FT: Uzay yarışıda Rusya'ya yer yok

1976’dan beri ülkenin ilk Ay’a iniş misyonu olan geçen yılki Luna-25 görevinin küçük düşürücü başarısızlığından sonra Rusların Ay’la ilgili emelleri belirsiz.

1. resim

Son insanın Ay'dan ayrılmasından yarım asır sonra, Ay’a olan ilgi yeniden canlandı. NASA, Ay’da uzun süreli varlık göstermek için kuracağı üsler etrafında "güvenli bölgeler" oluşturmayı hedefliyor.

Financial Times, Ay yarışındaki yer kapma mücadelesini değerlendirdi.

İşte o yazı..

Luca Parmitano geceleyin gökyüzünde ışıldayan Ay’ı seyrederken merak duygusu kişisel beklentilerine karışıyor. En tecrübeli Avrupalı astronotlardan biri olarak oraya gitme ihtimali var..

47 yaşındaki Parmitano 2020’lerin sonundaki uzay görevinde yer almayı umuyor. Misyonun amacı Ay yörüngesinde dönecek ve ABD öncülüğündeki Artemis programına destek verip insanların Ay yüzeyinde bulunması için çalışacak Ay Geçidi adlı uluslararası uzay istasyonunun inşası. İtalyan astronot “Ay’daki ilk kalıcı altyapının inşasına yardımcı olmak bütün kariyerimin varacağı son nokta olur” diyor.

Apollo görevlerinden sonraki on yıllarda Dünya Ay’ı kendi haline bırakmıştı. Sonra 2008-2009’da Hindistan, Çin ve Japon yapımı uzay aracının Ay yüzeyine ulaşmasıyla mürettebatsız misyon dalgası başladı. 2013’te Çin’e ait Chang’e-3 Ay yüzeyine yumuşak iniş yaptı.

Ancak Ay yarışının küresel nitelik kazanması 2017'de ABD’nin Artemis programıyla oldu. NASA’nın başkan yardımcısı Jim Free “Amacımız Ay’da nasıl yaşayıp faaliyet göstereceğimizi öğrenip orada bilim yapmak. Böylelikle yola devam edip Mars’a da gidebiliriz. İşimiz Güneş sisteminin keşfi için sürdürülebilir bir temel oluşturmak” diyor.

Güney kutbunu kim alacak?

NASA’nın hedefi Ay’ın güney kutbu. Bilim insanları bu bölgedeki kraterlerin buz açısından zengin, hayati su kaynakları olduğuna inandığı için Ay misyonları hep bu güzergaha öncelik veriyor. Öte yandan Parmitano güney kutbuna gitmenin 1972’den bu yana Ay’a ayak basacak ilk astronotlar için “Apollo mürettebatlarının 50 yılı aşkın süre önce çektiği fotoğraflarda görünenden çok farklı, rüya gibi manzaralarla karşılaşmak” anlamına geleceğini söylüyor: “Güneş ufukta, hep çok alçak olacak. Eğik ışınları derin gölgeler yaratıp zirveleri aydınlatacak.”

Ancak bütün bu yatırıma karşın yeni uzay yarışının kalıcı etki yapacağının garantisi yok. Uzay alanındaki bazı danışmanlara göre 2050 itibarıyla en iyi senaryo uzayda kalıcı insan varlığı, turizm faaliyeti, ayrıca bol enerji ve kaynağa erişim olacak. Ancak bunun için dağınık bilimsel misyonlardan fazlasının gerekebileceğini de kabul ediyorlar.

Rötar gelebilir

Üstelik bu büyük emelleri gerçeğe dönüştürmek için karmaşık jeopolitik meseleleri aşmak şart. Devletler tarafından finanse edilen ve Ay üslerini benzer yerlere kurmayı amaçlayabilecek büyük uzay ajansları da buna dahil.

Angela Garcia, NASA Johnson Uzay Merkezi'nde ay yürüyüşü testleri için kullanılan basınçsız uzay giysisini denedi.
Angela Garcia, NASA Johnson Uzay Merkezi'nde ay yürüyüşü testleri için kullanılan basınçsız uzay giysisini denedi.

