The Hill: ABD'nin Rusya ve İran'ın ile çatışması kaçınılmaz hale mi gelecek?

ABD'nin önde gelen yayın organlarından The Hill'de, İran ile ABD arasındaki nükleer anlaşmazlığın ve Trump'ın Rusya'ya verdiği 10 günlük sürecin sonuna dair olası gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

12 günlük İran-İsrail savaşının ardından İran ile ABD arasındaki nükleer anlaşmazlığın hala devam ettiği ve diğer yandan Trump'ın Rusya'ya verdiği 10 günlük sürecin hızla tükendiği belirtilen analizde, ABD'nin hem Rusya hem de İran'ın ile çatışmasının giderek daha da kaçınılmaz hale geldiği tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; tarafların bundan sonraki olası hamlelerine dair değerlendirmelere yer verildi.

İşte The Hill'de yayınlanan analiz:

Zaman kazanmaya yönelik diplomatik seçenekleri tüketmiş olan Rusya ve İran, ABD ile çatışma rotasına girmiş durumda.

Trump ekibi, iki bölgesel krizin arasında sıkışmış durumda ve üçüncü bir kriz olan Çin ise kenarda durarak durumu izliyor ve bekliyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kremlin, Başkan Donald Trump'ın 50 günlük (şimdi 10 güne kısaltılmış) ültimatomunu reddetmeye devam ediyor.

Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Trump'ın daha kısa süreli ultimatomuna rağmen, Rusya'nın çıkarlarını korumak için Ukrayna'ya karşı savaşını sürdüreceğini belirtti.

Rusya ile durum kritik bir noktaya geliyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Trump'ın Rusya'ya karşı “sabrını yitirmeye başladığını” belirtirken “harekete geçme zamanı geldi” ifadelerini kullandı.

Diğer yandan Rusya ile yaşanan gerilimi fırsat penceresi gören İran da meydan okur hale geliyor ve Rusya'nın ültimatomu sürerken açıkça sürece karşı çıkıyor.

Trump yönetimi, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun İran'ın nükleer tehdidi ile ilgili telefonlarını artık almak istemiyor gibi görünüyor.

Ntekim İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi geçtiğimiz günlerde Fox News'e konuştu ve İran'ın Hamas, Hizbullah ve Husi'lere desteğini sürdüreceğini söyledi.

ABD'nin Fordow, Natanz ve İsfahan'daki İran nükleer tesislerine düzenlediği saldırılar, Trump'ı Tahran'ın nükleer kapasitesini “yok ettiği” konusunda ikna etti ve Trump yönetimi, ateşkes anlaşmasının İran ile İsrail arasındaki 12 günlük savaşa son vereceğine inandı. Ancak durum hiç de öyle görünmüyor.

İsrail istihbaratına göre İran nükleer gücünü yeniden inşaa ediyor ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na göre İran hala yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 408,6 kg uranyuma sahip durumda.

İsrail istihbaratına göre İran, İkinci Dünya Savaşı'nı sona erdirmek için Hiroşima'ya atılan bombadan adını alan “Little Boys” olarak bilinen silah tipi bombalardan “bir veya daha fazlasını” yapmak için yeterli miktarda yüzde 60 stokuna sahip.

Sonuç

İran'ın hava savunma ağının Çin silah sistemleriyle güçlendirilmesi nedeniyle, ABD'nin olası yenş bir saldırısı, ilk saldırıdan daha fazla risk taşıyabilir.

Ayrıca, İsrail'in İran'ın hava savunma ve komuta kontrol ağlarında ilk saldırılarda sahip olduğu siber üstünlük muhtemelen kaybedildi.

Bu arada ateşkes konusunda ABD'nin sınırlarını zorlamaya devam eden Putin ise, İran'ın ABD'nin dikkatini yeniden nükleer programa çekmesini teşvik etmese de süreci memnuniyetle karşılıyor. Putin, Ukrayna'da sürmekte olan savaşını sürdürmek için zamandan kazanmak için her zamankinden daha fazla Tahran'a ihtiyaç duyuyor.

Tüm bu gelişmeler ışığında, kısa vadede olmasa da ABD ve Moskova-Tahran hattında yeni bir sıcak çatışma giderek daha da kaçınılmaz hale geliyor.