The New Arab: Türkiye-BAE yakınlaşması bölgesel dengeleri nasıl etkileyecek?
Türkiye ve BAE, savunma sanayi, Güney Kafkasya, Suriye ve Kalkınma Yolu gibi çok sayıda başlıkta ortaklıklar kuruyor. Türkiye-BAE yakınlaşması bölgesel dengeleri nasıl etkileyecek?
Son Güncelleme: 21.07.2025 - 04:33
İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da son dönemde Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında yaşanan gelişmelerin ve bu gelişmelerin bölgeye olası etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında özellikle 2023 yılında kurulan Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi çatısı altında savunma sanayiden Kalkınma Yolu projesine, Suriye'deki sorunlardan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Güney Kafkasya sorununa kadar çok sayıda başlıkta ortaklıklar ve yakınlaşmalar yaşandığı belirtilen analizde, iki ülkenin yaklaşımının da bölgenin kalkınması açısından kritik öneme sahip olduğu tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; iki ülkenin Suriye'nin geleceği ve Azerbaycan-Ermenistan barış anlaşması konusunda alacakları rollere dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:
Birleşik Arap Emirlikleri Cumhurbaşkanı Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, üst düzey bir heyet eşliğinde geçtiğimiz Çarşamba günü, Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine Türkiye'ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi.
Ziyaret kapsamında, 2023 yılında kurulan Türkiye-BAE Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi'nin ilk toplantısı da yapıldı. Her iki tarafın yetkilileri, ziyaretin amacının iki ülke arasındaki stratejik ortaklığı daha da güçlendirmek olduğunu belirtti.
Son yıllarda Türkiye-BAE ilişkilerindeki gelişme dikkat çekici ve iki ülkeyi birbirine yaklaştıran temel faktörleri anlamak önemli.
Bu gelişen ilişki üç başlıkta ile tanımlanabilir. Yakınlaşma, uzlaşma ve işbirliği.
Türkiye ve BAE, bölgesel konularda yakınlaşma, uzlaşma ve sağlam bir işbirliğine doğru ilerlemeye başladı ve bu süreçte en belirleyici özellik ise kurumsallaşma oldu.
İki ülke, kişisel ilişkilerin ötesine geçerek daha kurumsallaşmış bir ilişkiye geçiş yapmak için çalışıyor. Kapsamlı ekonomik ortaklık anlaşmasının imzalanması ve Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey'in kurulması bunun iyi örnekleri.
Mart 2023'te BAE, Türkiye ile kapsamlı ekonomik ortaklık anlaşmasını onaylayarak, önümüzdeki beş yıl içinde ikili ticaret hacmini iki katından fazla artırarak 40 milyar ila 45 milyar dolar arasına çıkarmayı hedefledi. Bunu, kurumsal işbirliğini derinleştirmek için bir platform olarak Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey'in kurulması izledi.
Savunma işbirliği ise ilişkilerinin önemli bir ayağı.
BAE, ABD gibi geleneksel ortaklarının ötesinde ittifaklarını çeşitlendirerek daha fazla stratejik özerklik peşinde koşuyor. Abu Dabi'nin Türkiye ile artan savunma ilişkileri, bu daha geniş stratejik yeniden ayarlamayı açıkça yansıtıyor.
BAE, 20 anlaşma imzalayarak ve Türk yapımı insansız hava araçları için önemli siparişler vererek Türkiye'nin genişleyen savunma sanayisini destekliyor. Bu değişimin daha geniş bağlamı, Türkiye-BAE ilişkilerini etkileyen ABD'nin Orta Doğu politikalarındaki geçişte bulunabilir.
Pragmatizm temelli büyüyen ortaklıkları, daha geniş bölgesel ekonomik işbirliği için de zemin hazırlıyor. Örneğin, BAE, Katar ile birlikte, Arap Körfezi'ni Akdeniz'e karayolu, demiryolu ve enerji bağlantıları ağıyla bağlamayı amaçlayan Türk-Irak Kalkınma Yolu projesini destekliyor.
Ankara ve Abu Dabi, bu projeyi bölgesel etkilerini güçlendirmek ve ekonomik bağlantıları geliştirmek için stratejik bir fırsat olarak görüyor.
İki ülke ayrıca, geleneksel ticaret ve savunma işbirliğinin ötesine geçen, yapay zeka, iklim değişikliği ve kültürel değişim gibi BAE'nin özellikle geliştirmeye odaklandığı alanları kapsayan daha bütüncül bir ortaklık arayışında.
Ankara ve Abu Dabi, farklılıklarını bir kenara bırakıp ortak alanlara odaklanma becerisi sergiledi. Bu pragmatik yaklaşım, ilişkilerinin sıfır toplamlı bir dinamikten işbirliğine dönüşmesini sağladı. Bunun iyi bir örneği, her ikisinin de diyalog yoluyla çıkarlarını yönetmeye çalıştığı Afrika Boynuzu'ndaki faaliyetleri.
