Türkiye tüm itirazlara rağmen Suriye'ye operasyon konusunda kararlı

Erdoğan, Suriye'ye operasyon konusunda kararlı.

1. resim
28.07.2022

ABD Başkanı Joe Biden'in Ortadoğu gezisinden üç gün sonra Tahran, 19 Temmuz'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı ağırladı.

Üç ülke, bir sonraki toplantının 2022 yılı bitmeden Rusya'da yapılacağını duyurdu. Peki Türkiye, Rusya ve İran'ın zirveye katılma motivasyonları nelerdi? Zirvenin Suriye krizi üzerindeki sonuçları nelerdir?

Türkiye için, Suriye'deki kapsamlı askeri operasyonların arifesinde zirveye katılması çok önemliydi. Erdoğan, aylar öncesinden başlayarak, "Kürt militanları" Türkiye sınırından 30 kilometre geriye itecek bir “güvenli bölge” oluşturmak için Suriye'ye askeri bir operasyon başlatacağını belirtti.

Türkiye'nin hedef olarak belirlediği, Fırat Nehri'nin batısında yer alan Tel Rıfat ve Münbiç şehirleri, YPG'ye bağlı Suriyeli Kürt milisler tarafından kontrol ediliyor. Ankara, YPG'yi bir terör örgütü olarak görüyor ve grubun birçok ülkenin terör örgütü olarak tanımladığı PKK'nın bir parçası olduğunu düşünüyor.

Erdoğan defalarca, Türkiye'nin 2019'da Moskova ve Washington ile hem Rusya'nın hem de ABD'nin yasadışı Kürt militanları Suriye-Türkiye sınırından 30 kilometre uzağa itmeye yardım etmesi gereken bir anlaşma imzaladığını kaydetti. Bu nedenle Tahran toplantısı Erdoğan'ın zirveye katılan diğer liderlere “bu hala gerçekleşmedi" demesi için uygun bir fırsattı.

Erdoğan zirveye katılarak, operasyonların bölgesel ve uluslararası düzeyde “Suriye topraklarına müdahale ve tecavüz” olarak değil “terörle mücadele operasyonları” olarak tanınması gerektiğini belirtti.

Rusya için ise zirve, bölgedeki kendi sorunlarını daha fazla tartışmak için bir fırsattı. Rusya; Ukrayna savaşının başlamasından sonra, Suriye'deki Rus birliklerinin azaltılması ve Ukrayna'da cepheye yeniden konuşlandırılması hakkında birkaç rapor yayınlandı.

Bu durum şüphesiz İsrail, ABD ve Türkiye için bir güç boşluğu ve fırsatlar yaratabilir. Böyle bir durumda, Tel Aviv askeri boşluğu İran veya Lübnan Hizbullahı gibi vekil güçler tarafından doldurulacağından endişe ettiği için, Suriye'deki İran askeri pozisyonlarına ve üslerine yönelik hava saldırılarını artıracaktır. Gerçekten de ABD, Fırat'ın doğusundaki askeri varlığını güçlendirmek için Suriye'deki bir iktidar boşluğunu kullanabilir ve Türkiye, Suriye'nin kuzeyindeki bölgelere askeri operasyonlar yapabilir.

Bu nedenle Putin'in Tahran'daki zirvede bulunması Suriye'deki tüm oyunculara bir mesaj içeriyordu. Rusya, Ukrayna nedeniyle Suriye'deki odağını ve askeri gücünü kaybetmedi. Aslında, Suriye'deki birkaç yıllık askeri varlığın ve mali harcamaların ardından Moskova, Suriye'nin siyasi sürecindeki konumunu ve rolünü zayıflatmak ya da oradaki ekonomik ve altyapı projelerini kaybetme riskini almak istemiyor. Rusya, Suriye'deki askeri varlığının devam etmesini Ukrayna krizinde Batı'ya karşı bir baskı kaldıracı olarak görüyor.

İran için ise zirve, Suriye'deki askeri ve güvenlik endişelerini dile getirme fırsatı sağladı. Tahran özellikle üç konuda endişeliydi. İsrail'in Suriye'deki İran mevzilerine yönelik saldırıları, Fırat'ın doğusundaki Amerikan askeri varlığı ve Fırat'ın batısındaki bölgelerde Türk askeri operasyonları.

İran dini lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney, Erdoğan ile yaptığı görüşmede, “Suriye'ye yapılacak herhangi bir askeri operasyon, bölge için zararlı olacaktır. Türkiye'nin beklediği sonuçları getirmez” ifadelerini kullandı. Dini Lider Putin'e ise “İran'ın temel duruşu her zaman oraya askeri müdahaleye karşı olmuştur, Fırat Nehri'nin verimli ve petrol zengini doğu yakası Amerikalılar tarafından işgal edilirken, kimsenin İran'ı orayı terk etmeye zorlanmaması gerekir” dediği belirtildi.

İran Cumhurbaşkanı Reisi, Tahran'daki Astana Barış Zirvesi'nin ardından Putin ve Erdoğan ile düzenlediği basın toplantısında, "Fırat'ın doğusundaki ABD varlığının haksız olduğunu, bu yüzden Amerikalıların çekilmesi gerektiğini" vurguladı. Görüşmenin sonunda Suriye dışişleri bakanı Faysal Mekdad, Suriye hükümetini zirvenin sonuçları hakkında bilgilendirmek için Tahran'a geldi.

Suriye'deki sahadaki durum son derece karmaşık olmaya devam ediyor.

Bu kısmen İran, Rusya ve Türkiye'nin tehdit algılamalarındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır. Tahran ve Moskova, Türkiye'nin Suriye'deki askeri operasyonlarına ve Fırat'ın doğusundaki ABD askeri varlığına karşı çıkmakta benzer duyguları paylaşıyor. Ancak her iki hükümet de İsrail'in Suriye'deki askeri operasyonlarına ilişkin görüşlerinde farklılık gösteriyor.Örnek olarak son yıllarda Rusya, İsrail hava saldırıları sırasında Suriye'deki İran mevzilerini tam olarak havadan korumuyor.

Tahran, Ukrayna'da Moskova ve Tel Aviv arasındaki farklılıkların artmasıyla birlikte, Rusya ve İran'ın İsrail askeri operasyonlarına karşı daha fazla işbirliği ve koordinasyon içinde olmasını umuyor.

Türkiye için bölgedeki asıl tehdit İsrail veya ABD değil, terör örgütü olarak tanımladığı gruplardır. Tahran'daki zirvenin yanı sıra İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bagheri ve Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın görüşmesinin Türkiye'nin Suriye'deki askeri operasyon düzenleme kararını etkileyip etkilemeyeceği henüz belli değil.

Nitekim Erdoğan, Putin ve Reisi ile yaptığı görüşmede,

“Türkiye'nin endişelerini anladığınızı söylüyorsunuz ve bunun için size teşekkür ediyoruz ama sadece kelimeler yetmez”

ifadesini kullandı.

Bu nedenle Erdoğan Ankara'ya döndüğünde,

"Suriye'ye bir askeri operasyon Türkiye'nin gündeminde kalacak"

ifadelerini tekrar etti ve tüm itirazlara rağmen bu konuda kararlı görünüyor.

Jamestown Institute'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.