gdh'de ara...

Zelensky'nin Türkiye ziyareti: Ukrayna, Türkiye ve CIA ile Beyaz Saray arasında bir yol ayrımı mı?

💢 Erdoğan-Zelensky görüşmesi sonrası Ukrayna’nın NATO üyeliğine dair mesajlar savaşın gidişatına dair beklentilerin her cephede değiştiğini gösteriyor.

💢 Görünen o ki Vilnius’ta yapılacak NATO Zirvesi’nde İsveç’ten ziyade Ukrayna’nın ittifaka üyeliği tartışılacak.

1. resim

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky 7 Temmuz günü, Rusya-Ukrayna savaşının 500’üncü günü geride kalırken Çekya, Bulgaristan, Slovakya ve Türkiye’yi kapsayan bir dizi ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaretlerin ilk üç ayağı Ukrayna’nın silah ihtiyaçlarına odaklanırken, Zelensky’nin İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinden çıkan mesajlar ve imzalanan anlaşmanın mesajı daha farklı oldu.

​Cumhurbaşkanı Erdoğan,

“Adil bir barışın kaybedeni olmaz, savaşın müzakereler temelinde sona erdirilmesi için gayretlerimizi sürdüreceğiz”

ifadeleriyle, savaşa müzakere masasında son verilmesi yönündeki Türkiye merkezli çabaların aralıksız sürdüğünü vurgulamış oldu. Zelensky’nin

“Türkiye Barış Planı kapsamında liderlik rolünü üstlenmeye hazır” cümlesi ise yeni bir girişimin yolda olduğunun işaretiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşme sonrasında verdiği “Ukrayna, NATO’ya üyeliği hak ediyor”

mesajı ise sürecin gidişatıyla ilgili farklı bir gelişmeye daha işaret ediyordu ve adresi Kiev’den ibaret değildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajlarının ayrıntılarına girmeden önce, Zelensky’nin ziyareti sırasında gündeme gelen üç gelişmeye daha değinmekte fayda var. Bunlardan ilki, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ağustos ayında Türkiye’yi ziyaret etme ihtimali, ikincisi ise Azov’daki demir-çelik fabrikasını savunurken Rus ordusuna esir düşen ve 2022 yılının Eylül ayında varılan anlaşma ile Türkiye’ye teslim edilmiş komutanlar Denys Prokopenko, Svyatoslav Palamar, Serhiy Volynsky, Oleh Khomenko, ve Denys Shlyha’nın Ukrayna Devlet Başkanı’na teslim edilmeleriydi.

Kremlin Sözcüsü Peskov, bunun 215 esirin Türkiye’ye teslimine dair anlaşmaya aykırı olduğunu ve Ukraynalı komutanların ancak savaş bittiğinde ülkelerine dönebileceği yönünde uzlaşma sağlandığını ifade etse de, kim bilir belki de savaşın bitmesi yaklaştığı için bu jest Rusya tarafından fazla büyütülmeyecek bir sorun olarak değerlendirilecektir.

Nitekim, Peskov konuyla ilgili açıklamasında Ukraynalı komutanların ülkelerine dönüşlerinin, yaklaşan NATO Zirvesi’ne bağlı olarak Türkiye üzerindeki baskılardan kaynaklandığını ve bunu anlayışla karşıladıklarını ifade etmekten de geri kalmadı.

Zelensky’nin İstanbul temaslarında atılan üçüncü adım ise Türkiye ve Ukrayna’nın çeşitli tiplerde insansız hava araçları ile otonom araçların üretimine ve mevcut araçların kapasitelerinin artırılmasına yönelik işbirliğini derinleştirmeye dair memoranduma imza koymalarıydı. Her iki ülke, stratejik sanayi dalları ve teknolojilerde işbirliğini artıracak süreci başlatmış oldular.

Ukrayna'nın NATO üyeliğinde değişen hesaplar

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zelensky ile görüşmesinin ardından barış müzakereleri ve Ukrayna’nın NATO üyeliğine dair verdiği mesajlara dönecek olursak, savaşın gidişatına dair beklentilerin her cephede değiştiğini söyleyebiliriz. ABD’nin Ukrayna’ya misket bombası temin edecek noktaya gelmesi dahi NATO üyelerinin ve ABD’nin, Ukrayna’ya sağlayabileceği imkanların sonuna ulaşıldığına işaret ediyor.