İki ülke, Afrika konusunda düzenli istişarelerde bulunma taahhüdünde bulunmuş ve bu yılın başlarında ikinci tur görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Erdoğan'ın 2022'de BAE'ye yaptığı ziyaret sırasında alınan bu karar, daha önce nüfuz için rekabet ettikleri bölgelerdeki potansiyel gerilim noktalarını yönetme konusunda ortak bir taahhüdün işaretidir.
Şeyh Muhammed'in ziyaretinin zamanlaması ise üç önemli husus açısından önemli.
Bu, Esed rejiminin çöküşünden bu yana BAE cumhurbaşkanının Türkiye'ye yaptığı ilk ziyaretti. Ayrıca, İsrail'in Türkiye ve BAE'nin her ikisinin de büyük çıkarları olan Suriye'ye hava saldırıları düzenlediği kritik bir dönemde gerçekleşti. Suriye'de, iki ülke yeni hükümeti desteklemek için çabalarını uyumlu hale getiriyor.
Türkiye ve BAE, istikrarlı bir Suriye vizyonunu paylaşıyor, ancak her iki ülke de farklı etki alanlarına ve stratejik hedeflere odaklanarak duruma farklı açılardan yaklaşıyor.
BAE, Suriye'ye daha çok ekonomik açıdan yaklaşıyor. Suriye, savaş sonrası yeniden yapılanmayı hızlandırmak amacıyla Abu Dabi'nin DP World şirketine Akdeniz'deki Tartus limanını geliştirmek ve işletmek için 30 yıllık imtiyaz hakkı verdi.
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Al-Şaraa'nın huzurunda imzalanan 800 milyon dolarlık anlaşma, BAE'nin Suriye ile yeniden ilişki kurma konusundaki daha geniş stratejisini yansıtıyor ve temkinli diplomasiye uzun vadeli ekonomik ilişkilerden geçişi işaret ediyor.
Al-Şaraa geçen hafta BAE'ye ikinci resmi ziyaretini gerçekleştirdi ve BAE, Suriye'nin savaş sonrası yeniden inşasına destek sözü verdi.
Bu arada Türkiye, konuyu daha çok güvenlik/siyasi açıdan ele alıyor ve yeni hükümetle bir güvenlik anlaşması imzalamayı ve Suriye ordusuna güvenlik tehditlerine karşı yardım sağlamayı hedefliyor.
İkincisi, Şeyh Muhammed'in ziyareti, iki ülkenin Güney Kafkasya'da artan işbirliğini vurguladı.
BAE bu ay Ermenistan ve Azerbaycan liderleri arasında görüşmelere ev sahipliği yaptı ve Türkiye bu adımı açıkça destekledi.
Ankara, Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkilerinin normalleşmesi için iki ülke arasında bir barış anlaşması imzalanması gerektiğinden, Bakü'yü Erivan ile barış anlaşması imzalamaya zorluyor.
BAE'nin çabaları, Türkiye'nin çıkarlarıyla uyumlu olarak, kendisini bölgesel bir köprü kurucu olarak yeniden konumlandırma arzusunu yansıtıyor.
Erdoğan, Ankara'nın Abu Dabi'de başlatılan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış müzakerelerini yakından takip ettiğini ve Güney Kafkasya'da kalıcı bir barışın sağlanması için çabaları desteklemeye devam edeceğini vurguladı.
Son olarak, ziyaret her iki ülkenin stratejik diyaloğunu derinleştirme niyetini yansıtıyor.
Nitekim bu diyalog, son yıllarda liderlerin sık sık karşılıklı ziyaretleriyle pekiştirilmişti. Her iki liderlik de pragmatik bir yaklaşım sergiliyor ve geçmişte her iki taraf için de pek fayda sağlamayan farklılıklar yerine karşılıklı çıkarları önceliklendiriyor.
Gelişen Türkiye-BAE ilişkileri, bölgesel zorlukların üstesinden gelme ve çıkarlarını en üst düzeye çıkarma konusunda artan dostluk duygusunu gösteriyor.
Kaynak:
The New ArabGDH Digital Telegram kanalına abone olabilirsiniz.
etiketler
İLGİLİ HABERLER
The New Arab: İsrail-Suriye ilişkileri nereye evrilecek?
The New Arab: İsrail'in Gazze'deki tehcir ve kabus senaryosu
Şam'dan Golan mesajı: "Tamamını geri almaya kararlıyız"
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Hadramevt'te taraflar anlaştı: Ateşkes başladı
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