Batılı Ay aktivitelerine hakim olan NASA kendisiyle işbirliği yaparak uzmanlığını geliştirmek isteyen Avrupalı, Japon ve diğer kurumlarla beraber çalışıyor. NASA’nın astronotlar için belirlediği Ay’a dönüş tarihi Eylül 2026. Başlangıçtaki plan iki yıl sarkmış durumda. Birçok uzman yeni rötarlar bekliyor.

Son dönemde Çin ve Hindistan da Ay konusunda hünerini gösterdi. Haziranda Çin’e ait Chang’e-6 Ay’ın uzak yüzünden getirdiği 2 kilogramlık taş ve toprak örnekleriyle Dünya’ya döndü. Çin Ulusal Uzay İdaresi 2030 civarında Ay’ın güney kutbuna mürettebat indirmeyi amaçlıyor.

Hindistan’a ait Chandrayaan-3 insansız uzay aracı da geçen yıl Ay’ın güney kutbu yakınına inerek Ay ortamındaki kimya ve fiziğe dair bilimsel gözlemlerini aktardı. Hindistan Uzay Araştırma Organizasyonu yeni robotlu misyonlar planlıyor. Onlar da 2040’ta mürettebatlı iniş amaçlıyor.

"Rusya yarışta yok"

 Rusya, Luna-25'i Ay'ın güney kutbuna başarıyla indiremedi.
Rusya, Luna-25'i Ay'ın güney kutbuna başarıyla indiremedi.

Yeni Ay yarışında bir ülke ise yokluğuyla dikkat çekiyor: NASA’nın eski rakibi Rusya. 1960’lardaki Sovyet uzay keşif programından beri Ruslar uzay alanında giderek gözden kayboluyor. 1976’dan beri ülkenin ilk Ay’a iniş misyonu olan geçen yılki Luna-25 görevinin küçük düşürücü başarısızlığından sonra Rusların Ay’la ilgili emelleri belirsiz. Çin’in planladığı Uluslararası Ay Araştırma İstasyonu adlı üsse katılarak denkleme yeniden dahil olabilirler.

Birçoklarına göre ABD ve Artemis projesindeki müttefikleri Ay’da şantiye kuran ve gözde lokasyonları kapan ilk aktörler olacak. Ancak Mississippi Üniversitesi Hava ve Uzay Hukuku Merkezi Direktörü Michelle Hanlon bu sonuçtan emin değil.

Hanlon “Çok sınırlı bir alandan bahsediyoruz ve her seviyede büyük çekişme olacak. Önümüzdeki beş yıl içinde bunu yatıştırma yolları bulmalıyız. Aksi halde gerilim tırmanır” diyor.

Avrupa Uzay Ajansı (ESA) insanlı ve robotlu keşif sorumlusu Daniel Neuenschwander ise Ay yarışının temelinde birbiriyle çakışan dört temel motivasyon kaynağı bulunduğu görüşünde.

Neuenschwander’e göre bunlar “bilimsel araştırma, teknolojik gelişim, jeopolitik kaygılar ve ilham kaynağı olmak. Ay’a gitmek her gencin hayal gücünü tetikliyor. ABD’nin Apollo programında gördüğümüz gibi burada bilim eğitimi için büyük potansiyel var.”

Londra Üniversitesi’nin Birkbeck Gezegen Bilimi Bölümü'nden Profesör Ian Crawford ise bilim insanlarının Ay üzerinde ve Ay’dan gelen bilgilerle araştırma yapma olasılığını dört gözle beklediğini söylüyor.

"Güneş sistemi müzesi"

Crawford Ay’ı bir nevi “Güneş sistemi tarihi müzesi” olarak tanımlıyor. “Ay’da atmosfer yok. Üstelik milyarlarca yıldır jeolojik olarak aktif değil. Dolayısıyla Ay’a çarpmış veya düşmüş her şeyin kaydı yüzeyde var. Güneş rüzgarı, partiküller, meteoritler ve galaktik kozmik ışınlar da buna dahil.”

Çalışmalar yoğunlaşırsa Güneş sisteminin erken tarihine dair yeni ayrıntıları ortaya çıkaracak ilkel Ay materyalleri bulunabilir.

Crawford “Ay gözleme dayalı astronomi çalışmaları için de değerli bir platform olabilir” diyor. Yer üstü karışmasına asla maruz kalmayan Ay’ın uzak yüzü, radyo-astronomi için ideal bir bölge.

