Asia Times: İsrail-Hizbullah savaşı küresel bir hesaplaşmaya mı dönüşecek?
Haniye'nin Tahran'da öldürülmesi İran rejimini utanç verici bir duruma soktu. İsrail-Hizbullah savaşı küresel bir hesaplaşmaya mı dönüşecek?
Kanada merkezli yayın organlarından Asia Times'da, İsrall ve Hizbullah arasında son günlerde gerçekleşen suikastler üzerinden artan gerilimin ve misiliime ihtimalinin olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz kaleme alındı.
İsrail'in, iki lideri hedef alarak çatışmanın yeni cephelere taşınması riskini göze aldığı belirtilen analizde, İsrail'in ayrıca 7 Ekim sonrası Hizbullah'a karşı yürüttüğü yıpratma savaşında "oyunun kurallarının" sınırlarını zorladığı tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; gelinen noktada bölgesel bir savaşın kaçınılmaz hale geldiği ve bu savaşın sadece bölgesel değil küresel bir bir hesaplaşmaya açık olduğu belirtildi.
İşte Asia Times'da yayınlanan analiz:
İsrail'in Hizbullah'ın üst düzey askeri lideri Fuad Şükrü'ye Beyrut'ta ve Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'ye Tahran'da düzenlediği suikastlar, bölgesel düşmanların dahil olduğu ve ABD'yi de içine çekebilecek bölgesel bir savaş ihtimalini üst düzeye çıkardı.
İsrail hükümeti bu iki lideri hedef alarak çatışmanın yeni cephelere taşınması riskini göze aldığını ortaya koydu.
Bu, bazı üst düzey savunma şeflerinin son aylarda, Gazze'de dokuz ay süren çatışmaların ardından İsrail Savunma Kuvvetleri'nin Lübnan'da ya da başka bir yerde geniş çaplı bir savaşa yeterince hazır olup olmadığı konusunda çelişkili mesajlar vermesine rağmen bu saldırılar gerçekleşti.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, İran ve Hizbullah'ın geniş çaplı bir savaş için gerçek bir niyeti olmadığını ve İsrail'e karşı yıpratma politikasını sürdürmeyi tercih edeceklerini düşünüyor olabilir. Eğer öyleyse, bu riskli bir stratejidir ve herhangi bir yanlış hesaplama felaketle sonuçlanabilir.
Bahsi yükseltmek
Şükrü, İsrail ile Hizbullah arasında Hamas savaşçılarının İsrail'e saldırarak Gazze'de ağır ve süregelen bir karşılık vermesine yol açtığı 7 Ekim'den bu yana devam eden kısasa kısas görüşmelerinin bir parçası olarak hedef alındı.
Özellikle de 28 Temmuz 2024'te İsrail kontrolündeki Golan Tepeleri'nde 12 çocuğun öldürülmesine misilleme olarak Hizbullah suçlandı.
ABD ve diğer Batılı ülkelerin Lübnan'ın başkentinin hedef alınmaması yönündeki taleplerine rağmen İsrail'in güpegündüz gerçekleştirdiği Beyrut saldırısı riskli bir hamleydi.
İsrail, Beyrut operasyonunu gerçekleştirerek 7 Ekim sonrası Hizbullah'a karşı yürüttüğü yıpratma savaşında "oyunun kurallarının" sınırlarını zorladı.
Bugüne kadar Lübnan'ın başkenti İsrail tarafından sadece bir kez hedef alınmıştı. 2 Ocak 2024'te Şükrü'nün öldürüldüğü yerin çok yakınında bir başka Hamas lideri olan Salih Aruri'ye düzenlenen suikast.
O dönemde Hizbullah'ın, ne kadar önemli olursa olsun, bir Filistinli liderin ölümü uğruna çatışmayı tırmandırmayacağı varsayılıyordu.
Gelinen noktada ise Hizbullah'ın bu yeni saldırıya karşılık vereceğine dair çok az şüphe var.
Asıl soru; nasıl ve ne zaman karşılık vereceği ve bu karşılığın düşmanları tam bir savaşa bir adım daha yaklaştırıp yaklaştırmayacağı.
İran için bir utanç kaynağı
Haniye'ye Tahran'da düzenlenen suikast, İsrail'in 7 Ekim katliamına karışan tüm Hamas liderlerini öldürme taahhüdü bağlamında gerçekleştirilmiş olsa da, bu ülke her zamanki gibi saldırının sorumluluğunu resmi olarak üstlenmedi.
İsrail'in Haniye'ye ev sahipliği yapan Katar'a kendi sınırları içindeki Hamas liderlerini hedef almayacağına dair garanti verdiği bildirildi.
İsrail ayrıca Haniye'nin son Türkiye ziyareti sırasında da, muhtemelen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı daha da karşıt yapmama endişesiyle, ona saldırmamayı tercih etti.
Bunun yerine İsrail, sadece Hamas'a değil, daha geniş anlamda İsrail'in bölgedeki başlıca düşmanı ve Hamas'ın ana sponsoru İran'a açık bir mesaj gönderecek farklı bir noktada doğru fırsatı beklemiş gibi görünüyor.
Haniye'nin Tahran'da öldürülmesi İran rejimini utanç verici bir duruma soktu.
Rejimin yeni cumhurbaşkanının atanmasını kutlamaya hazırlandığı bir dönemde yabancı bir ülke tarafından gerçekleştirilen saldırı, İran'ın egemenliğini açıkça ihlal etti. Zira; Hamas lideri de yemin törenine davet edilen uluslararası devlet adamları arasındaydı.
Bu saldırı iki şeyi göstermektedir.
İran'ın kırılganlığını ve İsrail'in hassas istihbarat ve üstün teknolojiye dayalı bir saldırı gerçekleştirme kabiliyetini.
Her iki durumda, İran rejiminin zayıflıklarını ortaya çıkarıyor.
Gelinen noktada; İran bu sefer Hizbullah da dahil olmak üzere vekillerini kullanabilir ya da Nisan ayında yaptığı gibi kendi topraklarından kendi ordusunu kullanarak doğrudan karşılık verebilir.
Zira; 31 Temmuz'da İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in doğrudan saldırı emri verdiği bildirildi.
Gelişmelerin seyri ne olursa olsun; artık dünya, bölgesel bir savaşı kaçınılmaz olarak kabul ediyor ve bu savaş sadece bölgeyi değil, büyük bir hesaplaşmaya açık olduğu için tüm dünyayı ilgilendiriyor.