German Marshall Fund: Türk muhalefet bloğu, yeni bir dış politika vizyonu vadediyor
Türk muhalefet bloğu, ideolojilere dayanmayan bir dış politika vadediyor. Muhalefet, Kavala ve Demirtaş'ın serbest kalmasını, F-35 programına geri dönmek ve Rusya ile ilişkileri kurumsal temele oturtmak istiyor.
Almanya merkezli tink thank kuruluşu German Marshall Fund (Marshall Vakfı), Türkiye'de Mayıs ayında gerçekleşecek olan seçimlerle ilgili sürecin değerlendirdiği bir analiz yayımladı.
Analizde; Türkiye'deki muhalefet bloğunun Erdoğan'a meydan okumak için tek bir aday ve Batı ile ilişkileri iyileştirmek için yeni bir dış politika vizyonu üzerinde uzlaştığı belirtilirken, kazanmaları halinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Kavala ve Demirtaş kararlarını yerine getireceklerini ve Rusya ile ilişkileri yeniden yapılandıracaklarını vadettikleri belirtildi.
Türkiye'nin dış politikasının 'ideolojik yaklaşımlara' dayandığı iddia edilen analizde, muhalefetin bu dış politika anlayışını da değiştirmeyi istediği belirtildi.
İşte German Marshall Fund'da yayımlanan analizin tamamı:
Türkiye, 14 Mayıs 2023'te cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri yapacak. Bu seçimlerin sonucunu tahmin etmek imkansız olsa da, muhalefet zafere her zamankinden daha yakın.
Türkiye'de muhalefet sadece ortak bir aday etrafında birleşmekle kalmadı, aynı zamanda parlamenter sistemin yeniden kurulması çağrısında bulunan ortak bir gündem belgesi geliştirdi.
Belge, eğer muhalefet kazanırsa gücün politika yapıcılara ve idari kurumlara geri verileceğini ve başkanlık sistemine son verilmesini taahhüt ediyor.
Bu taahhüt, Türkiye'de ekonomiyi istikrara kavuşturmak ve dış politikada güvenilirliği artırmak gibi hayati alanlarda önemli siyasi reformların habercisi anlamına geliyor.
Yeni bir siyasi sistem
Uzmanlara göre Türkiye'de 2017 referandumuyla uygulamaya konulan mevcut sistem, yürütme erkinin etkin denetim ve denge olmaksızın konsolidasyonuyla sonuçlanmıştır. Yetkilerinin bir kısmının cumhurbaşkanına devredilmesi büyük sorunlar yarattı.
Hükümet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin iş adamı Osman Kavala ve siyasetçi Selahattin Demirtaş gibi önde gelen muhalif isimlerin derhal serbest bırakılması yönündeki kararlarını uygulamayı reddetmişti.
Demirtaş, terörle bağlantılı bir dizi faaliyetle suçlandı ve yıllarca tutuklu kaldıktan sonra mahkum edildi. Diğer suçlamalarla ilgili yasal prosedürler devam ediyor. Kavala ise, darbeye teşebbüs de dahil olmak üzere çok sayıda suçlamayla karşı karşıya kaldı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Avrupa Parlamentosu bu süreçte mahkumiyet kararlarını kınadı ve “Türkiye'de temel hak ve özgürlükler ile hukukun üstünlüğünün bozulmasından” duyduğu derin endişeyi dile getirdi.
Mevcut siyasi sistemle ilgili diğer bir sorun, kısmen felç olmuş bir bürokrasi nedeniyle devletin krizler ve ulusal acil durumlarla başa çıkma yeteneğinin zayıflamasıdır. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi, 2017 referandumundan önce, yenilenen bir başkanlık sisteminin daha etkili yönetişime ve daha hızlı karar almaya yol açacağını savundu. Ancak 2022 yazındaki orman yangınları ve seller gibi doğal afetler ve son depremler, ilgili devlet kurumlarının ne yazık ki kriz yönetiminde yetersiz kaldığını gösterdi.
Hükümet, depremlerin ardından kurtarma ekiplerini ve askeri birimleri hızla harekete geçirmediği için ağır bir şekilde eleştirildi.
