Spiked: Ukrayna zirvesi ve Avrupa'nın çaresizliği
Avrupalı liderler Beyaz Saray'da, güvenlik için ABD'nin lütfuna bağımlı olan dilenciler rolüne büründü. “Avrupa'nın gücünü göstermek” için ABD'ye giden liderler nasıl aşağılandı?
Son Güncelleme: 21.08.2025 - 01:45
İngiltere merkezli yayın organlarından Spiked'da Beyaz Saray'da Avrupalı çok sayıda liderin katıldığı Ukrayna Zirvesi'ndeki gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Avrupalı liderlerin, Trump'ın Putin zirvesinin ardından “Avrupa'nın gücünü göstermek” için Beyaz Saray'a gittiği belirtilen analizde, ancak bu ziyaretin bu hedef doğrultusunda başarıya ulaşmadığı ve Avrupa için bir aşağılanmaya dönüştüğü belirtildi.
Analizde ayrıca; Avrupalı liderlerin, Ukrayna'nın gelecekteki güvenliği için Amerika'nın lütfuna bağımlı olan uluslar olarak, istekli dilenciler rolünü oynadıkları tespiti yapıldı.
İşte Spiked'da yayınlanan analiz:
Ukrayna'nın Avrupalı müttefiklerinin liderleri, geçtiğimiz Cuma günü ABD Başkanı Trump'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Alaska'da yaptığı zirvenin ardından heyecanla Washington DC'ye seyahat etti ve Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda birkaç saat boyunca Donald Trump'ın huzurunda kendilerini anlatmaya çalıştılar.
Politik uzmanlara göre; İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Şansölyesi Friedrich Merz ve birkaç diğer liderin performansı oldukça etkileyiciydi.
Beyaz Saray'a giden liderlerin tamamı Trump'a Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabalarından dolayı övgü ve teşekkürlerini sunarken, Avrupa'nın güvenliğini korumanın öneminden ve Starmer'in deyimiyle “kalıcı barış”ın sağlanmasının gerekliliğinden bahsettiler.
Hiç şüphe yok ki, hepsi güzel duygular. Ancak bu tuhaf gösterinin amacı, Avrupa'nın gücünü göstermek, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın Rusya'nın durmak bilmeyen saldırganlığı karşısında Ukrayna'nın yanında durma istekliliğini kamuoyuna ilan etmekse, bu amaç başarıya ulaşmadı.
Amerika'nın Ukrayna'yı korumasını sağlamak için Beyaz Saray'a giden Starmer, Macron, Merz ve diğerleri, Batı Avrupa'nın zayıflığını ortaya koydu.
Onlar, kendi ve Ukrayna'nın gelecekteki güvenliği için Amerika'nın lütfuna bağımlı olan uluslar olarak, istekli dilenciler rolünü oynadılar.
Elbette, Avrupa Rusya'ya karşı sert konuşuyor. Avrupalı liderler, ne kadar sürerse sürsün Ukrayna'nın yanında durmaya söz veriyorlar ve Avrupa'nın en doğudaki ülkesinin gelecekteki sınırlarını savunmak için sözde istekli koalisyon oluşturma planları hazırladılar.
Ama bunların hepsi sadece lafta kalan ve kendini haklı gösteren, jeopolitik bir pantomim.
Son üç buçuk yıllık savaş boyunca, Ukrayna'nın yanında yer almadılar. Evet silah gönderdiler, ama isteksizce ve yavaşça. Kiev'e aktardıkları mali yardım milyarlarca avro olabilir. Ancak bu miktar, Rus fosil yakıtlarına harcadıkları miktarın yanında devede kulak kalıyor.
Geçen yıl, AB üye ülkeleri Rus petrol ve gazına 21,9 milyar avro harcarken, Ukrayna'ya sadece 18,7 milyar avro mali yardım ayırdılar.
Herkesin artık bildiği gibi, Avrupa ülkeleri kendilerini savunmak bir yana, Ukrayna'yı Rusya'ya karşı savunacak durumda bile değiller. On yıllardır süren askeri silahsızlanma, kendi kendilerine dayattıkları sanayisizleşme ve ölümsüz yönetimcilik, Avrupa ülkelerini sınırlı bir savaşı bile yürütme kapasitesinden ve iradesinden mahrum bıraktı.
