gdh'de ara...

Dünya nükleer bir savaş riskini daha fazla ciddiye almak zorunda!

Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve ardından gelen ABD egemenliğindeki dünya düzeni, nükleer tehdidin artık gerçek olmadığı yönünde yanlış bir izlenim verdi. 

1. resim

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçtiğimiz günlerde; "Rusya'nın toprak bütünlüğü tehdit edilirse, Rusya'yı ve halkımızı korumak için kesinlikle elimizdeki tüm araçları kullanacağız” açıklaması, tüm dünyada gündemi meşgul etmeye devam ediyor.

Putin'in açıklamasının sonunda "Bu blöf değil." ifadeleri de dolaylı olarak nükleer silahlara atıfta bulunduğu şeklinde yorumlandı. Aslında bu, Putin'in nükleer olasılığını ilk kez gündeme getirişi değil, ancak şimdi daha çaresiz görünüyor.

Diğer yandan Rusya'nın üzerinde hak iddia ettiği tartışmalı bölgelere “toprak bütünlüğü” söyleminin içerisinde tutup tutmayacağı da net değil. Bu durumda, bu bölgelere yönelik tehditler de nükleer bir yanıtı tetikleyebilir.

Putin'in "uyarısı", devlet ve hükümet başkanlarının ve dünyanın dört bir yanındaki üst düzey yetkililerin bir araya geldiği BM Genel Kurulu'na da damgasını vurdu. Ayrıca Körfez'de de, bu tehditlerin zaten stres altında olan nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarını nasıl etkileyeceği konusunda sorular gündeme geldi.

Batılı güçlerin liderleri ve NATO yetkilileri bu 'uyarıya' hızla kendi tehditleriyle karşılık verdiler. ABD Başkanı Joe Biden, New York'taki BMGK'da yaptığı konuşmada, Putin'i "Avrupa'ya karşı aleni nükleer tehditler" yapmakla ve nükleer silahların yayılmasını önleme sorumluluklarını yerine getirmemekle suçladı.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da yaptığı açıklamada, Washington'un Rusya'nın herhangi bir nükleer silah kullanımına "kesinlikle" yanıt vereceğini belirtti. ABD'nin böyle bir çatışmanın "felaket sonuçlarını" Moskova'ya ilettiğini ve "bunun tam olarak ne anlama geldiğini daha ayrıntılı bir şekilde" dile getirdiğini açıkladı.

Rusya tarafından nükleer silah kullanılması durumunda ABD'nin kararlı tepkisinin ne olacağı belli değil. Ancak bu, Rus ve ABD güvenlik yetkililerinin, kazaları veya yanlış anlamaları önlemek için bu konuda düzenli ve doğrudan temas halinde olduklarının olumlu bir işareti olarak görülebilir. Ayrıca Rusya'nın hangi eyleminin ABD'nin tepkisini tetikleyeceği de net değil.

Küresel bir nükleer çatışma ihtimali, Kuzey Kore ve İran'ın politikalarından dolayı neredeyse her zaman dünya gündeminde olmaya devam etti.

Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve ardından gelen ABD egemenliğindeki dünya düzeni, nükleer tehdidin artık gerçek olmadığı yönünde yanlış bir izlenim verdi. Bununla birlikte, başta Rusya ve ABD olmak üzere birçok ülke, devasa nükleer cephanelere sahip olduğundan, nükleer silahların yayılmasından kaynaklanan küresel bir tehdit ihtimali her zaman gerçek olmaya devam ediyor.

Dünyanın her yerinde silolarda ve sığınaklarda saklanmış ve neredeyse kullanıma hazır en az 9.000 nükleer silahın bulunduğuna inanılıyor.

Körfez'de, İran'la nükleer anlaşma kapsamındaki "Kapsamlı Ortak Eylem Planı" çevresinde çabalar devam ederken bile nükleer silahların yayılması riskleri artıyor. Neredeyse dünyadaki tüm taraflar, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması standartlarına uymayı başaramadı.

Örnek olarak, bu konuda en yetkili kurumlar olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve BM Güvenlik Konseyi tarafından tekrarlanan kınamalar bile İran'ı ikna etmeyi başaramadı.

2017 yılında BM, nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılmasına veya en azından geliştirilmemesi için bir konferans düzenledi. Bu konferansın sonucu, herhangi bir nükleer silah faaliyetine katılma konusunda kapsamlı bir dizi yasak içeren Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması oldu.

Anlaşmanın tarafları, nükleer silahları geliştirmemeyi, test etmemeyi, üretmemeyi, edinmemeyi, bulundurmamayı, stoklamamayı, kullanmamayı veya kullanma tehdidinde bulunmamayı taahhüt etti. Anlaşma ayrıca nükleer silahların ulusal topraklarda konuşlandırılmasını ve yasaklanmış faaliyetlerin yürütülmesinde herhangi bir devlete yardım sağlanmasını da yasakladı.

Ancak bu büyük anlaşma, neredeyse hiçbir ülke tarafından hayata geçirilmedi. Ukrayna savaşı ve artan Çin-ABD rekabeti, nükleer güçlerin kendilerinin de aslında büyük bir anlaşmazlık içinde olduğu anlamına geliyor.

Putin'in nükleer tehditleri sadece anlaşma etrafındaki farklılıkları keskinleştirdi ve artık dünya nükleer bir savaş riskini daha fazla ciddiye almak zorunda.

Eurasia Review'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.

Tartışma