ESA’dan Neuenschwander’e göre Ay’daki teknolojik gelişimin iki boyutu var. “Birincisi, yaşam destek sistemleri ve habitat inşası gibi, Mars’a gitmek adına ihtiyaç duyacağımız teknolojilerin test edilmesini sağlayacak. İkincisi, enerji üretim ve depolama, sürdürülebilir yaşam teknolojileri, hatta üç boyutlu habitat yazdırma gibi alanlarda Dünya için yeni sonuçlar getirecek.”

Keşif ve kolonize etmek mi?

Uzay sektörünün çok fazla gündeme getirmek istemediği bir mesele ise Ay’ı keşif ve kolonize etmenin jeopolitik sebepleri. 2022’ye kadar NASA’nın bilim misyonlarını yöneten Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü (ETH) uzay bilimleri profesörü Thomas Zurbuchen “Ulusal prestij yeterince konuşulmayan bir faktör. Herkes teknik üstünlüğünü göstermek için bayrağını dikmek istiyor” diyor.

ABD ve Japonya’nın nisan ayında imzaladığı anlaşma uyarınca Japonya Uzay Araştırma Ajansı (JAXA) NASA’nın Ay’a göndereceği basınçlı uzay aracını geliştirip işletecek. İki müttefik ayrıca “Amerikalı olmayıp Ay’a ayak basan ilk astronotun Japonya uyruklu olması yönünde ortak hedef” açıkladı.

ESA da katkıları karşılığında ilk misyonlardan birinde Avrupalı astronotlara yer verileceği sözünü aldı. NASA’nın Ay’a insan götürecek Orion uzay aracı modülleri de buna dahil.

Neuenschwander Ay’a Avrupalı bir astronottan önce bir Japon’un inmesi konusunda hayal kırıklığına uğramış görünse de pragmatik bakışını koruyor. “İşin içinde jeostratejik faktörler olduğunu anlıyoruz. Japonya-ABD işbirliği çok ileri noktalarda” diyor.

Zurbuchen’e göre Ay programlarının savunma boyutu gerçekten kritik: “Birçok insan bunun neredeyse askeri bir perspektife dayandığını görmüyor. NASA’nın motivasyonu büyük ölçüde buna dayanmıyor olabilir ama yokmuş gibi davranmak hikayeyi eksik bırakmak olur.”

Su temiz mi?

Tartışmaların Ay’da buz yoğunluğunun en fazla olduğu bölge olduğuna inanılan güney kutbuna odaklanması muhtemel. İnsan yerleşimleri için su olmazsa olmaz önemde. Sadece içme, yemek pişirme, yıkama, yıkanma ve bitki yetiştirme için değil oksijen ile hidrojeni kimyasal olarak ayrıştırıp nefes almak ve güneşten gelen elektrikle yakıt üretimi için de su gerekli.

Ay’a giden insansız araçlar halihazırda su tespit etmiş olsa da Zurbuchen’e göre suyun miktarı ve kalitesi hakkında büyük belirsizlikler var. Tahminler yüzlerce milyon ton ile yüzlerce milyar ton arasında değişiyor. Suyun esasen içine biraz Ay toprağı karışmış küçük buz kristalleri formunda mı yoksa kalın buz katmanları halinde mi bulunduğu da belli değil. İlki doğruysa çıkarılması ve arıtılması zor olabilir.

NASA 2022’de Ay’ın güney kutbundan itibaren altı derecelik bölgeye iniş için aday 13 alandan oluşan liste yayınladı. Her iniş alanının boyutu 15 x 15 kilometre. Bu bölgeler arazi eğimi ve aydınlanma koşulları, sürekli gölgede olan kesimlere yakınlık gibi bilimsel kriterlere göre seçildi. Gelen haberlere göre Çin’in bu bölgelerden bazılarında gözü var.

NASA’nın Magna Carta’sı

Mississippi Üniversitesi’nden Hanlon’un “bizim Magna Carta’mız” olarak tanımladığı 1967 Dış Uzay Antlaşması uyarınca NASA bu bölgelerin hiçbirinde toprakları kendine alamaz veya üzerinde hak iddia edemez. Ancak ABD tarafından hazırlanıp 43 ülke tarafından imzalanan Artemis Anlaşmaları Ay’da faaliyet gösterenlerin “zararlı müdahalelerden sakınmak üzere” aktivite alanları çevresinde “güvenli bölge” oluşturmasına imkan veriyor. Gelgelelim Çin ve Rusya anlaşmaya imza atmış değil.