Rusya’nın 2014’te Ukrayna topraklarının bir kısmını ilhak ve işgal ettikten sonra 2022’nin Şubat ayında topyekun bir işgale teşebbüs etmesinin sebebi, Ukrayna’nın NATO ittifakına üyelik teşebbüsüydü. Bugün gelinen noktada ise Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Biden, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin mümkün olmadığını telaffuz etmeye başladı.

Biden’ın konuyla ilgili olarak CNN International’e yaptığı açıklamada kullandığı ifadeler üzerinde durmakta fayda var. ABD Başkanı, geçen hafta itibarıyla, ancak Ukrayna’nın Rusya ile çatışmasının sona ermesinin ardından Kiev yönetimine İsrail tarzı güvenlik garantileri sağlanabileceğini ifade etmekte. Yani, NATO’nun doğuya ilerlemesi için çıkılan yolculukta son durağa gelindiği anlaşılıyor.

Biden yönetimi, her ne kadar vaatlerinde geri adım atıyormuş gibi görünse de, bir başka tehlikeyi dikkate almakta fayda var. Ukrayna’ya İsrail tarzı güvenlik garantileri sağlanması demek, ABD’nin Doğu Akdeniz’den sonra bu defa Karadeniz’in kuzeyinde tamamen kendisine bağımlı bir devlet teşkil ederek, istediği zaman bölgede yeni karışıklıklar çıkaracak bir figüran tasarlaması anlamına gelecek.

Görünen o ki 11-12 Temmuz tarihlerinde Vilnius’taki NATO Zirvesi’nde İsveç’in üyelik sürecinden ziyade Ukrayna’nın ittifaka üyeliği daha büyük bir tartışma koparacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydanı ABD’ye bırakmayacak şekilde Ukrayna’yı NATO ittifakı içerisinde konumlandırma gayreti, ittifakın üyelerinin ezici çoğunluğundan da destek görüyor.

Geçen ay düzenlenen NATO Savunma Bakanları toplantısında NATO-Ukrayna Konseyi’nin kuruluşu onaylanırken, geçen hafta İspanya’nın katılımıyla 31 NATO üyesinden Ukrayna’nın üyeliğini destekleyenlerin sayısı da 21’e ulaşmış oldu. Süreç, ABD Başkanı Biden’ın Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda yalnızlaştığına işaret ediyor. Sadece NATO üyeliği değil, Ukrayna-Rusya Savaşı’nda müzakere masasına oturulması konusunda da Beyaz Saray giderek köşeye sıkışıyor.

4 Haziran’da başlayan Ukrayna karşı saldırısının üzerinden 1 aydan uzun süre geçmesine rağmen stratejik bir kazanıma ulaşılamaması, Wagner isyanının 24 saat içerisinde durdurulmasıyla Kremlin yönetiminde, en azından henüz, arzu edilen gediğin oluşmaması, hem Batı dünyasını hem Kiev’i savaşın gidişatı konusunda yeniden düşünmeye itmiş gibi görünüyor. Hatta bu yeniden düşünme meselesine ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA’nın da katıldığı, CIA ile Beyaz Saray’ın meseleye yaklaşımlarının giderek farklılaştığını da söylemek mümkün.

Beyaz Saray ile CIA arasında çatlak büyüyor

Bu yaklaşım farkları, ilk olarak Rusya’nın nükleer silaha başvurabileceği yönünde ABD Başkanı Biden’ın 2022 yılının Ekim ayında gündeme getirdiği iddiayla su yüzüne çıkmıştı. CIA böyle bir ihtimalin söz konusu olmadığını söylerken, Beyaz Saray’ın sahiplendiği söylem, 2022 yılının Mayıs ayında başlayan İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılma girişimlerine ivme kazandırmıştı.

Bu noktada Temmuz ayı itibarıyla ABD basınında yer alan iki habere dikkat çekmek isterim. İlki NBC News’ta yer alan üst düzey ABD yetkililerinden oluşan bir heyetin Nisan ayında New York’ta Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile yaptığı görüşmeye dair bir haber. NBC’ye göre taraflar savaşı noktalayacak bir diplomatik ilişkinin temelini oluşturmak için biraraya geldiler ve dikkatinizi çekerim “Ukrayna’nın hiçbir zaman yeniden ele geçirememesi ihtimali bulunan toprakların kaderini” ele aldılar.

