gdh'de ara...

Yahudi yazarlardan açık çağrı: İsrail'in karşısında durun

Bir grup Yahudi yazar, siyonizm karşıtı olmanın anti-semitik olmak anlamına gelmediğini belirterek Filistin'in özgürlüğüne destek veren mektup yayınladı.

1. resim

Bir grup Yahudi yazar, eski bir tartışmanın yeniden güç kazanmasından sonra İsrail'i eleştirmenin anti-semitizm anlamına gelmediğine dikkat çeken bir mektup yazdı. Oysa avukatları bu mektubu yazmamaları tavsiyesinde bulundu. Yazarlar Filistin'in özgürlüğüne olan desteklerini ortaya koyarak net bir duruş serglemelerinin yanı sıra diğer yazarlara da mektubu imzalama çağrısı yaptı.

İşte o mektup:

Biz Yahudi yazarlar, sanatçılar ve aktivistler, İsrail'i eleştirmenin antisemitizm anlamına geldiği yönündeki söylemleri reddediyoruz. İsrail ve destekçileri, uzun süredir bu retoriği kullanarak İsrail'i hesap vermeme noktasına taşıdılar ve ABD'nin askeri desteğini kazandılar. Bu yöntem, işgalin ölümcül gerçeğini gizlemek ve Filistin egemenliğini inkar etmek için kullanıldı.

Anti-semitizm söylemi, ifade özgülüğünün sona eridirilmesine hizmet ediyor ve böylece İsrail'in Gazze'ye yönelik bombardımanı haklı çıkarılmaya çalışılıyor. Anti-semitizm iddiası, uluslararası toplumun eleştirilerini susturmak için kullanılmakta.

Son dönemde İsrailli ve Filistinli sivillere yapılan saldırıları kınıyoruz. Bu acı kayıplar için yas tutuyoruz. Fakat antisemitizm mücadelesinin soykırım gibi savaş suçları için bahane olarak kullanılması da bizi dehşete düşürdü.

Antisemitizm, topluluğumuzun geçmiş ve bugünü için son derece acı verici. Ailelerimiz savaşlardan, tacizlerden, pogromlardan ve toplama kamplarından kaçtı. Yahudilere yönelik zulmün ve şiddetin uzun tarihlerini inceledik ve dünya çapında Yahudilerin güvenliğini tehlikeye atan antisemitizmi ciddiye alıyoruz. Ekim ayı, ABD'de işlenen en kötü antisemitik saldırının beşinci yıl dönümünü işaret ediyor:

Pittsburgh'daki Tree of Life - Or L'Simcha'da ibadet eden Yahudilerin bir silahlı saldırgan tarafından öldürülmesi, her iki grubu da insanlıktan çıkarmıştı. Biz, antisemitizmi, siyonizm veya İsrail politikalarının eleştirisi gibi kendisini gizlediğinde de dahil olmak üzere tüm biçimlerinde reddediyoruz.

Aynı zamanda, gazeteci Peter Beinart'ın 2019'da yazdığı gibi, "Anti-Siyonizm, özünde antisemitik değildir ve bunu iddia edenler Yahudilerini acısını silmek için Filistinlileri öldürmeyi meşrulaştırıyorç." sözlerine katılıyoruz.

Bu retoriğin Yahudi değerlerine aykırı olduğunu düşünüyoruz. Bu değerler, dünyayı onarmayı, otoriteyi sorgulamayı ve ezilenleri zorbaya karşı savunmayı öğretir. Antisemitizmin acı veren tarihinden ve Yahudi metinlerinin verdiği derslerden dolayı Filistin halkının haysiyeti ve egemenliğini savunuyoruz.

Yahudilerin güvenliği ile Filistin'in özgürlüğü arasındaki yanıltıcı seçeneği, Yahudi kimliği ile Filistinlilerin zulmünü sonlandırma arasındaki yanıltıcı seçeneği reddediyoruz. Aslında, Yahudilerin ve Filistinlilerin hakları el ele gider. Her iki halkın güvenliği birbirine bağlıdır. Bu düşünceyi benimseyenleri, çok sayıda şiddet olayına rağmen duruşunu koruyanları takdir ediyoruz.

Antisemitizmin ile İsrail ve siyonizm eleştirisinin nasıl karıştırıldığını anlıyoruz. Yıllardır onlarca ülke, Antisemitizm'in Uluslararası Holokost Anma İttifakı'nın çalışma tanımını kabul etti. Antisemitizmin bir örneği de  İsrail devletine yönelik yorumları içeriyor ve bazıları kabul edilebilir eleştiri kapsamını sınırlayan yorumlara açık.

Dahası Anti-Defamasyon Ligi de kendi uzmanlarının çoğunun tereddütlerine rağmen anti-siyonizmi antisemitizm olarak sınıflandırıyor. Bu tanımlar, İsrail hükümetinin Macaristan'dan Polonya'ya, Amerika Birleşik Devletleri'nden çok daha ötesine kadar uzanan sağcı, antisemitik siyasi güçlerle derinleşen ilişkilerini destekledi ve diasporadaki Yahudileri tehlikeye attı.