Hanlon “Çin’in Ay’a ABD’den önce gittiğini ve ‘Güvenli bölge fikriniz harikaymış. Şimdi biz bütün suyun bulunduğu güney kutbuna geldik. 40 kilometrelik güvenli bölgeye ihtiyacımız var’ dediğini düşünün” diyor.

Çatışma çıkar mı?

Hanlon’a göre anlaşmazlıklar yaşanması kaçınılmaz. Mevcut jeopolitik iklimde Dış Uzay Antlaşması’nı rakip kaşif ve yerleşimciler arasında çatışma riskini azaltacak şekilde güncellemeye yönelik yeni bir küresel mutabakat da muhtemel görünmüyor.

JAXA Uzay Keşif Merkezi Direktörü Koji Yamanaka ise o kadar kötümser değil. “200-300 yıl sonrası için öngörüde bulunamam ama şimdilik yer sıkıntısını kafaya takmak gereksiz. Elbette koordinasyon için çabalayacağız ama çatışmaya gerek yok” diyor.

Şu an için dikkatler güney kutbunda olsa da Ay’ın başka bölgeleri de farklı açılardan cazip olabilir. Örneğin bu hafta Trento Üniversitesi’nden bilim insanları orijinal Apollo 11’in iniş bölgesine yakın ve yüzeyden erişilebilen dev yeraltı mağarasının varlığına dair kanıt yayınladı. Uydu radar verilerinin analiziyle keşfedilen mağaranın astronotlar için Ay üssüne ev sahipliği yapabileceği söyleniyor. İçinde buz bulunup bulunmadığı ise bilinmiyor.

Özel sektör yaratılacak

Uzaya iyimser bakanların umduğu gibi Ay’daki insan yerleşimleri büyürse bunların kurulması ve işletilmesi milyarlarca dolarlık bir Ay ekonomisini tetikleyecek. Müteahhit ve tedarikçiler başlangıçta uzay ajansları aracılığıyla devletler tarafından finanse edilse de zaman içinde sürdürülebilir bir ticari sektör ortaya çıkabilir.

Yamanaka Ay’ın getirebileceği bazı fırsatları şöyle sıralıyor: Enerji ve yakıt üretim, depolama ve aktarımı; iletişim ve ulaşım; su ve oksijen tedariki; inşaat; gıda yetiştirme ve dağıtımı; atık yönetimi; sağlık ve fitness; eğlence, kültür ve spor. Ay turizminin ne zaman ciddi olarak büyüyeceğine ya da böyle bir şeyin olup olmayacağına dair görüşler muhtelif. Yamanaka’ya göre “İlk aşamada bazı milyoner ve milyarderler gitmek isteyecektir. Günün birinde sıradan insanlar da Ay’a gidebilecek ama ne zaman olur bilemem.”

Ay ekonomisinin en önemli kaynağı ise su ve ondan üretilen hidrojen ile oksijen olacak. Hem Ay’da kullanım hem de güneş sisteminin daha uzak bölgelerine yapılacak misyonlar için su şart. Ay’daki kayalar da yerel üretim için gerekli metal ve madenleri sağlayabilir.

Yüzeyi insana zararlı

Ay’da yaşamın getirdiği güçlükler de var. Ciddi sorunlardan biri Ay yüzeyini kaplayan regolit adlı gri toprak tabakası. Keskin, aşındırıcı ve toksik toz parçacıkları insan sağlığı ve makineler için tehlike oluşturuyor.

Apollo astronotları bunu bizzat yaşamıştı. Adelaide Üniversitesi Andy Thomas Uzay Araştırma Merkezi Başkanı John Culton “Astronotların giysileri NASA’nın beklediğinden çok daha hızlı bozulmuştu. Mekikten dışarıya sadece üç çıkışta giysiler büyük hasar alıp oksijen tutamaz hale gelmişti” diye anlatıyor. Culton robotik makineleri her yere yayılan regolit tozuna karşı sağlamlaştırmak ve astronotların kask, eldiven, uzay giysisi ve yeni yaşam alanlarına girmesini önlemek için yeni araştırmalara ihtiyaç olacağını söylüyor.

Jeopolitik yarış

ABD'nin ilk insanlı seyahati, Sovyetler Birliği’nin 1961'de Yuri Gagarin'i Dünya yörüngesine çıkarmasına yanıttı.

