Geopolitical Monitor: Mısır, Sudan'a olası askeri müdahalesi ve ABD'nin etkisi
Sudan'daki gelişmeler, Mısır'ın Sudan'a askeri müdahalesinin çok uzak olmadığını gösteriyor. Böyle bir adım, ABD'nin Orta Doğu'daki etkisini yeniden dengelenmesine yardımcı olabilir.
ABD merkezli Geopolitical Monitor, Sudan'da iki askeri taraf arasında devam eden 2 hafta gibi kısa bir sürede, ülkenin neredeyse tamamına yayılan iç savaşın değerlendirildiği bir analiz yayımlandı.
Sudan'daki gelişmelerin giderek şiddetlendiği ve arabuluculuk faaliyetleri için ABD'nin devreye girmeye çalıştığı belirtilen analizde, Mısır'ın ise Sudan'a bir askeri müdahalesinin artık yakın olduğu ve böyle bir adımın ABD'nin Ortadoğu etkisini dengeleyecek bir gelişme olacağı iddia edildi.
İşte ABD merkezli Geopolitical Monitor'de yayımlanan analizin tamamı:
Sudan, Mısır tarafından her zaman ulusal güvenliği için çok önemli olan stratejik derinlik olarak görülmüştür. Dolayısıyla Sudan'da devam eden ve hızla gelişen kriz, şüphesiz Mısır yönetimini bir dizi karmaşık ve benzersiz zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır.
Bu zorluklar, Mısır'ın dış politikası ve stratejik çıkarlarıyla ilgili dış etkenlere paralel olarak, zaman zaman bölgesel Arap ve Batılı müttefiklerin çıkarlarına ters düşebilen ekonomiyle ilgili iç durumdan kaynaklanmaktadır. Ancak Sudan'daki yaşanan son durum bundan önceki krizlere benzemiyor.
Sudan'da çatışma, ağır silahlı iki taraf olan Hızlı Destek Kuvvetleri (RSF) ve Sudan'ın Silahlı Kuvvetleri (SAF) arasında yaşanıyor ve her ikisi de savaşan insan gücü açısından ortalama aynı büyüklüktedir.
Sudan'daki durum, yoğun göçmen akını nedeniyle Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Eretria gibi komşu ülkelere yayılma etkilerini şimdiden göstermeye başlarken, Mısır'a yönelik tehdit çok daha kötü durumdadır.
Çatışmalardan önce Mısır, Sudan nüfusunun %10'undan fazlasını temsil eden beş milyondan fazla Sudanlıya ev sahipliği yapıyordu. 2012'den bu yana Mısır'a giden Filistinli, Libyalı ve Suriyeli mülteci ve göçmenlerin sayısı ise çok daha fazla. Sudan'da devam eden ve gelişen krizle birlikte ise Mısır, sınır geçişi ve kaçakçılık ile birlikte daha fazla mülteci akınına hazırlanıyor.
Bununla birlikte raporlar, kaçakçılık gruplarının bu durumdan yararlandığını ve Sudan-Mısır sınırlarında giderek daha fazla faaliyet gösterdiğini ve böylece terörizm ve aşırılık yanlısı grupların sızmasıyla ilişkili riskleri artırdığını gösteriyor.
Bu tür riskler, RSF'nin Sudan hapishanelerini açma girişimiyle daha da arttı ve tüm mahkumların ve suçluların SAF'ın dikkatini başka yöne çevirmek ve ülkeyi daha da istikrarsızlaştırmak için serbest kalmasına izin verdi. Bu bağlamda Mısır, son on yılda, Libya ile batı sınırı ve Gazze ile doğu sınırı boyunca, terörist grupların sınırlara sızmasına ve Mısır'da terör saldırıları gerçekleştirmesine neden olan olaylardan zarar gördü. Bu olay, Mısır'ın aynı şeyin güney sınırından bir daha olmasına neden izin vermeyeceğini açıkça gösteriyor.
Mısır'a yönelik bir başka güvenlik tehdidi, Sudan'ın stratejik derinliğinden kaynaklanmaktadır. Bu, Etiyopya'nın Mısır'ın Nil Nehri'nden el-Nahda Barajı yoluyla aldığı su payına ulusal güvenlik tehdidi oluşturmaya devam etmesi halinde Mısır'ın Etiyopya'ya yönelik herhangi bir askeri harekatına tekabül etmektedir.
