Al Jazeera: Esed sonrası Suriye'de Türkiye'nin rolü ve ABD ile ilişkilerine etkisi

Türkiye'nin, Suriye'nin geleceğinde en etkin aktör olacağı herkes tarafından kabul görüyor.  Türkiye, Trump yönetimi YPG'yi desteklemekte ısrar ederse tereddütsüz olarak askeri harekat düzenleyebilir.

1. resim

Katar merkezli yayın organlarından Al Jazeera'de, Esed yönetiminin çökmesinin ardından Suriye'de artan Türkiye etkisinin ve Türkiye ile ABD arasındaki bundan sonraki bölgesel ilişkilerin geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Türkiye'nin Suriye'nin geleceğinin şekillendirilmesinde başat bir role büründüğü tespiti yapılan analizde, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gibi isimlerin Ahmed El Şaraa ile görüşmelerinde, Türkiye'nin Suriye'nin yeni yönetiminde etkin olacağını gösterdiği belirtildi.

Analizde ayrıca; Trump yönetimi Suriye'nin kuzeydoğusunda YPG'yi güçlendirmekte ısrar ederse, Ankara'nın bu bu gruplara karşı daha önce yaptığı gibi yeniden tereddüt etmeden askeri harekat yapabileceği tespiti yapıldı.

İşte Al Jazeera'da yayınlanan analiz:

Suriye'deki durum karmaşık ve kırılgan olmaya devam ederken, Türkiye'nin ülkenin geleceğinin şekillendirilmesindeki rolü giderek daha fazla dikkat çekmektedir.

Suriye'de ayaklanmaların başladığı 2011 yılından Beşar Esad rejiminin 8 Aralık 2024'te nihai olarak düşmesine kadar Türkiye, güney sınırındaki istikrarsızlığı yönetmek için askeri, diplomatik ve insani çabaların ön saflarında yer aldı.

Esed'in düşüşü ve rejimin destekçileri İran ve Rusya'nın yokluğuyla birlikte Türkiye, Suriye stratejisinde hedeflerini ve kaygılarını yeniden hesaplamasını gerektiren yeni bir dönemle karşı karşıya.

Suriye'nin birliği

Ankara, MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gibi isimlerin üst düzey ziyaretleri ve yeni yönetimin lideri Ahmed El Şaraa'nın sıcak karşılamasıyla Suriye'nin yeni yönetiminde etkin olacağını gösterdi.

Türk hükümeti Türkiye'nin siyasi istikrarının her şeyden önemli olduğunu ancak bunun Suriye'nin toprak bütünlüğüyle birlikte olması gerektiğini söylüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 25 Aralık'ta Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) meclis grubunda yaptığı konuşmada yaptığı konuşmada;

“Suriye'nin güvenliği ve huzuru başkaları için ikinci planda olabilir. Bizim ise; 910 km uzunluğunda bir sınıra sahip olduğumuz bir ülke ile böyle bir lüksümüz olamaz.”

ifadelerini kullandı.

Fidan 22 Aralık'ta Şam'da yaptığı açıklamada; Suriye'de önceliğin “ulusal uzlaşının sağlanması, ekonomik kalkınmanın temin edilmesi ve yıllardır ülkelerinden ayrı kalan Suriyelilerin vatanlarına dönmelerini sağlayacak koşulların yaratılması” olduğunu belirtti.

İstikrarlı ve birleşik bir Suriye'nin yaratılması, Ankara'nın ülkedeki çok sayıda Suriyeli mülteci üzerindeki iç baskıyı hafifletme çabasıyla da uyumlu olacaktır.

Suriye'nin yeniden inşası

Bölgenin en büyük ekonomilerinden biri olan ve güçlü bir inşaat sektörüne sahip olan Türkiye, on yılı aşkın bir süredir ekonomik, altyapı ve hizmetler açısından yıkıma uğrayan Suriye'nin yeniden inşası konusunda kapasitesinin farkında.

Türkiye'nin ulaştırma, enerji ve doğal kaynaklar bakanlıkları Suriye'deki yolların, havaalanlarının, enerji ve elektrik altyapısının onarımı için planlarını açıkladılar bile.

Ancak Suriye'nin kalkınma ve insani yardım için daha fazla mali desteğe ve bağışçıya ihtiyacı olacak. Bu nedenle Türkiye, özellikle Körfez'deki ortaklarıyla bölgesel koordinasyon kurmaya çalışacaktır.

Ankara'nın Katar'la güçlü bağları var ve Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'la ilişkilerini normalleştirdi. Bu da üçüyle de Suriye'deki siyasi ve diplomatik etkisiyle birleştirebileceği güçlü ticari ve mali bağlar sağlıyor.

