bölgedeki ortaklarının Çin'le ilişkilerini ABD'den çıkar sağlamak için bir koz olarak kullandıklarından ya da daha kötüsü, Pekin ile gerçekten otoriter bir yakınlık kurmaya başladıklarından endişe ediyor.

Ortadoğu bölgesindeki ABD ortakları ise Washington'un ya güvenilmez olduğundan ya da artık Orta Doğu ilişkilerine stratejik bir değer atfetmeyecek kadar iç politikaya odaklandığından endişe ediyor.

Ancak bu iki varsayımın genellikle ihmal ettiği iki temel farklılık daha var.

Birincisi, ABD açısından Çin'in artan ekonomik ve askeri gücünden ve revizyonist niyetlerinden daha büyük bir tehdit yok. Ancak Orta Doğulu ortaklar Çin'den sadece küçük tehditler algılıyor. Haatta çoğu ülke, Pekin'i değerli bir ticaret ortağı ve yardımsever bir siyasi ortak olarak görüyor. İşte bu durum; Washington ve bölgesel ortaklarının on yıllardır ilk kez birincil ulusal güvenlik tehdidi olarak gördükleri şey konusunda keskin bir şekilde ayrıştıkları anlamına geliyor.

İkinci olarak, modern dönemde Pekin'in Orta Doğu'da çok az anlamlı angajmanı oldu ve diğer uluslararası başkentlere kıyasla burada nispeten daha az zaman geçirdi. Ortadoğu hükümetlerinin çoğunun analitik kapasitesinin sınırlı olması bu yabancılığı daha da derinleştirdi.

Ancak Çin son dönemde bu politikasının tam tersi bir strateji izlemeye başladı. Bölgedeki en yetenekli istihbarat müttefiki olan İsrail bile doğal olarak analitik kaynaklarının çoğunu en önemli tehdit olarak gördüğü konularda (örneğin İran ve terörizm) Çin ile görüşmeler yapmaya başladı.

ABD'nin kaynaklarını Hint-Pasifik bölgesine daha fazla yönlendirmesi ve Çin'in iç gücünü dramatik bir şekilde yoğunlaştırmaktan daha iddialı bir dış politikayı benimsemesi Ortadoğu bölgesindeki dengeleri değiştirdi.

Amerika'nın bölge ile ilgili kaygılarının genellikle İran ve terörizm üzerinden olması, bölgedeki diğer ülkelerin Çin'e yönelmesinin de önünü açmıştır.

Bu durum ABD'li yetkilileri giderek daha dezavantajlı duruma düşürebilir. Zira bölgedeki kkelrin dünyada yaşanan değişim rüzgarı ile harekt ettiği ve özellikle ekonomi anlamında desteğe ihtiyaç duydukları görülmektedir.

Sonuç ve öneriler

Her şeyden önce ABD, Orta Doğu'daki ABD elçiliklerinde büyük güç rekabetiyle ilgili konuları ele almak üzere özel faaliyetler yürütmeli ve “Çin etkisine” karşı yeni bir strateji belirlemelidir.

Çin rekabeti ABD ulusal güvenlik stratejisine hakim hale gelmiştir ve buna göre ele alınmalıdır. Bölgedeki ABD müttefiklerinin, ABD'nin Pekin'e yönelik politikasının temel ilkelerini anlamaları ve Washington'un ticaret, teknoloji ve ilgili konulardaki endişeleri hakkında en azından temel bir bilgiye sahip olmaları gerekmektedir.

ABD, Ortadoğu'daki çoğu ABD ortağı arasında yankı bulmayan demokrasi ve otokrasi ya da uluslararası düzene yönelik riskler hakkındaki mesajları sürekli tekrarlamak yerine bu tehditleri vurgulayacak ve ortak çözüm yolları üretecek olan adımlar atmalıdır.

ABD'li yetkililer bölgesel ortaklarla, Pekin'e zımnen karşı koyarken onlara hitap eden girişimler üzerinde çalışmalıdır. Örneğin Suudi Arabistan ve BAE, Çin'in gelişmekte olan ülkelerdeki altyapı ve maden çıkarma yatırımlarına rakip olabilecek sermayeye sahip ve bu konuda Batı ortaklığından faydalanabilirler.

ABD bu adımları atmadığı takdirde, bölgeden daha fazla izole olabilir ve daha kötüsü Pekin'in stratejisini kolaylaştırabilir.

Tartışma