Nobel Ödüllü bilim insanı Aziz Sancar kimdir?
Mardin'in Savur ilçesinde başlayan hayat yolculuğunda bilime olan tutkusunu hiç kaybetmeyen Prof. Dr. Aziz Sancar, DNA onarımı alanında yaptığı devrim niteliğindeki çalışmalarla 2015 Nobel Kimya Ödülü'ne layık görüldü.
Son Güncelleme: 29.08.2025 - 17:07
- Mardin'de başlayıp ABD'ye uzanan bir başarı öyküsüyle 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü kazandı.
- DNA'nın kendini nasıl onardığına dair mekanizmaları aydınlatarak kanser gibi hastalıkların anlaşılmasına temel oluşturdu.
- Biyolojik saatin (sirkadiyen ritim) işleyişini çözen ve vücudun 24 saatlik döngüsünü düzenleyen önemli keşiflere imza attı.
- Bilim literatürüne "Maxicell" ve "moleküler arabulucu protein" gibi kendi geliştirdiği yöntem ve kavramları kazandırdı.
Mardin'den Nobel Ödülü'ne uzanan bir hayat
Aziz Sancar, 1946'da Mardin'in Savur kasabasında orta gelirli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Savur'da, liseyi ise Mardin'de tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden birincilikle mezun oldu.
TÜBİTAK bursuyla gittiği ABD'den bir süre sonra dönerek Savur'da hekimlik yapsa da bilim tutkusu onu yeniden ABD'ye yönlendirdi. Teksas ve Yale gibi saygın üniversitelerde moleküler biyoloji üzerine yaptığı çalışmalarla adını duyurdu ve North Carolina Üniversitesi'nden teklif alarak akademik kariyerine burada devam etti.
DNA onarım mekanizmalarını aydınlatan çalışmaları
Aziz Sancar'a Nobel Ödülü'nü getiren en önemli başarısı, hücrelerin hasar görmüş DNA'yı nasıl onardığını aydınlatması oldu. 1964'ten beri varlığı bilinen ancak detayları çözülemeyen "Nükleotid Kesip Çıkarma Onarımı" mekanizmasını insanlarda ve bakterilerde haritalandırdı.
Sancar, hücrelerin hasarlı DNA parçasını çevresindeki sağlam kısımlarla birlikte kesip attığını ve yerine doğrusunu yerleştirdiğini keşfetti. Kendisinin "en büyük memnuniyeti ve nadiren bulduğu sükûneti hissettiren" buluşu olarak tanımladığı bu çalışma, kanser tedavisinin anlaşılması için bir dönüm noktası oldu.
Ayrıca, DNA'nın protein üretimi için aktif olarak kullanılan bölgelerinin daha hızlı onarıldığını gösteren "Transkripsiyona Bağlı Onarım" mekanizmasını da çözdü. Sancar'ın "Yunus Emre destanım" dediği bu keşif, hücre içi onarımın önceliklerini ortaya koydu.
Biyolojik saatin sırrını çözen keşifler
Sancar'ın bilime bir diğer büyük katkısı, vücudun 24 saatlik ritmini ayarlayan biyolojik saat üzerine oldu. 1996'da bir uçak yolculuğunda okuduğu jet lag hakkındaki bir makaleden ilham alarak, insandaki fotoliyaz benzeri genlerin biyolojik saatle ilişkili olabileceğini düşündü.
Bu hipotezden yola çıkarak "Kriptokrom (CRY)" adını verdiği genleri keşfetti ve bu genlerdeki bozulmaların biyolojik saati de bozduğunu kanıtladı. Bu buluşu, Science dergisi tarafından yılın en önemli ikinci moleküler keşfi olarak gösterildi.
Bilim dünyasına kazandırdığı diğer önemli katkılar
Prof. Dr. Sancar, kariyeri boyunca bilim dünyasına yeni yöntemler ve kavramlar da kazandırdı. Geliştirdiği "Maxicell" yöntemi, genlerin ve ürettikleri proteinlerin hücrenin kendi genlerinden izole bir şekilde incelenmesine olanak sağladı ve bu terim Oxford Biyokimya Sözlüğü'ne girdi.
Ayrıca, bir proteinin DNA'ya bağlanabilmesi için bazen bir yardımcı proteine ihtiyaç duyduğunu fark etti. Bu yardımcı proteine "moleküler arabulucu" adını vererek bu kavramı da bilim literatürüne soktu.
Kaynak:
GDH Haber
GDH Digital NSosyal hesabını takip edebilirsiniz.


