gdh'de ara...

CIA'nın Zavahiri Operasyonu: Soğuk Savaş'ın bir perdesi daha kapandı

Zavahiri’nin ölümü ile kafa yorulması gereken birçok mesele ve soru var. Zira Zavahiri, bugünlerde ikincisine geçiş yaptığımız Soğuk Savaş süreçlerinden ilkinin önemli bir figürüydü.

1. resim
05.08.2022

Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA’nın 31 Temmuz 2022 Pazar günü düzenlediği operasyonla küresel terör tehdidinin birincil kaynakları arasında işaret edilen el-Kaide örgütünün emiri Dr. Ayman el Zavahiri ortadan kaldırıldı. Uluslararası merkez medya, Zavahiri'yi öldüren Hellfire füzesinin modeli, füzenin üzerinde bulunan ninja bıçaklarının sayısı ve tasarımıyla daha fazla ilgilendi. 

El-Kaide lideri Zavahiri'yi öldüren füze nasıl çalışıyor?
El-Kaide lideri Zavahiri'yi öldüren füze nasıl çalışıyor?

Ancak bunların dışında Zavahiri’nin ölümü ile kafa yorulması gereken birçok mesele ve soru var. Zira Zavahiri, bugünlerde ikincisine geçiş yaptığımız Soğuk Savaş süreçlerinden ilkinin önemli bir figürüydü. 

Birinci Soğuk Savaş “1” günde bitmedi. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreterleri Andropov ve Çernenko’nun çok kısa bir zaman diliminde peşpeşe ölümleri ile Gorbaçov’un liderliği ele alması, 1986’da Gorbaçov ile dönemin ABD Başkanı Reagan’ı bir araya getiren Reykjavik Zirvesi, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve 25 Aralık 1991’de Kremlin Sarayı’nın çatısındaki Sovyetler Birliği bayrağının indirilerek yerine Rusya Federasyonu bayrağının çekilmesi bu sürecin parçalarıydı. Bu halkaya Dr. Ayman el Zavahiri’nin ölümünü de eklemek abartılı bir yaklaşım olmayacaktır. Peki neden Zavahiri’yi bu halkanın bir parçası olarak görmek gerekiyor? 

Zavahiri’nin uluslararası terörizm alanındaki yerini ve kişiliğini oluşturan süreç, ABD’nin Birinci Soğuk Savaş sırasında SSBC’yi çevrelemek için geliştirdiği planlardan biri olan “Yeşil Kuşak Operasyonu” ile birebir örtüşüyor. ABD, 1979’da Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgalini bir fırsat olarak görerek buradaki bazı mücahit gruplarını Güney Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki komünist etkisini kırmak için kullanabileceğini fark etti. Suudi Arabistan’ın finansmanı ve CIA’nın ( ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı ) operasyonel kabiliyetleriyle sivriltilen isimler Afganistan’da Kızılordu’ya karşı savaşmakla kalmadılar 21’inci yüzyılın jeopolitik mücadele sahasına da damgalarını vurdular. Doktor Ayman el Zavahiri bu süreçte parlayan tek aktör değildi. 

Çihatçı mücadelenin "Kare As"ı

1970’li yıllara yalnızca ABD’nin liderliğini yaptığı “Hür Dünya” ile SSCB liderliğindeki “Varşova Paktı” ya da başka bir deyişle “Demirperde Ülkeleri”nin mücadelesi damgalarını vurmuyordu. Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya’daki İslam ülkelerinde ABD yanlısı yöneticilerine karşı silahlı mücadele fikirlerini geliştiren kitleler organize oluyorlardı. Abdullah Azzam, Usame bin Ladin, Celaleddin Hakkani ve Doktor Ayman el Zavahiri bu iklimin ürünleri olarak tarih sahnesinde yerlerini aldılar. 

