Anadolu artık Türk yurdu: Miryokefalon zaferi
Türk tarihinde hakkı ile tanıtılmamış bazı askeri zaferler vardır ki kendilerinden önce gerçekleşen başka büyük kahramanlık destanlarının gölgesinde kalmışlardır. Bunların en başında 1176 yılında Selçuklu ordusu ile Doğu Roma ordusu arasında gerçekleşen Miryokefalon savaşı gelir.
Malazgirt'te 26 Ağustos 1071 tarihinde gerçekleşen ve Türklere Anadolu'nun kapılarını açan Malazgirt zaferinden sonra Selçuklular akın akın Anadolu içlerine girmiş ve bölgeyi hızlı Türkleştirmeye başlamıştı. Türklerin bu genişleme çabalarını ilk başta hafife alan Doğu Roma İmparatorları, zamanla tehlikenin büyüdüğünü fark etmişler ve Anadolu ve devamı olan Suriye topraklarını tekrar ele geçirmek için bir şey yapılması gerektiğini fark etmişlerdi.
Dönemin Doğu Roma İmparatoru 1.Maunel Komnenos, Türklerin yoğun baskılarından dolayı yaşadığı rahatsızlığı telafi etmek için fırsat arıyordu ve aradığını Selahaddin Eyyubi'nin Mısır üzerine çıkacağı seferi öğrendiğinde bulmuştu. Kendi planına göre büyük komutanın yokluğunda Selçuklular desteksiz kalacak ve zayıf düşeceklerdi. Bu durumu değerlendirmek isteyen İmparator, Papa'ya bir mektup yazarak Anadolu hattında artık güvenliğin sağlanabileceğini söyledi ve sefer hazırlıklarına başladı.
İmparatorun hazırlıklarını öğrenen devrin Selçuklu Sultanı II.Kılıçarslan ise kendisine elçiler yollayarak barış isteğinde bulundu. Selçukluları zayıf yakalandığından emin olan İmparator bu isteği reddetti ve Peçenek, Frank, Macar ve Sırp askerlerinin de aralarında bulunduğu büyük bir ordu ile Selçukluların başkenti Konya'ya doğru sefere çıktı. İmparatorlun yönettiği dev ordu o kadar büyüktü ki başı ve sonu arasında 15 km'lik bir mesafe vardı. İmparator öncelikle başkent Konya'yı ele geçirmek ve bu sayede Konya'dan Antakya'ya kadar olan tüm araziyi ve geçiş yollarına hakim olmak istiyordu.
Doğu Roma ordusunun yol güzergahı üzerinde daha önceden yıkılmış Miryokefalon kalesinin bulunduğu dar bir geçit vardı. Savaş yeteneği çok güçlü olan Kılıçarslan, İmparatorluk ordusunu bu geçitte karşılamayı planlamıştı. Selçuklu ordusunun mevcudu Doğu Roma ordusundan bir hayli azdı ve silah ve donanım olarak da epey zayıftı. Bu eksikliği bertaraf etmek için ordu dağ geçidinin yamaçlarına ve tepelere konuşlandı.
İmparator Manuel'in generalleri, ağır donanıma sahip Doğu Roma ordusunun oldukça dar olan bu geçide girmemesi konusunda gerekli uyarıyı yaptılar ama kendisi tecrübeye dayanan bu tavsiyeleri dinlemeyi reddetti. 17 Eylül 1176 günü Doğu Roma ordusunun öncü kuvvetleri geçide girmeye başladılar. Az bir kayıpla da geçidi tamamladılar. Selçuklu kuvvetleri ise geri çekildi ve dağlara yöneldi. Öncü birliklerin geçitten çıkışları sırasında ana ordu geçidin içinde ilerliyordu ve artçı birlikler geçide daha yeni giriyordu. 15 km'lik bir sıra halinde ilerleyen Doğu Roma ordusu başına geleceklerden habersiz durumdaydı.
Selçuklu askerleri bir anda yamaçlardan aşağıya inerek geçidin giriş ve çıkışını kapattı ve Doğu Roma ordusunu tuzağın içine aldı. Ordunun sağ kanadı bir anda parçalandı ve ağır zayiat verdi. Devamında bütün askerler kılıçtan geçirildi. Selçuklu askerleri daha sonra ordunun ağırlıklarını hedef almaya başladılar. Geçidin hareket edilmez hale gelmesiyle Doğu Roma ordusu hareket etme kabiliyetini yitirdi ve can pazarı başladı. Sol kanatta bulunan askerlerin ve başlarındaki komutan Yannis Kantakuzenos'un öldürülmesi ile ortalık tamamen karıştı. Tüm bunlar yaşanırken bir anda bozan hava yüzünden Doğru Roma ordusu farkında olmadan kendi aralarında çatışmaya başladı.
İmparator 1.Manuel ilk başta yaşadığı şaşkınlık ve korkuyu kurmaylarının desteğiyle atlattı ve hızlıca toparlanmaya çalıştı. Kurduğu yeni bir savunma hattı ile ağır ağır geçitten çıkmayı başardı. Daha önce geçitten çıkan öncü kuvvetler ile birleşen İmparator, yeni oluşturduğu savunma hattı ile tüm gece boyunca devam eden Selçuklu hücumlarına dayandı.
Saldırı bittiğinde her iki taraf da kayıplar vermişti ama en büyük kaybı Doğu Roma ordusu yaşamıştı. Konya'yı kuşatmak için yanlarında getirdikleri mancınıklar ve diğer savaş aletleri tamamen yok olduğu için artık kuşatma yapma ihtimali ortadan kalkmıştı. Sultan Kılıçarslan da Doğu Roma ordusunun büyük oranda harap olduğu bu baskın savaştan sonra barış yapılmasını istedi. Devamında başlayan müzakerelerde Selçuklular Eskişehir ve Gümüşsu kalelerinin Doğu Roma tarafından yıktırılmasını istediler ve talepleri kabul edilirse İmparatorun ordusu ile kayba uğramadan geri dönebileceğini söylediler. İmparator ise bu şartları kabul etti ve başkente geri döndü.
Savaşın neticesinde Doğu Romalılar artık Anadolu ve Suriye'yi Türklerden geri alma ümitlerini tamamen yitirdiler. Selçuklulara 100 bin altın gibi oldukça yüksek bir savaş tazminatı ödeyen devlet ekonomik olarak da büyük zorluklara girdi. Sultan Kılıçarslan ise bu muazzam galibiyet sonrasında Anadolu'da Selçuklu birliğini sağlamlaştırdı ve yerel beyliklere hakimiyet kurdu.
Bu büyük savaş sonrasında Avrupa'da artık Anadolu toprakları için Türk yurdu ya da Türkiye tabiri kullanılmaya başlandı. Haçlı seferleri sırasında Anadolu'da yaşanan karmaşa da artık son buldu ve düzeni yeniden Türkler hakim oldu.