Amerika’nın Ay'a inmeyi başarması, devasa bir teknolojik atılım olmanın yanında küresel anlamda da ses getiren bir siyasi başarıydı.

The Economist dergisinin baş editörü ve The Moon kitabının yazarı Oliver Morton, "İnsanları Dünya'dan alıp Ay'a koyacağız' sözünü gerçekleştirmekten daha muhteşem ne olabilir ki?” diyerek bu başarıyı övüyor.

Ay’a bundan sonra kim adım atacak sorusunun yanıtı, jeopolitik rekabet ve Ay’ın doğal kaynaklarına ulaşma hedefi arasında şekilleniyor.

Farklı ülkeler ve hatta özel sektör devlerinin Dünya’nın uydusuna ulaşma hedefi var.

Rusya, Çin, Hindistan, Japonya ve Avrupa Birliği son yıllarda Ay’ın yüzeyine yumuşak iniş yapmayı başardı. Ancak bunlar insansız seyahatlerdi.

Çin ve ABD arasında ise insanlı seyahat konusunda rekabet var.

Ars Technica dergisinden Eric Berger, bu iki ülkenin uzay yarışının arkasında jeopolitik çıkarlar olduğunu kaydediyor ve “İki ülke de farklı uluslararası ortaklarla 5 ila 10 yıl içinde oraya ulaşmaya çalışıyor” diyor.

Ay'ın yeraltı kaynakları

Ay'a yapılan ilk seyahat araştırma amaçlı değil, sadece oraya ulaşma hedefliydi.

Ancak bugün birçok ülkenin amacı Ay’a sadece gitmek değil, orada üs kurmak olduğu biliniyor.

İngiltere’deki Northumbria Üniversitesi'nden uzay hukuku profesörü Christopher Newman, Ay’da ve Mars’ta koloniler kurma hedefiyle çalışanları överek, “Bu bahsettiğimiz şey tam olarak bilim kurgu” diyor.

Newman’a göre bu teknolojiye ulaşma hedefinde olanların çabaları sayesinde insanlık olası bir yok oluş felaketini de atlatabilecek.

Pit stop

ABD’nin bu kez Ay’a gitme hedefinin arkasındaysa daha ileri ulaşma projesi yatıyor.

Arizona Eyalet Üniversitesi’nden Profesör Namrata Goswami, Amerika’nın hedefini Ay’a bir üs kurarak burayı, “Mars’a ulaşmak için bir durak olarak kullanmak” olarak açıklıyor.

Goswami, Ay’da yerçekiminin az olduğunu hatırlatarak, Dünya’dan yapılacak fırlatmalara göre daha az yakıtla uzak hedeflere ulaşmanın mümkün olduğunu söylüyor ve “Bu yüzden uluslar bunu stratejik bir hedef olarak görüyor” diyor.

Ay'ın bazı bölümlerinin sürekli güneş ışığı alması nedeniyle burada ciddi bir güneş enerjisi üretme potansiyeli de mevcut.

Buradaki fikir, elde edilebilecek enerjiyi, geniş uydular aracılığıyla alçak Dünya yörüngesine iletmek ve oradan da mikrodalga ışınları aracılığıyla Dünya’ya ulaştırmak.

Hindistan'ın çalışmaları, Ay’ın Güney Kutbu yakınlarında kükürt, alüminyum ve diğer elementlerin varlığını ortaya koydu.

Ülkenin odak noktası, burada kalmayı sağlayabilecek temel elemente ulaşmak.

Goswami, “Su buzu hayati önem taşıyor çünkü insanlı yerleşim kurmak istiyorsanız ihtiyacınız olan şey bu. Su buzu oksijene dönüştürülebilir" diye bu çalışmanın önemini açıklıyor.

1960’larda Ay’a ilk insanlı inişin gerçekleştirilmesi coşkusunun ardından daha uzaktaki gezegenler ulaşmayı konuşmaya başlamıştık. Ancak bu yakın bir zamanda gerçekleşmeyecek.

Ars Technica dergisinden Berger, 3 günde ulaşılabilen Ay’ın aksine Mars’a ulaşmanın 6 ila 8 ay sürebileceğini hatırlatıyor ve “Bu gerçek anlamda bir sonraki basamak” diyor.

Tartışma