Abdullah Azzam

Abdullah Azzam
Abdullah Azzam

1941’de İngiliz manda yönetimi altındaki Filistin topraklarında doğan Azzam, Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in İngiliz yönetimine karşı mücadelesini yakından takip etti. Yolu Şam, Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan’dan geçtikten sonra Afganistan’daki direniş hareketine katıldı. “Cihad Kervanı” adlı eseriyle kendisini takip edenlerin ilham kaynağı oldu ve onlar tarafından “Küresel Cihadın Babası” olarak tanımlandı. Ancak Azzam, Bin Ladin ve Zavahiri’den farklı olarak savundukları fikirlerin önce Afganistan ve Pakistan’da kök salıp kuvvetlenmesinden yanaydı dolayısıyla “küresel cihad” fikrine sıcak bakmıyordu. SSCB’nin Afganistan’daki işgalinin sona ermesinin ardından yaşamını sürdürdüğü Pakistan’ın Peşaver kentinde 1989 yılında hedef olduğu bombalı saldırıda oğullarıyla beraber yaşamını yitirdi. ABD, İsrail ve İran istihbarat servislerine kadar geniş bir şüpheli listesi hala Azzam’ın ölümüyle ilgili olarak gündemde. Hatta “küresel cihad” fikrinde ayrıştıkları gerekçesiyle Azzam’ın, Bin Ladin ve Zavahiri tarafından öldürüldüğü yönünde iddiaları gündeme getirenler de oldu. Azzam, fikir ve eylem alanında dörtlünün en aktif ismiydi.

Doktor Ayman el-Zavahiri

Ayman el-Zavahiri
Ayman el-Zavahiri

Yıllarca el Kaide’nin ikinci ismi olarak tanınsa da Zevahiri Mısır İslami Cihad yapılanmasının önde gelen isimlerinden biriydi. Doktor ünvanı tıp fakültesi mezuniyeti ve cerrahlık mesleğinden geliyordu. 6 Ekim 1981’de Mısır lideri Enver Sedat’ın bir geçit töreni sırasında öldürülmesi Zavahiri’nin hayatının gidişatını değiştirdi. İsrail’le Camp David Anlaşması’nı imzaladığı gerekçesiyle Sedat’ı öldüren Mısır ordusu içerisindeki grubun, Zavahiri’nin mensubu olduğu İslami Cihad hücresi ile bağlantısı tespit edildi. 1984’te serbest bırakılana kadar maruz kaldığı ağır hapishane koşulları ve işkenceler Zevahiri’nin gelecekteki mücadelesini biçimlendirdi. Mısır’ı terk eden Zavahiri, Pakistan-Afganistan sınırında mücahitlerin tedavisi için kurulan bir hastanede görev yapmak için yola koyuldu ve yolu burada Azzam, Bin Ladin ve Celaleddin Hakkani ile kesişti. Zevahiri “Küresel İslami Cephe”nin ilanında önemli rol oynarken el Kaide örgütünde bin Ladin’in eylemci kişiliğini fikirleriyle tamamladı.

Usame Bin Ladin

Usame Bin Ladin
Usame Bin Ladin

Küresel Cihatçı hareketi oluşturan dörtlünün Suudi Arabistan kökenli en popüler ismi. Zengin bir ailenin mensubu olmasına rağmen Afganistan’da Sovyet ordusuna karşı yürütülen savaşta yabancı savaşçıların ülkeye ilgi göstermesine ön ayak olan, servetini bu uğurda harcayan kişi. ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA ile Afgan direnişi arasındaki bağlantıyı da tesis eden Bin Ladin oldu. Suudi Arabistan finansmanı ile CIA silahları sağlıyor Pakistan istihbarat servisi ISI ( Inter-Services Intelligente ) Pakistan topraklarında mücahitlere eğitim veriyordu. Gazeteci Abdel Bari Atwan’a göre CIA ve ISI, Sovyet işgali sırasında 1 milyon 614 bin kişiye Pakistan topraklarında askeri eğitim verdi. Bu eğitim için Suudi Arabistan ve ABD’nin harcadığı para 3 buçuk milyar doları buldu. Bin Ladin ABD’den para ve sofistike silah desteği alırken Amerikan ordusu ve istihbaratının çalışma metotları hakkında da çok şey öğrendi. Bu sayede 11 Eylül saldırılarından 1 gün önce annesiyle yaptığı telefon konuşmasında ABD istihbarat topluluğunun peşinde olduğunu bilmesine rağmen rahatlıkla “yarın büyük bir şey olacak” ifadesini kullanabildi. Çünkü ABD istihbarat yapısının çalışma biçimine vakıf olan Bin Ladin, telefon konuşmasının analizinin yapılıp üst düzey ABD istihbarat yöneticilerinin önüne ulaşmasının en iyi ihtimalle 48 saat süreceğini biliyordu. Afganistan’daki Sovyet işgalinin sona ermesi Bin Ladin için de dönüm noktası oldu. Artık Afganistan’da kalamayacaklarının bilicindeydi, ülke bir iç savaşa hazırlanıyordu. 1991’de Sudan Ulusal İslami Cephesi lideri Hasan Turabi’nin davetini değerlendirdi. 1992’de Afganistan’da başlayan iç savaşı arkasında bırakarak Zavahiri ile beraber hayal ettikleri “Uluslararası İslam Ordusu”nu kurmak için Sudan’a gitti. 1994’te Zavahiri, 1996’da Bin Ladin Sudan’ı terk etmek zorunda kaldılar. Afganistan’a döndükten 2 yıl sonra, 1998’de “Küresel İslami Cephe”nin kuruluşunu ilan ettiler. Şubat ayındaki bu hamleyi aynı yılın Ağustos ayında  ABD’nin Kenya ve Tanzanya’daki büyükelçiliklerini hedef alan bombalı araç saldırıları izledi. 12’si ABD vatandaşı 224 kişinin öldüğü bu saldırılar Bin Ladin’in SSCB’den sonra yeni düşmanı ABD’ye savaş ilanıydı. 11 Eylül 2001’de ABD topraklarında düzenlediği saldırılar ile gücünün zirvesinde olduğu izlenimi veren Bin Ladin, Afganistan ve Irak’ın işgaline yol açtı. 2011 yılında Pakistan’ın Abudabad kenti yakınlarında saklandığı eve düzenlenen CIA operasyonunda öldürüldü. Aynı yılın Haziran ayında yerine Ayman el Zavahiri el Kaide emirliğine getirildi. 

