gdh'de ara...

Gulf State Analytics: Ortadoğu'da gerilimler azalırken, büyük güçler için yeni bir mücadele başlıyor

Türkiye, BAE ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle gelişen ilişkileri ile yeni fırsatlar yaratıyor. Ortadoğu'da gerilimler azalırken, büyük güçler için yeni bir mücadele dönemi başlıyor.

1. resim

2020'den bu yana Orta Doğu ve Kuzey Afrika'daki (MENA) devletler, birbirleriyle ilişkilerinde diplomatik adımlar konusunda büyük mesafe kaydetti.

Değişen dengeler ışığında hükümetler gerilimleri yönetmeye çalışırken, ekonomik, ticari ve yatırım fırsatlarının dışında, çok sayıda başlıkta ittifak peşinde de koşuyorlar.

Bugün bölge, 2010/11 Arap Baharı ayaklanmalarını takip eden, rakip ideolojilerin ve devletlerin belirli amaçlar için ayağa kalkma taahhütlerinin yüksek düzeyde gerilimi körüklediği döneme kıyasla çok farklı görünüyor.

Bu eğilimi yönlendiren en az üç ana faktör vardır.

İlk olarak; Covid-19 salgınının ekonomik etkisi MENA bölgesinde son derece olumsuz sonuçlar uyandırdı. Hükümetler hızla dış politikalarını daha az maliyetli hale getirmenin yollarını aradılar. Ülkeler, ekonomik açıdan daha kazançlı ilişkiler peşinde koşarken çatışmaları ve bitmek bilmeyen vekalet savaşlarını azaltmak için de çözümler bulmaya çalıştılar.

İkincisi; Beyaz Saray, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bazı devletlerin maksimalist davranışlarını teşvik edecek şekilde bölgeye yaklaştı.

2017 yılının ortalarında Katar'ın abluka altına alınması bunun bir örneğiydi. 2020'de Joe Biden'ın seçilmesiyle, Riyad, Abu Dabi ve diğer başkentler, yönetiminin dış politikalarının daha şahin yönlerini kayıtsız şartsız desteklemeye daha az istekli olmasını bekliyordu.

Üçüncüsü; Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri, çatışmacı dış politikalarının ulusal çıkarları için sakıncalı olduğunu anlamış görünüyor.

Risk istihbarat kurumu Rane'de MENA analisti olarak görev yapan Ryan Bohl;

"Bölge büyük ölçüde, bölgesel güçlerin yaşanan tırmanışlar neden ile ileriye doğru uygulanabilir bir yol görmemesi nedeniyle, gerilimi azaltma modeline giriyor."

tespitinde bulundu.

Son üç yılda bölgede yakınlaşmaların ne kadar hızlı gerçekleştiği dikkat çekicidir. Gerçekten de, bölgedeki ilişkiler, özellikle rekabet, sadece birkaç yıl öncesine göre önemli ölçüde farklı görünüyor.

Örnek olarak Türkiye ve Katar, 2021'den bu yana BAE, Suudi Arabistan ve Mısır ile ilişkilerini düzeltti.

Türkiye'de ciddi ekonomik zorlukların yanı sıra 6 Şubat depremlerinden kaynaklanan mali ve insani sorunların olduğu bir dönemde, BAE ve Suudi Arabistan ile gelişen ilişkilerden yararlanabilir.

Her iki Körfez ülkesi de, Türklerin geçen ay meydana gelen yıkıcı depremlerin sonuçlarıyla başa çıkmaları konusunda aktif olarak yardım faaliyetlerinde bulundu. Diğer yandan Türkiye ekonomisine de önemli yatırımlar gerçekleştirdi.

Ayrıca, Türkiye ile bu Körfez ülkeleri arasındaki ekonomik bağların genişlemesi, Türkiye'nin çok daha fazla yatırım almasına neden olabilir. Türkiye, Suudi Arabistan ve BAE ekonomilerinin büyüklüğü göz önüne alındığında, aralarındaki derin bağlar önümüzdeki dönemde büyümeyi kolaylaştırabilir.

