Project Syndicate: Nadir toprak elementleri rekabeti tırmanıyor
Çin'in nadir toprak elementleri üzerinde artan hakimiyeti küresel dengeleri nasıl etkileyecek? Batı ve Çin arasındaki nadir toprak elementleri rekabeti nereye gidiyor?
Son Güncelleme: 15.10.2025 - 00:27
ABD merkezli yayın organlarından Project Syndicate'de, Çin'in kritik mineraller üzerindeki artan hakimiyetinin küresel arenadaki etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Çin'in nadir toprak elementleri üzerinde artan hakimiyetinin, başta Batı olmak üzere ABD'yi büyük zorluklarla karşı karşıya bıraktığı belirtilen analizde, rekabetin giderek artacağı ve karşılıklı atılacak olan adımların küresel arenada yeni krizleri de beraberinde getireceği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Batı'nın ve özellikle de ABD'nin Çin'in nadir toprak elementlerini silah olarak kullanması gerçeğiyle yüzleşmesi ve önemli tedbirler alması gerektiği belirtildi.
İşte Project Syndicate'da yayınlanan analiz:
Çin'in kritik mineraller üzerindeki hakimiyeti bir gecede oluşmadı ve kolayca da aşınacak gibi görünmüyor.
Bunun bir başka kanıtı, 10 Ekim 2025'te Çin'in nadir toprak elementleri ihracatını kısıtlama kararı ve ABD Başkanı Donald Trump'ın misilleme olarak Çin'in ABD'ye yaptığı ihracata %100 gümrük vergisi uygulama tehdidi ile ortaya çıktı.
Çin'in nadir toprak elementlerini silah olarak kullanması, ABD-Çin ticaret müzakerelerinde önemli bir tartışma konusu haline geldi. Bu kritik malzemeler, özellikle de bunların kullanımıyla üretilen yüksek performanslı mıknatıslar, elektrikli araçlar, rüzgar türbinleri, endüstriyel robotik ve gelişmiş savunma sistemlerinde hayati öneme sahip bileşenlerdir.
Çin'in nadir toprak elementleri ihracatına uyguladığı sıkı kontroller karşısında ABD, gümrük vergilerini sessizce düşürdü, yapay zeka çiplerine uygulanan ihracat kontrollerini gevşetti ve hatta Çinli öğrenciler için vize kısıtlamalarını da yumuşattı.
Aynı zamanda, ABD alternatif tedarik kaynakları bulmak için çabalıyor. Temmuz ayında, ABD Savunma Bakanlığı, Amerika'nın amiral gemisi nadir toprak elementleri projesinin arkasındaki şirket olan MP Materials'ı desteklemek için milyarlarca dolarlık tarihi bir yatırım paketi açıkladı.
Peki, büyük sübvansiyonlara ve yıllarca süren çabalara rağmen, ABD Çin'in nadir toprak elementlerine olan bağımlılığından hala kurtulamazsa ne olacak?
Japonya bu konuda ibretlik bir örnek teşkil ediyor.
2010 yılında, Senkaku Adaları üzerinde denizdeki gerginliğin ardından Çin, Japonya'ya nadir toprak elementleri ihracatını aniden kesti. Buna karşılık Japon hükümeti bir dizi stratejik önlem aldı.
Avustralyalı üretici Lynas Rare Earths'e yatırım yapmak, geri dönüşüm ve ikame alanlarında yurt içi araştırma ve geliştirmeyi teşvik etmek, Çinli mıknatıs üreticileriyle kendi ticari ortaklıklarını kurmak ve gelecekteki arz şoklarını hafifletmek için stratejik stoklar oluşturmak. On yıldan fazla bir süre sonra Japonya, nadir toprak elementleri ithalatının %70'inden fazlasını hala Çin'den temin ediyor.
Çin'in tartışmasız hakimiyeti
Çin'in nadir toprak elementleri alanındaki hakimiyeti bir gecede oluşmadı ve kolayca aşınmayacaktır.
Çin'in gücü, sadece hammaddeyi istiflemekte değil, büyük ölçekte rafine etme, işleme ve üretim yapma endüstriyel kapasitesinde yatmaktadır.
Bugün Çin, küresel nadir toprak elementleri rafine etme kapasitesinin %85 ila %90'ını kontrol etmekte ve dünyadaki yüksek performanslı nadir toprak elementleri mıknatıslarının yaklaşık %90'ını üretmektedir.
Madencilikten kimyasal ayrıştırmaya ve mıknatıs üretimine kadar tamamen dikey entegre bir nadir toprak elementleri tedarik zincirine sahip tek ülkedir.
Batı, bugünün nadir toprak elementleri ihtiyaçları için paralel bir tedarik zinciri kurmayı başarsa bile, yarının darboğazları başka yerlerde olabilir. Örneğin, kuantum bilişim, itterbiyum-171 gibi nadir izotoplara ve erbiyum ve itriyum gibi elementlere giderek daha fazla bağımlı hale geliyor.
Bu yeni uygulamalar, bir sonraki baskı noktaları haline gelebilir ve ABD ve müttefikleri bir kez daha yetişmek için yarışmaya başlayabilir.
ABD ve Batı yüzleşmek zorunda
Bu nedenle ABD, rahatsız edici bir gerçekle yüzleşmek zorundadır: Çin'in nadir toprak elementleri alanındaki hakimiyeti, öngörülebilir gelecekte devam edecek gibi görünüyor.
Tedarik zincirinin çeşitlendirilmesi gibi savunma stratejileri bazı zayıflıkları giderebilir, ancak gerçek dayanıklılık, Amerika'nın etkisini artıran bir saldırı stratejisi gerektirir.
İlk Trump yönetimi döneminden bu yana, ABD'nin stratejisi önde gelen Çinli teknoloji şirketlerini kara listeye almak ve en son teknoloji çiplerin ihracat kontrollerini sıkılaştırmak olmuştur.
Bu önlemler başlangıçta Huawei ve ZTE gibi Çinli şirketleri zor durumda bırakarak ülkenin yapay zeka gelişimini yavaşlatmış olsa da, uygulanması zor olduğu ortaya çıkmıştır.
Aynı zamanda, ABD'nin ihracat kontrolleri, Çin'in yerli alternatifler geliştirme çabalarını harekete geçirerek Huawei gibi ulusal şampiyonların yükselişini etkili bir şekilde hızlandırdı.
ABD'nin Çin üzerindeki etkisini güçlendirmekten uzak olan ABD politikası, bu etkiyi giderek zayıflatıyor. Nvidia için Çin pazarına erişimi kaybetmek, sadece milyarlarca dolarlık gelirden mahrum kalmak anlamına gelmiyor. ABD dışındaki geliştiriciler için en önemli yapay zeka ekosistemi üzerindeki etkisini kaybetmek anlamına geliyor.
Kaynak:
Project SyndicateİLGİLİ HABERLER
The Guardian: Soykırımın failleri hesap verecek mi?
The Conversation: Trump'ın Gazze Barış planındaki 5 büyük sorun
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Avrupalıların yarısı Donald Trump'ı "Avrupa'nın Düşmanı" olarak görüyor
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