Celaleddin Hakkani ve Hakkani Grubu

Celaleddin Hakkani bu dörtlü içerisinde bomba, mermi ya da füze söz konusu olmadan doğal nedenlerle yaşama veda etme ayrıcalığına erişen tek isim oldu. 2018 yılında Hakkani’ye eceliyle ölme ayrıcalığını tanıyan en önemli özelliği her daim doğduğu topraklara bağlı kalmasıydı. Aşiretinin etkili olduğu Afganistan ve Pakistan’daki toprakların dışına çıkmadı. Küresel cihad peşinde koşmayan Celaleddin Hakkani 1970’lerde Afganistan’da Muhammed Davud Han yönetimine karşı başlattığı mücadelesinde geriye miras olarak ailesinin ismiyle anılan “Hakkani Grubu”nu bıraktı. 2010 yılından itibaren ilerleyen yaşı nedeniyle yerini oğlu Siraceddin Hakkani’ye terk etti. 2018 yılında yaşlılıktan kaynaklanan sağlık problemleri nedeniyle yatağında yaşama veda etti. Fikir adamı olmaktan ziyade eylem adamı olan Celaleddin Hakkani ve grubu, Bin ladin ve Zavahiri ile onların emrindeki silahlı grupların yıllarca Afganistan ve Pakistan’da saklanmasında önemli rol oynadılar. Celaleddin Hakkani, 2011 yılında Bin Ladin’in saklandığı Abudabad’daki eve yakın bir noktada yaşıyordu. Zavahiri’nin yaşamını yitirdiği Kabil’deki konutun da yine Hakkani Grubu tarafından sağlandığı belirtiliyor. Celaleddin Hakkani 2008 yılında Pakistan’ın Veziristan bölgesinde saklanırken ABD hava saldırısına hedef oldu. Ailesinden ve akrabalarından çok sayıda kişiyi bu saldırıda kaybedince çareyi Pakistan’ın kalabalık şehirlerinde halkın arasına karışmakta buldu.Hakkani Grubu’nun Pakistan ordusu ve istihbarat servisi ile ilişkisi 1980’lere dayanıyor. Pakistan’ın özellikle Hindistan’a yönelik bazı stratejik mesajlar vermek istediğinde Hakkani Grubu’ndan faydalandığı da ifade edilmekte. 2008’de Kabil’deki Hindistan Büyükelçiliği saldırısı buna örnek olarak gösteriliyor. 1 Şubat 2012 tarihli bir NATO raporuna göre Hakkani Grubu’nun İslamabad’daki merkezi Pakistan istihbarat servisi ISI ile Taliban-AQAM arasında irtibat kurulması vazifesini görüyordu. Hatta Osama bin Ladin’in izi sürülürken bu merkezin iletişiminin takip edilmesi önemli ipuçları sağladı. İlginç olan nokta ise Hakkani Grubu’nun, el Kaide ve Taliban ile 30 yılı bulan ilişkisinin bilinmesine rağmen ABD tarafından ancak 2012 yılında terör listesine alınmasıydı. Herhalde ABD yönetimi PKK/YPG örneğinde olduğu gibi “Hakkani Grubu”nu da uzun yıllar boyunca bölgede iş birliği yapılabilecek “bir partner” olarak değerlendirmeye devam etmişti. Resmi kaynaklar tarafından doğrulanmamakla beraber Zavahiri’nin öldürüldüğü suikastte Hakkani ailesinden ölenler olduğu iddia edilmekte. Eğer bu bilgi doğruysa    Zavahiri’nin tasfiye edildiği operasyon, Hakkani Grubu’nun da tarihi misyonunu tamamladığına işaret ediyor olabilir. Hakkani Grubu’nun Zavahiri’ye barınma imkanı sağlaması ABD Dışişleri Bakanı Blinken tarafından da el Kaide’nin Afganistan’a dönüşü olarak yorumlandı. Zavahiri’nin öldürülmesinin ardından yaptığı açıklamada Blinken, Taliban’ı Doha Anlaşması’nı ihlal etmekle suçladı. 