ABD ve Rusya ayrıca diplomatik kanalları açık tutarak, savaşın sonlandırılmasına ilişkin hangi noktalarda görüşme ve diplomasi yani pazarlık fırsatları olduğunu da saptamaya çalıştılar. NBC’nin haberinde kullanılan “Biden yönetiminin görüşmelerden haberi vardı” ifadesi ise sürecin Beyaz Saray’daki siyasi karar vericilerden bağımsız olarak güvenlik ve istihbarat bürokrasisi tarafından yürütüldüğüne dair izlenimi güçlendiriyor.

Diğer haber ise Newsweek’de yayınlandı ve CIA’nın Ukrayna topraklarında yürüttüğü faaliyetlere dair bilgiler içermekteydi. Habere göre ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı, Ukrayna’ya yapılan ve kamuoyundan gizli tutulan askeri yardımların yönetilmesinde önemli bir sorumluluk üstlenmişti.

Ancak haberi ilginç kılan unsur, CIA’nın yalnızca Rusya Devlet Başkanı Putin’in değil, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin de savaşın gidişatıyla ilgili gerçek niyetini anlamaya yönelik bilgi toplamaya çalıştığı yönündeki ifadeydi. Ukrayna-Rusya savaşına yaklaşımda ABD’de kurumlar arası çatlaklar oluşurken, Kiev’in de Beyaz Saray’la bilgi paylaşmakta istekli davranmadığı anlaşılıyor. Belki de Ukrayna yönetiminin Biden’a karşı bu şüpheci yaklaşımı, ABD Başkanının Ukrayna’yı NATO dışında bırakma eğiliminde etkili olmuştur. Hatta Zelensky’nin Rusya ile müzakere ihtimaline dair mesajlarını İstanbul’da vermesini de yine bu bilgiler ışığında okumakta fayda olabilir.

CIA Direktörü Burns için esas tehdit Çin'in yükselen uluslararası rolü

CIA ile Beyaz Saray’ın Rusya-Ukrayna Savaşına yaklaşım farklarına dair bir başka işareti ise Temmuz ayının ilk haftasında CIA Direktörü Burns’un açıklamalarında bulmak mümkün. Burns’a göre, Rusya-Ukrayna Savaşı her ne kadar küresel düzeni tehdit etse de, gerçek tehdit müesses küresel nizamı kökünden değiştirmek isteyen Çin Halk Cumhuriyeti’nden geliyor.

CIA Başkanının, Çin Devlet Başkanı Şi’nin, ülkenin kurucu lideri Mao’dan bile güçlü bir konuma yükseldiğini vurgulaması, İkinci Soğuk Savaş’ın ulaşacağı boyuta dair ipuçlarını da veriyor. Burns’ün açıklamalarından anlaşılan şu ki, Pekin yönetiminin 10 Mart 2023 günü, İran ile Suudi Arabistan arasında arabulucu olarak ortaya çıkışını takip eden süreç bugün Washington açısından öncelikli tehdit haline gelmiş durumda.

Filistin Devleti ile ilişkilerini farklı bir boyuta taşıyan Çin’in, Rusya-Ukrayna Savaşı ile meşgul olan ABD’ye Ortadoğu’da ciddi bir şekilde fark atmakta olduğu CIA’nın gözünden kaçmamış. Burns, Beyaz Saray’ı bir an önce Rusya ile Ukrayna arasında diplomatik çözümün desteklenmesi ve yükselen Çin tehdidine odaklanılması konusunda cansiparene bir şekilde uyarıyor.

​2025 yılında Biden’ın ve Demokrat Parti’nin Beyaz Saray’daki varlığının sürüp sürmeyeceğini şimdiden söylemek zor. Ancak ABD ve İngiltere’nin, Ukrayna savaşını kullanarak Rusya’yı ekonomik, askeri ve sosyal olarak çökertme planının arzu edilen sürede gerçekleşmeyeceği netleşmiş durumda. Vilnius’taki NATO Zirvesi hem savaşın gidişatı, hem Ukrayna’nın geleceği hem de Türkiye-ABD ilişkilerinin gidişatı açısından önemli kırılmalara gebe.

Tartışma