Asia Times: ABD Afrika ülkesinin kaynaklarını nasıl ele geçirdi?
Dünyada; elektrikli araçlar, rüzgar enerjisi ve savunma sanayi için kritik minareller konusundaki rekabet artıyor. Peki ABD, Afrika ülkelerinin kaynaklarını nasıl ele geçiriyor?
Son Güncelleme: 25.07.2025 - 00:33
Kanada merkezli yayın organlarından Asia Times'da, ABD'nin Afrika'da yaşanan Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasındaki krizi nasıl fırsata çevirdiğine dair detayların verildiği bir analiz yayınlandı.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasında yaşanan uzun süreli çatışmaların ardından, ABD'nin arabuluculuğunda imzalanan barış anlaşması ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin zengin yeraltı kaynaklarının ABD'nin insiyatifine geçtiği belirtilen analizde, ülkenin yeraltı kaynaklarına dair detaylara da yer verildi.
Analizde ayrıca, Afrika'da yaşanan benzer süreçlere dair de örneklere ve bu sözleşmelerin sonuçlarına dair bilgilere yer verildi.
İşte Asia Times'da yayınlanan analiz:
Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasında ABD'nin arabuluculuğunda imzalanan barış anlaşması, iki Afrika ülkesini endişe verici bir düzenlemeye bağlı hale getirdi.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti, güvenlik konusunda garantiler karşılığında mineral kaynaklarının kontrolünü ABD'ye devretti.
2025 yılının Haziran ayında imzalanan barış anlaşması, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasında otuz yıldır süren çatışmayı sona erdirmeyi amaçlamaktaydı.
Anlaşmanın önemli bir kısmı, her iki ülkeyi bölgesel ekonomik entegrasyon çerçevesi geliştirmeye mecbur kılıyor ve bu düzenleme ile iki ülke, ABD hükümeti ve Amerikalı yatırımcılar arasında “şeffaf, resmileştirilmiş uçtan uca maden zincirleri” konusunda işbirliğini genişletiyor.
Muazzam maden zenginliğine rağmen, Demokratik Kongo Cumhuriyeti dünyanın en fakir beş ülkesi arasında yer alıyor.
ABD ise, çatışmalar nedeniyle travma yaşamış ve yoksul bu bölgede mineral tedarik zincirlerini sağlamlaştırmak için milyarlarca dolarlık potansiyel bir yatırım programını hayata geçirmeye hazırlanıyor.
Bu nedenle, Haziran 2025 anlaşmasının vaat ettiği barış, Washington'un güçlü ancak belirsiz bir şekilde formüle edilmiş askeri denetimi karşılığında mineral tedarikini ABD'nin kontrolüne vermiş oluyor.
Barış anlaşması ayrıca, Afrika Birliği, Katar ve ABD'den temsilcilerin yer aldığı, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Ruanda arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için ortak bir denetim komitesi kurulmasını şart koşuyor.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasındaki ilişkiler, Birinci (1996-1997) ve İkinci (1998-2003) Kongo savaşlarından bu yana savaş ve gerginlikle gölgelenmeye devam ediyor ve bu çatışmanın merkezinde Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin mineral zenginlikleri yatıyor.
Afrika'nın kaderi
ABD ile imzalanan bu son barış anlaşması, kaynaklar karşılığında güvenlik düzenlemesi getiriyor ve bu tür anlaşmalar Afrika'da yeni değil.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti, kobalt, bakır, lityum, manganez ve tantal gibi önemli minerallerin büyük yataklarına sahip ve bunlar, yapay zeka, elektrikli araçlar, rüzgar enerjisi ve askeri güvenlik donanımı gibi 21. yüzyıl teknolojilerinin yapı taşları olarak görülüyor.
Ruanda, komşusuna göre daha az mineral zenginliğine sahip. Ancak elektronik, havacılık ve tıbbi cihazlarda kullanılan tantalın dünyadaki üçüncü büyük üreticisi ozisyonunda.
Neredeyse 30 yıldır, mineraller özellikle Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusunda çatışmaları ve şiddet olaylarını körükledi ve körüklemeye devam ediyor.
Tungsten, tantal ve altın (3TG olarak adlandırılır) rezervleri için hükümet güçleri ve tahmini 130 silahlı grup mücadele ediyor.
İşte tüm bu nedenlerle Demokratik Kongo Cumhuriyeti hükümeti, 2,3 milyon kilometre kare ve 250 etnik gruptan oluşan 109 milyon insanın yaşadığı topraklarında güvenliği sağlayamıyor ve ülke, sınırlı kaynaklar, lojistik zorluklar ve yolsuzlukla boğuşuyor.
Hangi ülkeler kaybetme riskiyle karşı karşıya?
Altyapı ve güvenlik için kaynak sağlama anlaşmaları genellikle Afrika ülkelerine kısa vadeli istikrar sunuyor.
Bu tür sözleşmelerdeki belirli maddeler, gelecekteki düzenleyici reformları dondurarak yasama özerkliğini sınırlayabilir.
Örneğin, Angola'nın 2004 yılında Çin Eximbank'tan aldığı 2 milyar ABD doları tutarındaki petrol destekli kredi sonrası yapılan anlaşma, ülke gelirlerinin Çin kontrolündeki hesaplara aktarılması şartı getirdi ve ülkeyi kendi karar verme gücünden mahrum bıraktı.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde de bu durum, kaynak zenginliğinin sistematik olarak halkın yararına kullanılmaktan uzaklaştırıldığı şiddetli bir kleptokrasiye yol açmış durumda.
Kaynak:
Asia TimesİLGİLİ HABERLER
The New Arab: İsrail'in Gazze'deki tehcir ve kabus senaryosu
The Economist: Trump Türkiye ile ilişkilerde yeni bir dönem başlattı
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
BM Sudan'da artan tehlikeye dikkat çekti
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