Abdullah Azzam, Bin Ladin, Ayman el Zavahiri ve Celaleddin Hakkani ( Hakkani Grubu ) ile ilgili üzerinde düşünülmesi gereken en önemli nokta herhalde bu 4 kişinin de yola ülkelerindeki ABD yanlısı yöneticilerle savaşmak için çıkıp, Afganistan’da yollarının ABD ve CIA ile kesişmesi, ABD doları ve silahlarıyla amaçlarını gerçekleştirebileceklerini düşünüp, finalde ya kendilerinin ya da aile mensuplarının ABD’nin yürüttüğü operasyonlar ile ortadan kaldırılmaları olmalı.

Zavahiri'nin ortadan kaldırılmasında 2009'daki "Fort Chapman Operasyonu"nun rolü

Popüler medya mecraları Zavahiri’nin öldürülmesini “11 Eylül Saldırıları”na dair intikam dosyasının kapatılması olarak değerlendirse de CIA’nın ( ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı) el Kaide lideri ile çok daha kişisel bir hesabı bulunuyordu. 2009’daki bu vakayı irdelemeden önce kısaca 31 Temmuz’daki operasyon sürecine bakalım. 

Zavahiri’nin sonunu hazırlayan süreç Nisan ayının ilk günlerinde başladı. ABD istihbaratı, Zavahiri’nin eşi ve çocuklarının da aralarında bulunduğu ailesinin bazı üyelerinin Hakkani Grubu tarafından Kabil’e getirildiğini ve buradaki güvenli evde kalan Ayman el Zavahiri ile buluştuklarını tespit etti. Zavahiri’nin kaldığı güvenli ev Kabil’deki İngiltere Büyükelçiliği arazisine neredeyse bir taş atımı mesafedeydi. 

Bilgi vakit kaybedilmeden Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından ABD Başkanı Biden’a iletildi. Mayıs ve Haziran ayları boyunca CIA evi izleyerek Zavahiri’nin günlük yaşamını ve alışkanlıklarını takip etti. 1 Temmuz’da hazırlanan operasyon planı Biden’a sunuldu. 25 Temmuz’da son istihbarat verileri ışığında Biden danışmanları ve kabinesinin güvenlik alanındaki kilit isimleriyle biraraya geldi. Bu toplantıda Zavahiri haricindeki can kayıplarını minimize edecek bir operasyona yeşil ışık yakıldı. 30 Temmuz günü Washington saatiyle 21.48’de yani Afganistan takvimi ve saatiyle 31 Temmuz saat 06.18’e tekabül eden anda CIA’nın 20 yıllık takibi son buldu. 

CIA operasyon ekibi  günlük rutinine uygun olarak kaldığı evin balkonuna çıkan el Kaide liderini hedef alacak iki R9X tipi Hellfire füzesini yaklaşık 15 kilometre irtifada seyreden MQ-9 Reaper dronundan ateşledi. 

Peki CIA’nın bu amansız takibine kaynaklık yapan “Fort Chapman Operasyonu” neydi? 

Khost'ta CIA'ya vurulan tarihi darbe

Tarih: 30 Aralık 2009: Afganistan’ın Khost kenti yakınındaki Fort Chapman Üssü’ndeki CIA operasyon ekibi “büyük bir balık” yakalamış olmanın heyecanı içerisinde. El Kaide’nin iki numaralı ismi Ayman el Zavahiri ile birebir ilişki kurduğuna kanaat getirdikleri fizik tedavi uzmanı Ürdünlü Humam Halil el Balavi’yi heyecan içerisinde bekliyorlar.

Sırf bu görüşme için CIA’nın Virgina-Langley’deki merkez karargahından gelen bir konuk da var. El Kaide örgütü konusunda uzman bir isim, istasyon şefi 45 yaşındaki Jennifer Matthews.