2017-21 ablukasını atlatmasına rağmen, Katar da artık bölgede "herkesin dostu" olduğu bir dış politikaya sahip olmayı hedefliyor. Doha'daki yetkililer, Arap Yarımadası'ndaki yakın komşuları ve Mısır ile olumlu ilişkiler içinde olmanın ülkelerinin uzun vadeli çıkarlarına en iyi şekilde hizmet ettiğine inanıyor.

Geçen yıl, Mısır Cumhurbaşkanı Abdel Fatah el-Sisi'nin Doha'ya yaptığı ziyaret, bu konuda bir dönüm noktası oldu.

Washington'daki Arab Gulf States Institute'de kıdemli araştırmacı olan Dr. Robert Mogielnicki, Katar'ın dış politikasındaki önemli değişikliği şu sözlerle özetledi.

"Doha için, etkili bir LNG tedarikçisi olarak algılanmak ve bölgedeki fırsatlardan faydalanarak ülkenin gelişmesini sağlamak, bugüne kadar izlediği politikaların önüne geçti."

Diğer yandan hem BAE hem de Suudi Arabistan, İran'la gerilimlerini azalttı.

Abu Dabi'nin geçen yıl İran'a yeniden büyükelçisi ataması ve bu ayın başlarında açıklanan Suudi-İran diplomatik anlaşması, Körfez için büyük sonuçları olan önemli gelişmelerdi.

Aynı zamanda, 2011'de Suriye krizinin patlak vermesinden sonra daha önce Beşar Esad'ın devrilmesi çağrısında bulunan birçok devlet, artık Şam'la barışmış durumda ve Suriye'nin Arap Birliği'ne dönmesi için baskı yapıyor.

Suudi Arabistan'ın, kutsal Ramazan ayından sonra Suriye ile resmi diplomatik ilişkileriyeniden kurma niyeti, Esad hükümetinin Arap bölgesinin diplomatik hayatına dönüşünde önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor.

Elbette devletler arasındaki ideolojik gerilimler tamamen ortadan kalkmadı.

Örneğin İran'ın bölgedeki Hizbullah gibi belirli direniş gruplarına verdiği destek, Tahran'ın Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE ile ilişkilerinde bir sürtüşme noktası olmaya devam edecek.

Bununla birlikte, bölgedeki hükümetler sürtüşmenin yoğunlaşmasına izin vermek yerine bu gerilimleri azaltmanın, yönetmenin ve kontrol etmenin yollarını bulmanın ulusal çıkarlarına hizmet ettiği sonucuna varmış durumdalar.

Küresel güçler için çıkarımlar

Bölgedeki bu yakınlaşmaların önümüzdeki yıllarda nasıl şekilleneceğini kestirmek güç.

Bölgenin yerel aktörler arasında uzun bir sıcak ilişkiler dönemi mi başlattığı yoksa kısa süre sonra yeniden başlayacak olan düşmanlıkların kısa süreli dondurulmasını mı deneyimlediği belirsiz.

Bununla birlikte, Batı, Rusya ve Çin üzerindeki etkilerini dikkate almak gerekiyor.

Dünyanın bu bölgesindeki politika yapıcılar diplomasiye odaklanmaya devam ederse ve bölgedeki devletler arasında daha az çatışma olursa, Batılı ülkeler tüm insanlığı bir araya getirmesi gereken küresel zorluklar karşısında işbirliğini derinleştirme fırsatlarından yararlanabilir.

Ancak Washington'daki pek çok yetkilinin, Suudi Arabistan-İran diplomatik anlaşmasına Pekin'in aracılık yapmasına olumsuz tepki vermesi akıllara başka sorular getiriyor.

ABD'de pek çok kişi Çin'in bölgede artan diplomatik nüfuzunu Batı'nın çıkarlarına yönelik bir tehdit olduğunu düşünüyor.

Diğer bir ifade ile Ortadoğu'da gerilimler azalırken ve Ortadoğu ülkeleri diplomasiye yönelirken, büyük güçler için yeni bir mücadele dönemi başlıyor olabilir.

Tartışma