AB'den skandal ege haritası: Türkiye'yi yok saydılar

Avrupa Komisyonu, "Denizel Mekansal Planlama (MSP)" faaliyetleri kapsamında hazırladığı Ege Denizi haritasında Türkiye'nin kıta sahanlığını Yunanistan sınırları içinde göstererek skandala imza attı.

1. resim

Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Avrupa Komisyonu bünyesinde faaliyet gösteren Denizel Mekansal Planlama (MSP) Platformu, üye ülkelerin deniz sınırlarını gösteren bir çalışma yaptı.

Hükümetlerarası Oşinografi Komisyonu (IOC) tarafından yapılan Denizel Mekansal Planlama tanımında, deniz alanlarının "siyasi bir süreç" ile belirlendiği vurgulanmakta ve MSP'nin "kendi başına bir hedeften ziyade denizel alanı yönetmek için pratik bir yol" olduğu belirtildi.

Bu girişim kapsamında, Avrupa Komisyonu, AB üye devletlerinden 2021 yılına kadar Denizel Mekansal Planlama çalışmalarını sunmalarını istedi ancak bazı ülkelerin planlarını henüz sunmadığı biliniyor.

Skandal harita

Yunanistan, resmi olarak bir MSP kabul etmemekle birlikte, bazı çalışmalarını Avrupa Komisyonu'na sundu. Yunanistan'ın en güncel planları, Nisan 2024'te Komisyon tarafından güncellenmiş ve gözden geçirilmiş olup, resmi internet sitesine eklendi. Ancak siteyi ziyaret edenler, yasa dışı bilgiler içeren skandal bir harita ile karşılaştı.

Avrupa Komisyonu tarafından yayımlanan Yunanistan'ın deniz yetki alanları haritası, sadece Ege Denizi'nin tamamını Yunanistan'a ait olarak göstermekle kalmayıp, Yunanistan'ın Türkiye'den Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığı talepleri ile de örtüşmekte ve Türkiye'yi Antalya Körfezi'ne hapsetmektedir.

12 mil kuralına göre çizildi

Haritada "Yunanistan'ın kara suları 6 deniz mili mesafeye kadar uzanmakta ve yaklaşık 92.095 km²'lik bir alanı kapsamaktadır" ifadesi yer almasına rağmen, haritanın 12 deniz mili kuralına göre çizildiği, ana karanın yerine adaların referans noktası olarak alındığı ve böylece karşı kıyıdaki adalara geniş deniz alanları tanındığı göze çarpıyor.

Bu durum, Yunanistan'a resmen devredilmemiş adalar, adacıklar ve kayalıklar üzerindeki egemenliğin Atina'da gibi gösterilmesine neden oluyor. Özellikle Meis (Kastellorizo) adasına 40.000 km²'den fazla deniz yetki alanı verildiği görülüyor.

Bu iddia edilen sınırların çiziminde referans alınan uluslararası anlaşmalar, gerçeklerle örtüşmemekte. Belgede sınırları belirleyen anlaşmalar hakkında şu bilgiler yer almaktadır:

4 Ocak 1932'de Ankara'da Türkiye ve İtalya arasında imzalanan anlaşma ve yine 28 Aralık 1932'de Ankara'da imzalanan protokol, Güneydoğu Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'in deniz sınırlarını belirlemektedir.

Yunanistan, 1947'den beri Oniki Ada üzerindeki tam egemenliğini kullanarak İtalya'nın hak ve yükümlülüklerinin halefi olmuştur. 1923 Lozan Antlaşması ve 1926 Atina Protokolü, Balkan Yarımadası'ndaki Trakya bölgesinde (Meriç Nehri'nin ağzından 3 deniz mili uzaklıktaki bir noktaya kadar) deniz sınırlarını belirlemektedir.

Bu noktadan Oniki Ada'nın kuzeyine kadar, deniz sınırları iki ülkenin kara sularının buluştuğu yerlerde Asya kıyısı ile Yunan adaları arasındaki orta hattı takip edecektir. Bu deniz sınırları, geleneksel ve uluslararası örf ve adet hukukuna uygun olarak belirlenmiştir.

Türkiye Yunanistan'ın taleplerini kabul etmemişti

Belgede belirtilen 28 Aralık 1932 tarihli Türk-İtalyan Teknik Kayıtları, hiçbir zaman imzalanmamış, parlamentolar tarafından onaylanmamış ve yasalaşmamıştır.

Ayrıca, Avrupa Komisyonu'nun internet sitesinde, sözde Rum yönetiminin deniz alanlarını gösteren bir harita da bulunuyor.

Kıbrıs'ın tamamı Rumlara aitmiş gibi gösterildi

Kıbrıs ile ilgili çalışmaların tamamlandığı belirtilen belgede, "Kıbrıs'ın iç suları ve kara suları 12 deniz miline kadar uzanmakta ve yaklaşık 13.968 km²'lik bir alanı kapsamaktadır. Kıbrıs'ın Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) yaklaşık 98.240 km²'dir" ifadesi yer alıyor.

Belgede Kıbrıs Türkleri’nin ada üzerindeki eşit hakları görmezden geliniyor ve Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin ve Mısır’ın da deniz alanları üzerindeki hakları yok sayılıyor.

Tüm bu sınırlamaların ise 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne uygun olduğu öne sürüldü.

Tartışma