Süleymancıların eski lideri Arif Ahmet Denizolgun’un ölümüne ilişkin soruşturma derinleştirildi

• Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, ölümle ilgili bilgi notunda şüpheli bulgulara yer verdi.
• Denizolgun’un yeğeni ve kardeşi suç duyurusunda bulunarak Kuriş ailesini sorumlu tuttu.
• Olay yeri inceleme raporları ile tanık ifadeleri arasında ciddi çelişkiler tespit edildi.
• 15 Temmuz sonrası cinayet iddiaları, cemaat içi hesaplaşma ve güç mücadelesi ihtimalini güçlendirdi.

Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, 7 Eylül 2016’da yaşamını yitiren Ahmet Arif Denizolgun’un ölümünü şüpheli bularak yeni bir inceleme başlattı.

Başsavcılık tarafından hazırlanan bilgi notunda, toplanan belge ve bilgiler ışığında “şüpheli ölüm ihtimalinin güçlendiği” belirtildi.

Soruşturmanın derinleştirildiği süreçte, özellikle olay yeri inceleme tutanakları, çelişkili tanık ifadeleri ve ölüm saatine dair uyuşmazlıklar dikkat çekti.

Cumhuriyet Savcılığı’nın bulguları, Denizolgun’un doğal nedenlerle değil, dış müdahale sonucu hayatını kaybetmiş olabileceği ihtimalini öne çıkarıyor.

“Cinayet örtüldü” iddiası: Yeğen ve avukattan dikkat çeken açıklamalar

Eski AK Parti Milletvekili Fatih Süleyman Denizolgun ve Avukat Burak Bekiroğlu, soruşturmanın yeniden ele alındığını kamuoyuna duyurdu.

Denizolgun yaptığı paylaşımda, "Amcamın cinayeti konusuyla ilgili olarak, terörist örgüt olan Kurişiilik sisteminin Adli Tıpta çevirdikleri filmlerle, fırıldaklarla ilgili olarak; geçtiğimiz aylarda Beykoz Başsavcılığımıza suç duyurusunda bulunduk. Başsavcılığımız dosyası incelemektedir. Kamuoyuna saygılarımla arz ederim." ifadelerini kullandı.

Avukat Burak Bekiroğlu ise, "Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz darbe girişiminden yaklaşık 2 ay sonra suikast sonucu öldürülen ve/fakat doğal ölüm süsü verilen, Süleymanlıların lideri Arif Ahmet Denizolgun cinayeti dosyasını meğer öncesinden yeniden açmış ve soruşturmayı derinleştirmiş. Soruşturma çok yönlü devam ediyormuş. Bu çok önemli bir durum. Teşekkürler Beykoz Başsavcılığı. Teşekkürler Sn. Başsavcı." dedi.

Tanık ifadeleri ve raporlar arasında dikkat çeken çelişkiler

Aydınlık’ın ulaştığı soruşturma dosyasında, Beykoz’daki çiftlikte çalışan Türkmenistan uyruklu Rufat Kadyrow’un Emniyet ifadesi dikkat çekti. Kadyrow’un, Denizolgun’un çiftlikte olduğunu bildiği halde 36 saat boyunca onu görmemesi ve herhangi bir endişe belirtmemesi soru işaretlerine yol açtı.

Evde anahtarın kapıda bırakılması gibi hayatın olağan akışına aykırı detaylar da şüpheleri artırdı.

Şoför Murat’ın çiftlikte 6 saat bekledikten sonra ayrılması ve daha sonra geri dönüp Ahmet Bey’i bulan kişiyle ilgili ifade vermemesi önemli eksikler arasında yer aldı.

Ayrıca, ölüm saati ve ihbar zamanı arasında 8 saat 30 dakikalık bir fark olması da dosyada çelişki olarak kaydedildi.

Ahmet Bey'in ağzından yoğun ve kabarcıklı kan geldiğine dair polis tespitleri bulunurken, tanık ifadelerinde bu detay yer almadı.

Adli tıp raporları da şüpheleri güçlendirdi

Olay Yeri İnceleme ve Ölü Muayene Tutanağı’na göre, Denizolgun’un boynunun sol tarafında ekomotik (morarma) alanlar tespit edildi. Bu durum, boğazın sıkılması veya ağız-burun kapatılarak nefessiz bırakılma ihtimalini gündeme getirdi.

Bilirkişi Dr. Ergül Demiral, ölümün olay yerinden yaklaşık 24 saat önce gerçekleştiğini belirtirken, ceset bulunduğunda hâlâ ağızdan kan geldiğinin rapor edilmesi, tıbben açıklanması güç bir duruma işaret ediyor. Ayrıca, kamuoyuna vefatın "beyin kanaması" olarak servis edildiği ancak belgelerde ağızdan kan geldiği bilgisi yer aldığı vurgulandı.

Suç duyurusunda Kuriş ailesi işaret edildi

Ahmet Arif Denizolgun’un kardeşi Mehmet Beyazıt Denizolgun ve yeğeni Fatih Süleyman Denizolgun, savcılığa verdikleri suç duyurusunda cemaatin mevcut lideri Alihan Kuriş (gerçek adıyla Ali Erhan Kuriş) ve Gülderen Kuriş’i doğrudan sorumlu tuttuklarını belirtti.

Fatih Süleyman Denizolgun sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Amcamın şaibeli vefatı, tüm gölge kalan yerleriyle birlikte tümüyle aydınlatılmalıdır... Kurişler kanun önünde hesap verip, yargılanmalıdır.” dedi.

Denizolgun, ayrıca bu süreci “Türkiye ve Dünya kamuoyunun gözü önünde” ilerlemesi gereken bir adalet mücadelesi olarak tanımladı.

Cemaat içi ölümler de mercek altında

45 yıllık cemaat mensubu olduğunu söyleyen Rüstem Şahin de, sadece Arif Ahmet Denizolgun’un değil; Hasan Arıkan, Mehmet Arıkan ve Burhan Candemir gibi cemaat içinden isimlerin ölümlerinin de araştırılması için suç duyurusunda bulundu.

Şahin, 28 Haziran’da İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’na ifade verdi. Süleymancıların zamanla FETÖ benzeri bir yapıya dönüştüğünü belirten Şahin, cemaatin Türkiye için bir tehdit haline geldiğini vurguladı.

Şüpheli ölüm aydınlatılmayı bekliyor

Arif Ahmet Denizolgun’un 2016 yılındaki ölümü, yalnızca bir sağlık sorunu değil, cemaat içi hesaplaşma ve organize bir müdahale iddialarıyla yeniden gündemde.

Başsavcılığın derinleştirdiği soruşturma, yalnızca bir kişinin ölümü değil, aynı zamanda Türkiye'deki dini yapılar içerisindeki güç mücadelelerini de gözler önüne seriyor.

Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü titiz soruşturmanın sonucunda, kamuoyunun uzun süredir cevabını aradığı sorulara yanıt bulunması bekleniyor.