ABD: Çin'i baskılamaya çalışmıyoruz

İki günlük resmi ziyaret için Çin'e gelen ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, temaslarında, Washington'ın Çin ile ekonomik bağlarını koparmaya, onu baskılamaya ve teknolojik gelişimini engellemeye çalışmadığını vurguladığını söyledi.

1. resim

Blinken, Pekin'de temaslarının ardındanABD'nin Pekin Büyükelçiliğinde düzenlediği basın toplantısında ziyaretine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ziyaretinde muhataplarıyla görüşmelerinde en çok üzerinde durduğu konunun ABD'nin ekonomik bağları kopararak Çin'i baskılamaya çalıştığı iddiası olduğunu ifade eden Blinken, "Çin'i baskılamaya çalışmıyoruz. Olgular, bu iddiayı yalanlıyor. Ticaretimiz tarihin en yüksek seviyesinde" dedi.

Blinken, ABD ile Çin arasındaki geçen yıl 700 milyar dolara yaklaşan ticaret hacminin tarihin en yüksek seviyesine ulaştığını, ayrıca ABD'nin Çin'e doğrudan yatırımlarının 2014'teki seviyeleri yakaladığını, Amerikan şirketlerinin Çin'de iş yapma isteğinin sürdüğünü belirtti.

in'in ekonomik başarısının adil olduğunda ABD'nin de çıkarına olduğunu ifade eden Bilinken, Hazine Bakanı Jenet Yellen'ın ABD Kongresine verdiği ifadede Çin ile ekonomik bağları koparmanın, ticareti sonlandırmanın "felaket" olacağını vurguladığını hatırlattı.

Bağları koparma" değil "riskleri azaltma

ABD'nin Çin ile ekonomik bağları koparmak istemediğini, ancak ürettiği bazı kritik teknolojilerin kendisine karşı kullanılmasını önlemeye çalıştığını savunan Blinken, "Bazı kritik teknolojilerimizin, nükleer ve hipersonik silahlar veya baskıcı amaçlarla kullanılabilecek teknolojiler geliştirilmek için kullanılması olasılığı bizim için endişe kaynağı. Bu yüzden tedbirler alıyoruz ve almayı sürdüreceğiz" dedi.

Bilinken ABD'nin "bağları koparmayı" değil, "riskleri azaltmayı" amaçladığını, bunun bazı kaygı konusu olan teknolojilere erişimi seçici olarak engellemeyi gerektirdiğini vurguladı.

"Riskleri azaltma" yaklaşımının ilk kez Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından dile getirildiğini hatırlatan Blinken, "ABD dışındaki ülkelerin de kritik alanlardaki ekonomik bağımlılığa ve bazı teknolojilerin kullanımına yönelik kaygıları olduğu görülüyor" ifadelerini kullandı.

ABD'nin ulusal güvenliğini korumak için teknoloji alanında hedefe yönelik, dikkatle tasarlanmış tedbirler almayı sürdüreceğinin altını çizen Blinken, "Ekonomik bağları koparmıyoruz, riskleri azaltıyoruz. Bunu da kendi kapasitemize yatırımla ve tedarik zincirlerini çeşitlendirerek yapıyoruz. Çünkü kendi teknolojimizin bize karşı kullanılmasını istemiyoruz" şeklinde konuştu.

"Rusya'ya öldürücü destek sağlamama" taahhüdü

Blinken, ABD'nin Rusya-Ukrayna Savaşı'na son verecek, BM Şartı'na dayalı adil bir barış için Çin'in ve diğer ülkelerin yapıcı rol oynamasını olumlu karşıladığını belirtti. Çin'in daha önce ABD'ye ve diğer ülkelere, Rusya'ya Ukrayna Savaşı'nda "öldürücü destek" sağlamama taahhüdünde bulunduğunu aktaran Blinken, "Bugüne dek bununla çelişen bir duruma tanık olmadık ancak bazı Çinli özel şirketlerin Ukrayna Savaşı için hem askeri hem de sivil alanda kullanabilecek malzemeleri veya Rusya'nın askeri kapasitesini geliştirebilecek teknolojileri transfer ettiğine dair süregelen kaygılarımız var." değerlendirmesinde bulundu.

Blinken, görüşmelerinde Çinli muhataplarından bu konuda hassas davranmalarını ve gerekli kontrolleri sağlamalarını talep ettiğini belirtti.

Tayvan sorunu

Görüşmelerinde Çin ile egemenlik ihtilafı içindeki Tayvan konusunda ABD'nin tutumunu yinelediğini aktaran Blinken, ABD'nin "tek Çin" politikasının değişmediğini, Tayvan'ın bağımsızlığını desteklemediğini, Tayvan Boğazı'nda taraflar arasındaki farklılıkların barışçı çözümünden yana olduğunu ancak hangi taraftan gelirse gelsin statükoyu tek taraflı değiştirmeye yönelik girişimlere karşı çıkacağını vurguladığını dile getirdi.

