Asia Times: İsrail'in “meşru müdafaa” iddiası ortadan kalktı
İsrail, BM Şartı ve UCM Roma Statüsü'nde bulunan tüm uluslararası hukuk kurallarını ihlal ediyor. Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 54.000'den fazla insanı öldüren İsrail'in “meşru müdafaa” iddiası ortadan kalktı.
Son Güncelleme: 11.06.2025 - 02:48
Kanada merkezli yayın organlarından Asia Times'da, İsrail'in soykırım ve topyekün bir işgale dönüşen Gazze saldırılarının uluslararası hukuk açısından değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İsrail'in 7 Ekim'in ardından “meşru müdafa” olarak adlandırdığı saldırılar altında son 20 ayda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 54.000'den fazla Filistinliyi öldürdüğüne dikkat çekilen analizde, İsrail'in artık, BM Şartı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü'nde bulunan tüm kuralları ihlal ederek bu iddiasını kaybettiği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini bir saldırı eylemi olarak haklı olarak gören kesimlerin, şimdi İsrail'in Gazze'deki davranışına da aynı şekilde tepki gösterme zamanının geldiği belirtildi.
İşte Asia Times'da yayınlanan analiz:
7 Ekim 2023'te İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun “ülkemiz savaşta” ifadesinin üzerinden 600 günden fazla geçti ve o günden bu yana, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 54.000'den fazla Filistinli öldürüldü.
İsrail saldırılarını, 1945 Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. maddesine dayandırıyordu ve savaşın başlangıcında birçok ülke, İsrail'in kendini savunma hakkına sahip olduğu konusunda hemfikirdi.
Ancak, İsrail'in uluslararası hukuku yerle bir eden saldırıları, 20 ay sonra bu meşru müdafaa gerekçesinin hala geçerli olup olmadığı konusunda fikir ayrılıklarını artırdı.
Hukukta meşru müdafaa
Meşru müdafaa, uluslararası hukukta uzun bir geçmişe sahiptir.
Meşru müdafaa ile ilgili modern ilkeler, 1837 yılında Kanada'da İngiliz kuvvetleri tarafından batırılan Amerikan gemisi Caroline ile ilgili diplomatik görüşmelerde ortaya konmuştur. Her iki taraf da, meşru müdafaa hakkının kullanılması için İngilizlerin davranışlarının “mantıksız veya aşırı” olmadığını kanıtlamaları gerektiği konusunda anlaşmıştır.
Savunma hakkı kavramı ise özellikle İkinci Dünya Savaşı'nda Alman ve Japon saldırılarına yanıt olarak yaygın olarak kullanılmıştır.
Savunma hakkı, başlangıçta hukukta devlet kaynaklı saldırılara yanıt verme hakkı olarak tanımlanmıştır. Ancak, bu kapsam son yıllarda genişleyerek 11 Eylül 2001 terör saldırıları sonrasında El Kaide gibi devlet dışı aktörlerin saldırılarını da kapsamaya başlamıştır.
İsrail, küresel toplulukta meşru ve tanınmış bir devlettir ve Birleşmiş Milletler üyesidir. Yani; komşuları veya Hamas, Hizbullah veya Yemen'deki Husi gruplar gibi devlet dışı aktörlerin saldırılarına maruz kaldığında, İsrail'in meşru müdafaa hakkının geçerli olacağı varsayılmıştır.
Ancak, unutulmaması gerekiyor ki meşru müdafaa hakkı sınırsız değildir. Bu hak, gereklilik ve orantılılık ilkeleriyle sınırlandırılmıştır.
7 Ekim'den sonra İsrail'in askeri saldırıları ilk şamada stratejik nitelikteydi ve rehinelerin geri getirilmesi ve Hamas'ın ortadan kaldırılmasına odaklanarak grubun oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırmayı amaçlıyordu.
Ancak gelinen noktada, küresel arenadaki genel kanı, İsrail'in saldırılarının artık savunma hakkının ötesine geçtiği şeklindedir.