Diğer yandan Türkiye'nin ekonomik sıkıntıları ve milli gücün kişiselleştirilmesi de diğer bir sorun olarak göze çarpıyor. Merkez bankası bağımsızlığının ortadan kalkması ve para politikası üzerinde siyasi etkinin devreye girmesi, kamuoyunun ve yatırımcıların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ekonomi politikalarına olan güvenini sarstı ve istikrarsızlığa yol açtı.
Türkiye'nin başkanlık sisteminin son sorunu, bakanlıkların politika oluşturma etkisini ortadan kaldırması ve onları, yalnızca başkanlık kararlarının uygulayıcıları konumuna indirgemesidir.
Örneğin Dışişleri Bakanlığı, yürütmenin iç siyasi amaçlar için araçsallaştırdığı bir portföyü denetlemek için mücadele ediyor. Bu, Türkiye'nin en önemli Avrupalı ticaret ortaklarıyla ilişkilerini gerginleştirdi ve ABD yaptırımlarının uygulanmasına yol açtı.
Ankara, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail ile son dönemdeki yakınlaşmalarında başarılar elde etti ve Rusya ile Ukrayna arasındaki arabulucu rolüyle takdir almayı başardı.
İşte tüm bu sorunların ardından Erdoğan şimdi, siyasi muhalefetin 2019 yerel seçimlerinde kazandığı zaferin ardından oluşturduğu Millet İttifakı'nın meydan okumasıyla karşı karşıya.
O oylama, muhalefetin aralarında, İstanbul ve başkent Ankara'nın da bulunduğu 11 şehrin yönetimini kazanmasını sağladı. Millet İttifakı yerel seçimlerden sonra genişledi ve şu anda altı muhalefet partisini içeriyor.
İttifak, Mayıs ayındaki seçimler için cumhurbaşkanı adayı olarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu gösterdi. Kılıçdaroğlu kazanırsa, diğer beş muhalefet partisinin liderlerini ve İstanbul ve Ankara'nın popüler belediye başkanlarını cumhurbaşkanı yardımcılığına atayacak.
Yeni bir politika vizyonu
Millet İttifakı'nın “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anlaşması" ve yakın zamanda duyurulan “Ortak Politikalar Mutabakat Zaptı”, tarafların daha geniş bir sosyal ve siyasi ittifak için planlarını ortaya koyuyor.
Bu belgeler aynı zamanda demokratikleşme ve yeniden kurumsallaşma vizyonuna dayalı bir sistem öneriyor ve iç ve dış ilişkilerde kapsayıcı bir politika uygulamasını vadediyor.
İki belge, otokratik yönetimi önlemek için kontrol ve denge mekanizmalarının ana hatlarını çiziyor. Yasama merkezi bir siyasi rol üstlenirken, cumhurbaşkanı yürütme yetkisinden büyük ölçüde yoksun hale geliyor.
Dış politika ile ilgili olarak, muhalefet partileri Ortak Politikalar Mutabakat Zaptı'nda listelenen öncelikler ise şöyle sıralanıyor.
-İç siyasi hesaplara ve ideolojilere dayanmayan bir dış politika oluşturmak
-Uluslararası hukuka saygılı; diyalog ve diplomasiye öncelik vermek
-AB-Türkiye ilişkilerini güçlendirmek için ilgili kurumlara güvenmek
-Yurtta sulh cihanda sulh ilkesini ön planda tutmak
Muhalefet partileri, özellikle anayasa mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını kabul etme taahhüdünde bulundu. Mutabakat muhtırası ayrıca ABD ile ilişkileri kurumsal bir temelde, yani uygun devlet kurumları aracılığıyla yeniden kurma ve F-35 müşterek taarruz uçağı programına yeniden katılmaya yönelik bir taahhüdü de içeriyor.
Bu taahhütler, özellikle Ukrayna'da savaş şiddetlenirken, transatlantik (Batı) ile ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik kurumsal kararlılığı yansıtıyor. Taraflar ayrıca, Rusya ile ilişkilerini kurumsal temelde de iki ülkenin eşitliği temelinde sürdürmeyi taahhüt ediyor.
Diğer yandan muhalefet partileri seçimi kazansalar bile bu gündemi uygulayacaklarının garantisi yok. Böyle büyük bir koalisyonda çatlaklar ortaya çıkabilir.