The American Conservative: Çok kutuplu dünyada Avrupa'nın üç seçeneği
Tarihsel bir anomali döneminin ardından Batı'nın hakimiyet dönemi sona eriyor! Peki çok kutuplu yeni düzende Avrupa ayakta kalabilecek mi?
Son Güncelleme: 10.11.2025 - 01:30
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından The American Conservative'de, dünyada hızla değişen dengeler ışığında Avrupa'nın gücünü ve küresel etkisini sürdürebilmesi için atması gerektiği adımların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Batı'nın tek taraflı küresel hakimiyet günlerinin sona erdiğine dikkat çekilen analizde, tarihsel olarak uzun süren tarihsel bir anomali döneminin de yerini yeni bir gerçekliğe bıraktığına dair tespitlere yer verildi.
Analizde ayrıca; ortaya çıkan yeni çok kutuplu düzende, özellikle Avrupa'nın ayakta kalabilmek için önünde üç farklı seçeneğin olduğu değerlendirildi.
İşte The American Conservative'de yayınlanan analiz:
Küresel çoğunluğa göre Batı'nın tek taraflı küresel hakimiyet günleri sona eriyor ve 500 yıllık hakimiyetin ardından, Batı neredeyse her alanda bir düşüşün işaretlerini gösteriyor.
Diğer bir ifade ile; uzun süren tarihsel bir anomali dönemi sona eriyor ve dünya, egemenlik çıkarlarının yeniden ortaya çıkması ve eski uygarlıkların yeniden canlanmasıyla tanımlanan bir çağa giriyor.
Yakın gelecekte Batı, küresel dikte kabiliyetini tamamen kaybedebilir ve kurumları, kültürü ve ahlaki moda anlayışları cazibesini yitirebilir.
Ancak, Batı kökenli küreselleşmiş bir dünya modelinin yaşamaya devam edeceği bir gerçeliğin değişmesi beklenmiyor. Zira Batı'nın eğitim ve bilim sistemleri, hukuki ve mali mekanizmaları var olmaya devam edecek.
Batı'nın hakimiyet dönemi
Batı hegemonyasının tarihi iki ayrı döneme ayrılabilir. 1945'e kadar Batı dünyayı sömürge yapıları ile yönetti.
Ancak bu durum, 1945'ten sonra durum dramatik bir şekilde değişti ve sömürge dönemleri bir bir sona ererken, ilk kez, Amerika'nın himayesinde siyasi olarak birleşmiş bir Batı ortaya çıktı.
Ancak Amerikalı yetkililer Batı'yı birleştirirken, ABD dış politikasını bunun etrafında şekillendirmediler. Bunun yerine, “komünist olmayan dünya” olarak tanımladıkları “özgür dünya”nın liderliğini üstlendiler.
Biden yönetimi, bu dış politika yaklaşımının hem doruk noktasını hem de sonucunu temsil ediyordu.
Biden, Beyaz Saray'a girerken demokrasi ile otokrasi arasında küresel bir bölünme olduğunu ilan etti ve Rusya ve Çin'e karşı küresel bir ittifakın parçası olarak Avrupa ile Asya arasında bağlantılar kurmaya çalıştı.
Ancak sonuç, özellikle Ukrayna'da savaşın başlamasından sonra, küresel bir “liberal düzen”in birliği değil, Batı'nın evrenselci iddiaları ile sınırlı erişimi arasında hızla büyüyen ve giderek daha belirgin hale gelen bir uçurum oldu.
Peki bu durumda Batı ne yapacak?
Batı'nın önünde üç farklı senaryo görünüyor.
Birincisi, sınırlı bir liberal restorasyon. Ancak bunun için; Avrupalı elitlerin Trump'ı alt etmelerini ve statükonun kısmi olarak geri dönüşünü vaat eden Demokrat Parti'de bir lider bulmalarını hayal etmek gerekiyor.
Fakat Trump sonrası bir restorasyon durumunda bile, liberal uluslararasıcı programa karşı halkın antipatisi önemli bir karşı baskı yaratacak ve kaynak kısıtlamaları Batı'nın erişimini sınırlamaya devam edecek.
İkinci olasılık, imparatorluğu terk edip ulusu ön plana çıkarmak olarak anlaşılan radikal bir geri çekilme olabilir ve siyasi olarak, böyle bir hamle geniş kitlelerce destek görebilir.
Ancak mevcut karmaşık ilişkiler kolayca çözülemeyecektir. Zira Amerika Birleşik Devletleri Batı Yarımküre'ye çekilirse, Avrupa entegrasyonu projesi neredeyse kesin olarak çökebilir. Ve büyük güçlerin hakim olduğu bir dünyada, tek tek Avrupa ülkeleri artık kendi ağırlık merkezlerini yaratamayacaktır.
Üçüncü ve son seçenek ise, liberal evrenselci mantığı, bilinçli bir medeniyet çerçevesi ile değiştiren yeni bir transatlantik konsolidasyon süreci başlatmaktır.
Amerika Birleşik Devletleri'nin kabul edilmiş gücü Avrupa ile tek bir güç olarak hareket ederek, Avrupa ülkelerine küresel arenada rekabet edebilecek yeterli alanı açabilir.
Fakat tüm bu seçeneklerdeki sorun şu ki, Batı on yıllardır askeri ve teknoloji konusunda yeterli adımları atamamış bir yapı konumunda ve bu gerçeklik, üç seçeneğin hepsi için engel temsil ediyor.
Sonuç olarak; ABD ve Batı, bilinçli bir “koalisyon” kurarak hızlı bir şekilde yeniden yapılandırılma sürecini başlatmaz ise, Batı için gelecek karanlık görünüyor.
Kaynak:
The American ConservativeİLGİLİ HABERLER
The National Interest: Gazze'de ateşkes İsrail'in zulmü altında!
The Wall Street Journal: Gazze'deki ateşkes başarısızlığa doğru mu gidiyor?
MKE’den tarihi yatırım hamlesi: Üretim kapasitesinde devrim yaşanacak
Witkoff tarih verdi: Gazze mutabakatında ikinci aşama haftaya başlıyor
Strategic Studies War Institute: 2026 yılı Netanyahu'nun kabus yılı mı olacak?
Eurasia Review: 2025 yılının en önemli jeopolitik olayları
DİĞER HABERLER
Strategic Studies War Institute: 2026 yılı Netanyahu'nun kabus yılı mı olacak?
Eurasia Review: 2025 yılının en önemli jeopolitik olayları
Geopolitical Futures: ABD'nin Venezuela ablukasının jeopolitik arka planı ne?
The Hill: Suriye'nin kırılgan istikrarı ve Türkiye'nin rolü
Responsible Statecraft: Birleşmiş Milletler yapısı küresel işlevini tamamen yitirdi mi?
Arab News: Türkiye-Mısır yakınlaşması ve bölgesel dengeler
The Atlantic: Ukrayna'ya önerilen anlaşma uygulanabilir mi?
Foreign Policy: Trump küresel kurumları hedef alarak ne hedefliyor?
The New Arab: Küresel güç mücadelesinde Türk Devletleri Örgütü'nün etkisi artıyor
Cato Institute: Trump'ın Gazze barış planı sadece bir hayal mi?


