BRAC Institute of Development: Yaşanan kaos süreci dünya düzeninde yeni bir sayfa açabilir
Dünyada yaşanan çatışmalar ve Batı'nın tepkisi, dünya düzeninde yeni bir sayfa açabilir. Süreç; “devletlerin egemen eşitliğine dayalı gerçek bir dünya düzeni” elde etmek için bir şans olabilir.
Avusturya merkezli BRAC Institute of Development'de, Batı'nın özellikle dünyada yaşanan son çatışmalara karşı tavrının ve BRICS gibi gruplar dahil olmak üzere yeni oluşumların yeni dünya düzeni üzerindeki etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Rusya'da geçtiğimiz hafta, Primakov Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü tarafından düzenlenen bir forumdaki konuşmalara yer verilen analizde, dünyada şu anda yaşanana kaos sürecinin, bunu fırsat olarak kullanmak isteyen ülkeler için bir dönüm noktası olabileceği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca, bu ülkelerin artık, batılı ülkelerin kilit rol oynadığı bir dünya düzenini kabul etmediği belirtildi.
İşte BRAC Institute of Development'de yayınlanan analiz:
Moskova geçtiğimiz hafta Primakov Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü tarafından düzenlenen ve Primakov Okumaları olarak bilinen iki günlük foruma ev sahipliği yaptı.
Forumun ana teması "Dünya Düzeninin Dönüşümünün Avrasya Boyutu" idi. Katılımcılar arasında Rusya Başkanlık Danışmanı Yuri Ushakov, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Bağımsız Devletler Topluluğu İcra Komitesi Başkanı Sergey Lebedev ve diğer Rus ve yabancı bilim adamları ve politikacılar vardı.
Forumda en sık duyulan terimlerden biri "dünya çoğunluğu" kavramıydı. Bu kavram, Rus yetkililerin "yeni, daha adil ve daha demokratik bir uluslararası ilişkiler sistemi" inşa edebileceklerini umdukları Batılı olmayan bir grup ülkeyi ifade etmektedir.
Rusya'nın dış politikalarına yön veren tanınmış konuşmacıların katıldığı bu forumun stratejik önemi göz önüne alındığında, Moskova ve müttefikleri için tercih edilen dünya düzenine ilişkin bu tartışmalardan ne gibi sonuçlar çıkarılabilir?
Büyük ölçüde Batılı devletler tarafından oluşturulan küreselleşme modelinin ömrünü tamamladığı ve derin bir kriz içinde olduğu aşikar. Ayrıca, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e göre, "yeni, daha adil bir sistem ortaya çıkıyor ve dünya çoğunluğunun ihtiyaçlarını karşılayan demokratik bir uluslararası ilişkiler sistemi şekilleniyor.
"Dünya çoğunluğu" kavramının mantığını genişleten Rusya, şu anda yeniden inşa edilmekte olan uluslararası ilişkiler sisteminde, "egemenliklerine ve bağımsız dış politikalarına bağlı" ülkelerin daha önemli bir rol oynayacağını savunuyor.
Rusya'ya göre bu ülkeler, dünya ekonomisinin çoğunluğunu ve dünya nüfusunun ezici çoğunluğunu oluşturuyor.
Daha da önemlisi Rusya'ya göre; bu "dünya çoğunluğu"nun öncülerinin BRICS üyesi ülkeler ve 1 Ocak 2024'ten itibaren bloğa katılacak altı ülke olan Suudi Arabistan, Arjantin, Mısır, Etiyopya, İran ve BAE olması dengeleri değiştiriyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov da, forum sırasında benzer bir şekilde çok kutupluluğun gelişimine odaklandı.
Lavrov;
“Tarihe baktığımızda çok kutuplu sistemlerin yeni bir olgu olmadığını görüyoruz. Şu ya da bu şekilde daha önce de vardılar. Örneğin 19. yüzyıldaki 'Avrupalı güçler konsepti' sırasında ya da 20. yüzyıldaki iki dünya savaşı arasında mücadele bununla ilgiliydi.”
açıklamasında bulundu.
Rus Dışişleri Bakanı ayrıca yaşanan süreci, BM Şartının temel ilkesi olan “devletlerin egemen eşitliğine dayalı gerçek bir dünya düzeni” elde etmek için bir şans olduğunu belirtti.
Lavrov;
“Daha önce, tüm dünyayı etkileyen kararlar, bilinen nedenlerden ötürü Batı toplumunun hakim olduğu küçük bir grup ülke tarafından alınıyor ya da kontrol ediliyordu. Ancak artık bu düzen kesinlilkle değişecek.”
ifadelerini kullandı.
Lavrov, bugün Küresel Güney ve Doğu'yu temsil eden yeni oyuncuların dünya siyasetinde ön plana çıktığını, bu ülkelerin egemenliklerini güçlendirerek kendi acil sorunlarını kendilerinin çözdüğünü, bağımsızlıklarını ortaya koyduklarını ve başkalarının kaprislerini değil, ulusal çıkarlarını ön plana çıkardıklarını belirtti.
Dünyadaki gelişimleri, küreselleşmenin ana eğilimleriyle ilişkilendiren, ancak uluslararası düzenin adil olmadığı konusunda kendi görüşlerini ifade edebilen bir dizi ülke artık, batılı ülkelerin kilit rol oynadığı bir dünya düzenini kabul etmiyor.
Özetle dünyada yaşanan savaşlar ve Batı'nın bu savaşlara tepkisi başta olmak üzere tüm bu gelişmeler gösteriyor ki; ABD ve Avrupa'nın dünya düzeninde nasıl algılandığı konusunda yeni bir sayfa açabilir ve süreç, bunu fırsat olarak kullanmak isteyen ülkeler için bir dönüm noktası olabilir.