Arab Center DC: BM İsrail'e dur diyebilecek mi?
BM soruşturma komisyonunun İsrail raporu soykırımı nasıl belgeledi? BM, İsrail'in soykırım saldırılarına dur diyebilecek mi?
Son Güncelleme: 18.09.2025 - 01:23
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Arab Center DC'de, İsrail'in Gazze şehrine başlattığı kara saldırılarının ardından artan soykırım hamlelerinin ve BM tarafından İsrail ile ilgili alınan kararların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
BM soruşturma komisyonunun İsrail'in soykırım suçucunu tescillediği rapora dair ayrıntılara yer verilen analizde, İsrail'in eylemleri ve niyetleri hakkında diğer küresel kurumların yaptığı kapsamlı araştırmaların da benzer sonuçlar verdiğine dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; İsrail'in eylemlerine karşı Arap-İslam devletlerinin de aldığı kararlara ve bu kararların BM üzerindeki etkisine dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte Arab Center DC'de yayınlanan analiz:
Gazze'de soykırımın varlığını doğrulayan BM soruşturma komisyonunun vardığı sonuç, İsrail'in eylemleri ve niyetleri hakkında kapsamlı bir araştırmanın ardından geldi.
Komisyonun açıklaması, Gazze Şeridi de dahil olmak üzere İşgal Altındaki Topraklar'da yapılan araştırmalara dayanan Filistinli, İsrailli ve uluslararası insan hakları örgütlerinin benzer sonuçlarının ardından geldi.
Sonuçlarına göre, BM soruşturma komisyonu araştırmasını Ekim 2023 ile Temmuz 2025 arasında yürüttü. Bu dönemin son aylarında, Gazze'nin kıtlık koşullarında nasıl acı çektiğine dair kesin kanıtlar bulunduğu açıklandı ve bu veriler, Ağustos ayında Dünya Sağlık Örgütü tarafından da doğrulandı.
BM komisyonu, Gazze'deki sivillere, kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve engellilere yönelik tek taraflı saldırıya ilişkin gerçekleri ve araştırmaları doğru bir şekilde bir araya getirdi. Bu siviller arasında sağlık çalışanları, gazeteciler, eğitimciler ve aşevlerinde çalışanlar da vardı.
Gerçeklere dayalı araştırma, fırınlar, hastaneler, ibadethaneler ve eğitim tesisleri gibi insani ihtiyaçlara yönelik altyapı ve yapılar ile su ve diğer kurumlar da dahil olmak üzere fiziksel mülklere yönelik saldırıları kapsadı.
Komisyon başkanı Navi Pillay, New York Times'ta yayınlanan bir makalede;
“Açlık bir savaş silahı olarak kullanıldı ve sağlık sistemi kasıtlı olarak tahrip edildi. Anne sağlığı hizmetleri ciddi şekilde zayıflatıldı. Çocuklar aç bırakıldı, vuruldu ve enkaz altına gömüldü”
ifadelerini kullandı.
UNICEF'e göre, Gazze'de her saat bir çocuk ölüyor ve bunlar savaş kazaları değil. Bir halkın yok edilmesini amaçlayan hesaplı eylemler.
İsrailli liderlerin Filistinlileri hayvanlara benzeten açıklamalarında da görüldüğü gibi, Filistinlileri insanlıktan çıkarmak için tekrar tekrar kasıtlı çabalar göstermeleri nedeniyle, BM komisyonu “soykırım” teriminin kullanılmasını onayladı.
Bu tür soykırımcı açıklamalar alt düzey yetkililerle sınırlı kalmamış, rapora göre ülkenin askeri ve siyasi liderleri gibi üst düzey yetkililer de bu açıklamalara katılmışlardır. 7 Ekim saldırıları sırasında İsrail savunma bakanı olan Yoav Gallant, “İnsan hayvanlarla savaşıyoruz” derken, Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ise tüm Filistin ulusunun sorumlu olduğunu ilan etmiştir.