Suriye'nin yeniden inşasını sağlamanın yanı sıra Körfez'le işbirliği Türkiye ile Arap dünyasını yakınlaştırabilir.

Esed yönetimindeki Suriye hariç tüm Arap ülkeleriyle arasını düzelten Türkiye'nin Filistin davasına verdiği kararlı desteğin bölgesel politikasının odak noktası olmaya devam etmesi bekleniyor.

YPG sorunu

Terör örgütü olarak kabul edilen Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) bir kolu olan Halk Savunma Birlikleri'nin (YPG) Suriye'deki varlığı, iki grubu organik olarak birbirine bağlı ve aynı etnik-milliyetçi ayrılıkçılığı benimsemiş olarak gören Türkiye'nin güvenlik stratejisinin merkezinde yer almaya devam ediyor.

Terör örgütü PKK, Türkiye'de 40,000'den fazla insanın ölümüne neden oldu.

Türkiye gibi, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği de PKK'yı uzun zamandır “terör örgütü” olarak kabul ediyor. Suriye'deki YPG, Suriye, Irak, Türkiye ve İran'daki PKK bağlantılı grupların bir çatı örgütü olan ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) adı altına hareket ediyor.

Sonuç olarak bu durumi Türk devleti ile ABD arasında uzun zamandır sürtüşme yaratıyor.

Zira; YPG'nin 2011'den bu yana Suriye'den sızarak Türkiye'de birçok saldırı gerçekleştirdiği bildiriliyor.

Türk hükümeti şimdi; Esed rejiminin çöküşünü en büyük güvenlik tehdidi olarak gördüğü örgütü ortadan kaldırmak için bir fırsat olarak görüyor.

Türkiye şimdilik YPG konusunda Suriye'deki yeni yönetimle koordinasyon halinde ve yeni yönetime sorunu çözmesi için bir şans vermek istiyor.

Ankara YPG'ye silahsızlanma ve Suriye'ye entegre olma çağrısında bulundu ancak YPG'nin bunu yapıp yapmayacağı net değil.

Şimdiye kadar YPG liderliğindeki SDG, Suriye'nin kuzeydoğusunda yerel düzeyde özerklik ve silahtan arındırılmış bir bölge kurulması şartıyla “yeni Suriye ”ye entegrasyon önerdi.

Yakın geçmişte Türkiye, sınırları boyunca YPG militanlarını hedef almak için Suriye'ye sınır ötesi operasyonlar düzenledi ve silahsızlanma işe yaramazsa bunu tekrar yapabilir.

Türkiye yeni bir operasyon başlatırsa, hava operasyonları ile desteklenen bir süreç izleyecektir. Ayrıca, YPG'nin işgal ettiği bölgelerde, eğittiği ve desteklediği Suriye Milli Ordusu güçlerini de taarruzun bir parçası olarak kullanabilir.

Yol ayrımları

Suriye, kurumsallaşmış bir güvenlik aracının yokluğu nedeniyle içeride kırılgan ve mezhepsel ve etnik gerilimlere karşı hassas olmaya devam etmektedir.

Suriye'de olası istikrarsızlık ihtimali Ankara tarafından iyi hesaplanmış durumda ve Türkiye'nin ülke içinde yaygın bir gerginlikten kaçınmak için Suriye'nin kuzeyine yönelik bir askeri harekat daha erken gelebilir.

Türkiye'nin Suriye politikası üzerinde derin etkileri olacak bir diğer konu da ABD'nin Suriye'den askerlerini çekmek yerine YPG'yi desteklemeye devam edip etmeyeceği.

Eğer Trump yönetimi Suriye'nin kuzeydoğusunda YPG'yi güçlendirmekte ısrar ederse, Ankara-Washington diyaloğu zedelenebilir ve Trump ile Erdoğan arasındaki güçlü görünen liderler arası ilişkiler zarar görebilir.

Nihayetinde Türkiye'nin YPG konusundaki tutumu Trump'ın öngörülemezliği ile çatışabilir ve ticaret, savunma sanayi ve yatırımlar da dahil olmak üzere Suriye'nin ötesindeki alanlarda ikili ilişkilere zarar verebilir.

Türkiye için bir diğer kritik risk ise İsrail'in işgal altındaki Golan Tepeleri'nin ötesinde Suriye topraklarına doğru artan tecavüzüdür ki Türkiye bunu sadece Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğüne değil aynı zamanda Türkiye'nin ulusal güvenliğine de bir tehdit olarak görmektedir.

Ankara, İsrail'in Suriye'deki genişlemesini durdurmayacağına ve nihayetinde Türkiye'yi doğrudan tehdit edebileceğine inandığı için bu genişleme bir çatışmaya dönüşebilir.

Kaynaklar

Tartışma