Saat 16.30’da el Balavi’yi taşıyan araç Fort Chapman’a ulaşıyor. Son 1 yıl içerisinde Balavi’nin üst düzey el Kaide ve Pakistan Taliban’ı yöneticilerine dair sağladığı bilgiler o denli sağlam ki, CIA görevlileri kendisine gereğinden fazla güven duyuyorlar. Balavi, CIA ekibinin değil ama kendisini yönlendiren Pakistan Taliban’ı ile el Kaide’nin güvenini boşa çıkarmıyor. Karşılandığı noktada, 20 metre çapındaki alanda 13 CIA mensubu bulunduğu esnada pelerininin altındaki bombayı ateşliyor. Patlama sonucu aralarında Matthews’in de bulunduğu 7 CIA mensubu ile Balavi’yi kampa getiren Afgan istihbarat görevlisi ve Ürdün istihbarat servisi GID’den ( General Intelligence Department ) Şerif Ali bin Zeyd ölüyor. Ürdün Kraliyet ailesi mensubu da olan bin Zeyd, Balavi ile CIA arasındaki bağlantıyı da yürüten isimdi. 

Zavahiri gibi tıp fakültesi mezunu olan Balavi 2007 yılında Ürdün güvenlik güçleri tarafından terör gruplarıyla ilişkisi olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı. Ürdün istihbaratı Balavi’yi devşirdiği zannıyla onu el Kaide’nin üst düzey mensuplarına ulaşmak amacıyla Pakistan’a gönderdi. Balavi, burada bir yıl kadar ortadan kaybolduktan sonra CIA ve GID bağlantılarına yararlı istihbarat bilgileri göndermeye başladı. CIA’nın en çok ilgisini çeken Balavi’nin Zavahiri’ye dair verdiği kişisel bilgilerdi. Ürdünlü doktor, el Kaide’nin iki numaralı isminin yakınına sokulmuş gibi görünüyordu. Balavi’yi kullanabileceklerine güvenen CIA onunla görüşmek isteyince Ürdünlü terörist buluşma yeri olarak Fort Chapman’ı seçti. Bu tercihte 2009 yılının Ağustos ayında bir Amerikan SİHA saldırısında Pakistan Taliban’ı lideri Hekimullah Mesud’un öldürülmüş olması önemli rol oynadı. Mesud’un öldürüldüğü SİHA saldırısı CIA tarafından Fort Chapman’dan yönetilmişti. Al-Balavi’nin eylemi 1983’teki Beyrut Büyükelçiliği saldırısından bu yana CIA’nın yediği en büyük darbe oldu. ABD merkezli düşünce kurululu STRATFOR bu saldırıyı “deniz savaşında bir Amerikan uçak gemisinin batırılmasına” eş değer kayıp olarak niteledi.

Balavi’nin bizzat Zavahiri tarafından yönlendirildiğine dair somut bir kanıta ulaşılamasa da CIA’nın saldırıdan Zavahiri’nin sorumlu olduğuna dair inancı tamdı. Nitekim Zavahiri öldürüldükten iki gün sonra, 2 Ağustos Salı günü 2009’daki Fort Chapman saldırısında yaşamını yitiren CIA İstasyon Şefi Jennifer Matthews’ın mezarına Washington Post gazetesinin Zavahiri’nin ölüm haberini duyuran nüshası bırakıldı.

Zavahiri’nin temsil ettiği Birinci Soğuk Savaş’ın unsuru olan dosya ve yapı 31 Temmuz 2022 tarihi itibarıyla son bulmuş gibi görünüyor. Peki kendi rasyonalitesi, yani çıkarları için küresel çapta irrasyonaliteyi önceleyen ABD bundan sonra hangi dosyayı açacak? Zavahiri ile “Yeşil Kuşak” dosyası kapandıysa sırada ne var? İkinci Soğuk Savaş’ın ve onun tetiklediği sıcak çatışmaların yanı başımızda ivme kazandığı günlerde bu CIA suikast operasyonu ister istemez yeni soruları gündeme getiriyor. 

Zavahiri’nin ölümünde Pakistan istihbaratının da rol oynadığına dair şüphelerin varlığı da bir başka önemli başlık. İslamabad yönetiminin el Kaide ya da Pakistan Taliban’ın misillemesine hedef olması, bunun sonucunda siyasi istikrarsızlığın yaşandığı ülkede daha derin krizlerin ortaya çıkması da an meselesi.