Bu nedenle, Beyaz Saray'a yaptıkları gezinin temel amacı, Amerika'dan, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra bile onlarca yıldır yaptığı gibi, Avrupa'nın savunma yükünü üstlenmeye devam etmesini rica etmekti.
Bu nedenle, Pazartesi günü Trump ile Ukrayna'nın müttefikleri arasında yapılan görüşmeler, savaşın sona ermesinden sonra ABD'nin Ukrayna'ya sunabileceği sözde güvenlik garantilerine odaklanmış gibi görünüyordu. Onlar, ABD'nin gelecekteki Rus saldırganlığını caydırmada kilit rol oynamaya devam etmesini, Avrupa'nın koruyucusu olarak on yıllardır sürdürdüğü rolünü sürdürmesini çaresizce istiyorlardı.
Belki bir dereceye kadar başarılı oldular. Trump, Avrupa ülkeleri ilk savunma hattını oluşturmak zorunda olacaklarını ve ABD'nin de katılacağını açıkladı. Ancak bu “askeri müdahale” anlamına gelmiyor.
Soğuk Savaş döneminin simgesel kurumu olan NATO'nun asıl amacı, ilk genel sekreteri Lord Ismay'ın ifadesiyle, Amerikalıları Avrupa'da tutmak ve Sovyetler Birliği'ni dışarıda tutmaktı.
Savaş sonrası Ukrayna'da Avrupa'nın amacı da benzer görünüyor: ABD'nin Avrupa'nın korunmasına yatırım yapmaya devam etmesini sağlamak ve aynı zamanda irredantist Kremlin'i caydırmak.
ABD'nin Ukrayna'nın gelecekteki güvenliğine olan bağlılığının boyutu ve niteliği şimdilik belirsiz olabilir. Taraflar, savaşın sona erdirilmesiyle ilgili diğer önemli konuları da kaçınmış görünüyor.
Barış müzakerelerinin ilerlemesinin önündeki ciddi engellerle yüzleşmeyi reddetmek, Avrupa'nın zayıflığının bir başka kanıtıdır.
Avrupa liderleri, Trump'ın savaşı sona erdirmek için çaresiz olduğunu biliyorlar. Özellikle Cuma günü Putin ile yapılan zirveden sonra, ABD'nin Ukrayna'ya neye mal olursa olsun Rusya'ya taviz vermeye hazır olduğunu da biliyorlar.
Zira Alaska'nın Anchorage kentinde, sanki Trump ve Putin egemen bir ulusu parçalamak yerine bir gayrimenkul anlaşması müzakere ediyormuş gibi, ‘toprak takası’ hakkında açıkça konuştu.
Putin, Ukrayna'nın Donbas bölgesinin tamamını, hatta Rusya'nın savaş alanında kazanamadığı kısımları bile terk etmesini istiyor. Ancak Avrupa liderleri, koruyucuları ve yardımseverlerini kızdırmaktan o kadar korkuyorlar ki, Beyaz Saray zirvesinde bu konuyu gündeme getirmeye cesaret edemediler.
Batı'nın birliğini korumak, hatta Trump'ı kendi tarafında tutmak için, Ukrayna ile Rusya arasındaki gerçek anlaşmazlık ve düşmanlık noktalarını basmakalıp sözler ve nezaketle örtbas ettiler.
Şimdi, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy ile Putin arasında, ya da daha büyük olasılıkla, iki savaşan ülkenin üst düzey temsilcileri arasında, olası bir zirve için sahne hazırlanıyor.
Putin'in Zelenskiy'nin cumhurbaşkanlığının meşruiyetini tartıştığı bir ortamda bu zirve gerçekleşirse nasıl bir sonucu olacağı da bir başka muaama olarak duruyor.
Sonuç olarak, ABD, Ukrayna ve Rusya arasında olası müzakereleri ileriye taşıyamayan ve gerçek içeriği olmayan bir zirve oldu ve bu, Avrupa'nın gücünü ve etkisini göstermek yerine, tam tersi bir durum ortaya çıktı.
Kaynak:
SpikedİLGİLİ HABERLER
The New Arab: İsrail'in “kıyamet günü yerleşim planı” ve sonuçları
The Epoch Times: İsrail ve Türkiye'nin Suriye'deki nüfuz mücadelesi
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Avrupalı liderlerden ABD'nin barış görüşmelerine sert eleştiri
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