Ekonomik açıdan, Sudan aynı zamanda Mısır için bölgesel bir ticaret ortağıdır ve iki ülke arasındaki yıllık ticaret alışverişi yaklaşık 1 milyar doları bulmaktadır ve Sudan, Mısır için stratejik bir canlı hayvan kaynağıdır. Ayrıca Mısır'ın Sudan'da stratejik tarımsal ve hayvansal üretim yatırım planları bulunmaktadır. Bu bağlamda, Sudan topraklarının %90'ından fazlasının ekilebilir olduğuna inanılıyor. Ancak Sudan'da gelişen çatışma nedeniyle, bu tür planlar yakın zamanda ilerleyemeyecek.
Mısır'ın askeri olarak çatışmaya ne zaman ve nasıl adım atacağı belirsizliğini koruyor. Ancak bununla birlikte, özellikle RSF ile SAF arasındaki çatışmanın, yabancıların mevcut tahliyelerinin çoğu tamamlanmak üzereyken ortaya çıkmasının beklendiği göz önüne alındığında, göstergeler, durumun kötüleşmeye devam etmesi durumunda Mısır'ın Sudan'a askeri müdahalesinin çok uzak olmadığını gösteriyor.
Mısır ordusu ve istihbarat teşkilatının Sudan'da hali hazırda güçlü bir varlığı var ve son birkaç yılda SAF'ı desteklediler.
Ayrıca Mısır ve Sudan ordusu düzenli olarak ortak tatbikatlar gerçekleştirdi. Bu, Mısır için ciddi bir tehdit oluşturan Etiyopya tarafından inşa edilen El-Nahda barajının bir sonucu olarak daha da perçinlendi.
Sudan'da “dost” veya destekleyici bir gücün yokluğunda Mısır, ulusal güvenlik tehditlerine kendi askeri gücüyle karşı koymaktan başka bir seçenekle karşı karşıya kalabilir. Mısır Özel Kuvvetleri ve Genel İstihbarat Teşkilatına (GIS) bağlı birimler, Sudan'ın başkentinde şu ana kadar yalnızca sayıları 10.000'e yakın olduğuna inanılan Sudan'daki Mısırlıların korunmasını ve güvenli tahliyesini koordine etmek için bulunuyor. Ancak Mısır güçlerinin operasyonunun ne ölçüde Mısır vatandaşlarının güvenli bir şekilde tahliyesini sağlamakla sınırlı kalacağını kimse tahmin edemez.
Diğer yandan, Mısır'ın doğu Libya üzerindeki kontrolünü pekiştirme girişiminde güçlü bir şekilde desteklediği Libya'daki Hafter'in Mısır'dan RSF'yi desteklememesi için kesin bir uyarı aldığı ve böylece Mısır'ın bir Libya müttefikine karşı kararlı tavrını açıkça gösterdiği bildirildi.
Libya'daki Hafter ile Sudan'daki Hemedti arasındaki bir başka ortak nokta da, her ikisinin de Rusya'nın Wagner Grubu ile güçlü bağları olmasıdır.
Özellikle son iki hafta içinde, RSF birliklerinin bir Fransız konvoyuna ateş açılması da dahil Sudan'daki Batılı diplomatik misyonlara saldırılar düzenlemesi, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'in RSF liderini telefonla aramasına yol açtı.
Sudan'daki çatışma sadece iki hafta önce patlak vermesine rağmen, gelişmeler hızlı ve dolayısıyla komşu ülkeler üzerinde benzeri görülmemiş bir baskı oluşturuyor.
Suudi Arabistan ve İsrail, çatışmayı azaltmak için RSF ve SAF liderleri arasında karşılıklı toplantıya ev sahipliği yapmayı teklif ettiler. Bu ortak toplantıların gerçekleşmesi, iki taraf arasında uygulanabilir herhangi bir anlaşma getirip getirmeyecek mi bunu zaman gösterecek.Zira, Sudan'da hızla gelişen çatışmanın barışçıl müzakerelerle sona erdirilip erdirilemeyeceğine dair kapsayıcı soruyu tahmin etmek zor.
Bütün bu zorlu durum, Mısır'ın çıkarlarını ve dış politikasını küresel güçlerle yeniden hizalaması için altın bir fırsat olabilir.
Bu nedenle ABD ve Mısır, ikili ilişkileri geliştirmek ve bölgesel meselelerde her iki taraf arasında yıllarca süren saptırmalardan sonra Sudan üzerindeki stratejik işbirliğini güçlendirmek için açık bir fırsata sahip olabilirler.
Bu, Sudan'daki genel güvenlik ve istikrara fayda sağlamanın yanı sıra ABD ile Mısır arasındaki işbirliğini de geliştirmekle kalmayacak, aynı zamanda bazı KİK ülkelerinin dolaylı olarak Çin'e yöneldiği bir dönemde, ABD'nin Orta Doğu'daki etkisini dengelenmesine de yardımcı olacaktır.