Soykırımın bu şekilde teyit edilmesinin önemi, BM üye devletlerinin artık yerine getirmekle yükümlü oldukları yükümlülüklerde yatmaktadır. Pillay, uluslararası hukukun üye devletlerin soykırımı gerçek zamanlı olarak önlemek için çalışmasını açıkça gerektirdiğini belirtti.
Tüm bunlar sorumluluk meselesine nasıl yansıyor?
Bu durumda yükümlülükler isteğe bağlı değildir, çünkü her bir BM üye devleti soykırım meydana geldiğinde bunu durdurmak için elinden gelenin en iyisini yapmalıdır ve bu, harekete geçmeyi gerektirir.
Soykırım eylemlerinde kullanılan silah ve askeri desteğin transferini durdurmak, insani yardımın engellenmeden ulaşmasını sağlamak, kitlesel yerinden edilme ve yıkımı durdurmak ve öldürmeyi durdurmak için mevcut tüm diplomatik ve yasal araçları kullanmak.
Hiçbir şey yapmamak tarafsızlık değildir. Hiçbir şey yapmayan ülkeler, soykırımı fiilen gerçekleştiren ulusun işlediği suçlara ortak olur ve eşit sorumluluk taşır. Bazı Batı ülkeleri, bu sonuçlara ve hükümetlerinin kararlı bir şekilde harekete geçmesini talep eden kendi halklarının ve yerel sivil toplum kuruluşlarının sürekli taleplerine şimdiden tepki göstermiştir.
Ancak, uluslararası toplumun çabaları şu ana kadar İsrail'in soykırımını yavaşlatmakta veya durdurmakta başarısız olmuştur. Aksine, soykırım son haftalarda Gazze Şeridi'nin en büyük şehri olan Gazze Şehri'ni işgal etme girişimiyle tırmanmıştır.
Bir kez daha, İsrailli yetkililerin yüksek binaların yıkılmasını kutladıklarını görüyoruz. Bu tür yıkımlar meşru bir savaş eylemi değildir ve savaş hukukuna da uymaz. İsrailli askeri mühendisler bu tür binalara girerler ve sivil sakinlere binayı terk etmelerini emrettikten sonra, binaları patlayıcılarla donatmak için uzun zaman harcarlar, bu da bina ve sivil, savaşçı olmayan sakinlerinin açıkça meşru askeri hedefler olmadığı anlamına gelir.
Soykırımı durdurma başarısızlığı büyük ölçüde ABD ve bazı müttefiklerinin omuzlarındadır. Çünkü bunlar soykırımı durdurmak için harekete geçmeyi reddetmektedirler. Aslında, bunlar İsrail'in eylemlerini açıkça desteklemekte ve müttefiklerine soykırım eylemlerini sürdürmek için gerekli silah ve mühimmatı sağlamaya devam etmektedirler.
Doha'da acil bir zirve toplantısı düzenleyen Arap ve Müslüman liderler, dünyaya İsrail'e silah, mühimmat ve askeri malzeme (çift kullanımlı ürünler dahil) tedarikini, transferini veya transit geçişini askıya alması çağrısında bulunurken, diplomatik ve ekonomik ilişkileri gözden geçirmeyi ve Tel Aviv aleyhine yasal işlem başlatmayı kararlaştırdılar.
Doha bildirisinin 16. maddesi, İsrail'in BM üyeliğinin askıya alınmasından da bahsediyor.
Washington ve diğer İsrail müttefiklerinin Doha zirvesine katılan 60 BM üye devletinin çağrısına kulak vermesi olası görünmüyor.
Geriye kalan soru, bu ülkelerin taahhütlerini yerine getirme ve soykırımla suçlanan bir ülkeyle tüm ilişkilerini askıya alma tehditlerini yerine getirme cesareti ve siyasi iradesine sahip olup olmayacaklarıdır.
Kaynak:
Arab Center DCGDH Digital Telegram kanalına abone olabilirsiniz.
İLGİLİ HABERLER
The New Arab: İsrail'in yeni askeri doktrini Ortadoğu'yu ateşe mi verecek?
The National Security: NATO-Rusya savaşına doğru giden yol döşeniyor
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