Orantılılık
Meşru müdafaada orantılılığın önemi, son yıllarda Uluslararası Adalet Divanı tarafından da onaylanmıştır. Uluslararası hukuka göre, orantılılık sadece bir saldırıya ilk tepki olarak değil, çatışma boyunca geçerli olmaya devam eder.
Hukuk, saldırganın teslim olana kadar savaşın devam etmesine izin verse de, saldırganın savaştığı bölgenin tamamen yok edilmesini meşru kılmaz.
Orantılılık ilkesi aynı zamanda sivilleri de korur ve askeri eylemler, sadece saldırıyı başlatan güçlere yönelik olmalıdır.
Bu nedenle, genel olarak bakıldığında, Hamas'a karşı 20 aydır süren askeri saldırı, yüksek sayıda sivil kayıp, Gazze'deki kasaba ve şehirlerdeki kıtlık ve yıkıma dair güvenilir raporlar, İsrail'in meşru müdafaa hakkını orantısız bir şekilde kullandığını göstermektedir.
Orantılılık ilkesi de uluslararası insani hukukun bir parçasıdır. Ancak İsrail'in bu konudaki eylemleri, Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından soruşturulan ayrı bir hukuki meseledir.
Burada amacım, yalnızca meşru müdafaa ve uluslararası hukukta orantılılık konusundaki hukuki meseleyi değerlendirmektir.
Sonuç
İsrail, Gazze'deki askeri saldırılarını meşrulaştırmak için artık “meşru müdafaa” kavramınza dayandıramıyorsa, eylemleri uluslararası hukukta nasıl nitelendirilir?
Uluslararası hukuka göre, İsrail'in artık işgalci bir güç olarak bir “güvenlik operasyonu” yürüttüğü belirtilebilir.
Nitekim Uluslararası Adalet Divanı verdiği bir kararda, İsrail'in Gazze'yi yasadışı olarak işgal ettiğini belirtti ve mahkeme 7 Ekim'den sonra gelişen koşulların ortadan kalktığı kanısını paylaştı.
Gelinen noktada İsrail'in Gazze'deki mevcut davranışının meşru dayanağı kalmadığından, yaşananların BM Şartı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü'nde bulunan uluslararası hukuku ihlal ettiği açıktır.
Uluslararası toplum, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini bir saldırı eylemi olarak haklı olarak kınamıştır. Şimdi İsrail'in Gazze'deki davranışına da aynı şekilde tepki gösterme zamanı gelmiştir.
Kaynak:
Asia TimesGDH Digital Telegram kanalına abone olabilirsiniz.
The Wall Street Journal: Trump'ın sınır dışı etme politikası ABD'de iç savaşı tetikler mi?
The Washington Post: Avrupa İsrail konusunda dönüm noktasına ulaştı
Yapay zeka insan kontrolünden kurtulmaya çalışıyor

Arab News: Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönem başladı!
Alman halkının %51'i İsrail'e silah ihracatına karşı çıkıyor

İsrail Genelkurmay Başkanı Suriye'ye saldırı planını onayladı
The New Arab: İsrail'in Gazze'deki tehcir ve kabus senaryosu
Politico: AB-Çin Zirvesi küresel bir krizi mi tetikleyecek?
National Security Journal: Batı izlediği politika ile İsrail'in soykırımına nasıl ortak oluyor?
Center for Strategic and International Studies: İran ve Rusya'nın “dostluğunun” sınırları ne?
The Economist: Trump Türkiye ile ilişkilerde yeni bir dönem başlattı
Newsweek: Çatışmaların gölgesinde Ortadoğu nasıl yeniden şekilleniyor?
Asia Times: Avrupa pusulasız ve etkisiz bir blok haline dönüşüyor
Arab News: Türkiye Güney Kafkasya'daki etkisini giderek artıyor
Tablet Mag: Batı'da yükselen yeni kavram “Anti-Siyonizm”
Middle East Monitor: İran ve İsrail uzun süreli bir savaşa mı hazırlanıyor?