Blinken, ABD'nin Tayvan İlişkileri Yasası'na uygun olarak Ada'nın kendi savunma kapasitesine destek olmayı sürdüreceğini belirterek, Pekin ile gerilime sebep olan silah satışlarının ve askeri yardımların süreceğinin işaretini verdi. Tayvan Boğazı'nda on yıllardır süren istikrarı sağlayan statükoyu korumanın önemine vurgu yapan Blinken, Pekin yönetiminin Ada çevresindeki tehditkar eylemlerinden duyulan kaygıyı dile getirdiğini ifade etti.

Tayvan Boğazı'nın dünya konteyner taşımacılığının yüzde 50'sinin geçiş noktası olduğuna ve çiplerin yüzde 70'inin Tayvan'da üretildiğine işaret eden Blinken, "Eğer Tayvan Boğazı'nda çatışmadan kaynaklanan bir kriz olursa bu bütün dünyayı etkileyen bir ekonomik krize dönüşür" uyarısını yaptı.

İkili ilişkiler

Blinken, ABD ile Çin ilişkilerinin sonuçları bakımından dünyanın en önemli ikili ilişkisi olduğuna dikkati çekerek, her iki tarafın bu ilişkiyi sorumlu şekilde yönetme zorunluluğu bulunduğunu vurguladı. ABD Başkan Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Kasım 2022'de Endonezya'nın Bali Adası'nda düzenlenen G20 Zirvesi'nde "ikili ilişkileri ilkeler rehberliğinde sürdürme" konusundaki anlayış birliğini desteklediklerini belirten Blinken, iletişim kanallarını ve diplomasinin önemine dikkati çekti.

Blinken, yakın dönemde yaşanan askeri gerilimlerin bu alanda iletişim kanallarını sürdürmenin önemini kanıtladığına işaret ederek, şöyle konuştu: "İlişkimizi sorumlu şekilde yöneteceğiz diyorsak, rekabetin çatışmaya dönüşmesine izin vermemeliyiz diyorsak, iletişim kanallarının varlığının gereğini kabul ediyoruz demektir. Buna askeri iletişim kanalları da dahil"

ABD'li Bakan, ziyaretinin askeri alanda iletişimin yeniden sağlanması konusunda ivedi bir sonuç vermediğini, ancak bu konuda diyaloğu sürdüreceklerini kaydetti.

Biden döneminde Çin'i ziyaret eden en üst düzey yetkili

İki günlük resmi ziyaret için dün Pekin'e gelen Blinken, Biden'ın 2021 başında göreve gelmesinden bu yana Çin'i ziyaret eden en üst düzey yetkili olmuştu. ABD'li Bakan, dün Çinli mevkidaşı Çin Gang ile, bugün ise Çin'in en kıdemli diplomatı, Çin Komünist Partisi (ÇKP) Merkezi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü Vang Yi ve Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmüştü.

Blinken, Çin ile ABD arasında ekonomik ve stratejik rekabetin arttığı, mevcut sorunların ve gerilimlerin çözülmeden devam ettiği, ilişkilerde karşılıklı güvensizliğin hakim olduğu bir süreçte Pekin'i ziyaret etti. İki ülke arasında Tayvan sorunundan Güney Çin Denizi'ndeki askeri gerilime, ekonomik ve teknolojik rekabetten insan hakları meselesine dek çok sayıda sorunlu alan bulunuyor.

Ziyaret, şubatta Çin'e ait yüksek irtifa balonunun ABD hava sahasına girmesinin yol açtığı krizin ardından kesintiye uğrayan diplomatik iletişimin yeniden sağlanmasına yönelik son aylarda atılan adımların son halkası olarak önem taşıyor.

Balon krizi ve diplomasinin kopması

ABD Savunma Bakanlığı, 3 Şubat'ta Çin’e ait olduğu iddia edilen yüksek irtifa istihbarat balonunun ABD ana kıtası üzerinde uçuş yaptığının ve Montana eyaletinde aralarında nükleer başlık ve uzun menzilli füze depolarının olduğu bazı hassas askeri tesislerin üzerinden geçtiğinin tespit edildiğini bildirmişti.

Çin, balonun ülkeye ait sivil bir hava aracı olduğunu, meteorolojik araştırma için kullanıldığını, kontrol kabiliyeti sınırlı olduğundan rüzgarlarla sürüklenerek yanlışlıkla ABD hava sahasına girdiğini ileri sürmüştü. Çin'in açıklaması Washington'ı tatmin etmezken, Dışişleri Bakanı Blinken, Çin'e yapmayı planladığı ziyareti iptal etmişti.

Balon 4 Şubat'ta, Biden'ın emriyle Atlantik Okyanusu üzerine çıktığında, ABD kara sularında savaş uçağınca vurularak düşürülmüştü. Pekin yönetimi, "sivil insansız hava aracına güç kullanarak müdahale ettiği" gerekçesiyle ABD'yi protesto etmişti. Kriz yüzünden diplomatik ilişkiler büyük ölçüde kesilirken, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile ÇKP Merkezi Dış İlişkiler Komisyonu Ofisi Direktörü Vang Yi, 10-11 Mayıs'ta Avusturya'nın başkenti Viyana'da yaptıkları görüşmede ilişkileri yeniden kurma konusunda adım atmıştı.

Tartışma