Bu geniş tanımlara karşı, antisemitizm konusunda uzman bir grup bilim adamı, 2020'de antisemitizmi tanımlamanın ve İsrail-siyonizm etrafındaki eleştiri ve tartışmayı ayırt etmenin daha spesifik kurallarını sunan Kudüs Bildirisi'ni yayınladı.

İsrail'in politikalarına yöneltilen en küçük bir itirazda gelen antisemitizm suçlamaları, İsrail'in insan hakları grupları, bilim adamları, hukukçular ve Filistinli ve İsrailli kuruluşlar tarafından apartheid olarak adlandırılan rejimini sürdürmesine izin verdi. Bu suçlamalar, politikalarımızda soğutucu bir etki yapmaya devam ediyor.

Bu, Gazze ve Batı Şeria'da siyasi baskı anlamına gelmiş ve burada İsrail hükümeti, Filistin halkının varlığını Yahudi düşmanlığıyla eşitliyor. İsrail hükümeti, kendi vatandaşlarına ve Batı'ya yönelik propaganda ile Filistinlilerin şikayetlerinin toprakla, haklarla veya özgürlüklerle ilgili olmadığını; aksine antisemitizm olduğunu iddia ediyor. Son haftalarda İsrail liderleri, Yahudi travmasının tarihini de bunun için kullanmaya başladılar.

Aynı zamanda, İsrailliler, Gazze'yi savunan sosyal medya gönderileri nedeniyle işlerinden uzaklaştırılıyor veya gözaltına alınıyor. İsrailli gazeteciler hükümeti eleştirmenin sonuçlarından korkuyor.

İsrail'e yapılan tüm eleştirileri antisemitik olarak tanımlamak, halkın zihninde İsrail'i ve tüm Yahudi insanları aynılaştırır. Nitekim 23 Ekim'de yayımlanan ve birkaç kamusal figürün imzaladığı belirsiz bir mektup, Başkan Biden'ın kendisini İsrail'e destek verdiği için Yahudi halkının savunucusu olarak konumlandırdığı açıklamalarını taklit etti.

92NY, son zamanlarda Gazze'ye yönelik saldırıları sona erdirmek için bir mektup imzalamış olan yazar Viet Thanh Nguyen ile bir etkinliği ertelediğinde ise açıklamasına "bir Yahudi kurumu olarak" vurgusuyla kimliğini öne çıkararak başladı.

İsrail'e yönelik her türlü eleştirinin antisemitik olduğu fikri, Filistinlilerin, Arapların ve Müslümanların doğası gereği şüpheli kavramını genişletiyor. 7 Ekim'den bu yana Filistinli gazeteciler benzeri görülmemiş bir baskıyla karşı karşıya kaldı. Filistinli bir İsrail vatandaşı, 2022 yılında Facebook'ta İslam'ın ilk şartından alıntı yapan bir gönderisi nedeniyle İsrail hastanesindeki işinden kovuldu.

Avrupalı ​​liderler Filistin yanlısı protestoları yasakladı ve Filistin bayrağının sergilenmesini suç saydı. Londra'da bir hastane, İsrail yanlısı bir grubun Yahudi hastaların kendilerini "savunmasız, tacize uğramış ve mağdur" hissettirdiğini iddia etmesi üzerine yakın zamanda Gazzeli çocukların eserlerini kaldırdı. 

ABD'li liderler, Yahudi güvenliğini, barış yapma niyetinde olmayan İsrail'e sorgusuz sualsiz, askeri fon sağlanmasıyla farklı bir noktaya taşıdılar. 13 Ekim'de ABD Dışişleri Bakanlığı, yetkilileri "gerilimi azaltma/ateşkes", "şiddete/kan dökülmesine son" veya "sükunetin yeniden sağlanması" dilini kullanmamaya çağıran bir not yayınladı.

25 Ekim'de Biden, Filistinlilerin ölü sayısından şüphelendiğini belirterek bunu İsrail savaşının "bedeli" olarak nitelendirdi. Kuşkusuz bu zalim mantık, hem antisemitizmi hem de İslamofobiyi beslemeye devam edecek. İç Güvenlik Bakanlığı hem Yahudilere hem de Müslümanlara yönelik nefret suçlarında artışa hazırlanıyor; üstelik bu zaten başladı.

Her birimiz için Yahudi kimliği, devletçi iktidar mücadelesinde kullanılacak bir silah değil; aksine adalet, adalet, peşinden koşacaksınız diyen nesiller boyu bir bilgelik pınarıdır. Dolayısıyla acımızın sömürülmesine ve müttefiklerimizin susturulmasına karşı çıkıyoruz.

Gazze'de ateşkes, Gazze'deki rehinelerin ve İsrail'deki Filistinli tutukluların güvenli bir şekilde geri dönüşü için çözüm ve İsrail'in devam eden işgaline son verilmesi çağrısında bulunuyoruz. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ve Batı'daki hükümetleri ve sivil toplumu, Filistin'e verilen desteğin baskılanmasına karşı durmaya çağırıyoruz.

Tartışma