The New Arab: İsrail, Gazze'den sonra Batı Şeria planını devreye soktu
Küresel tepkiler artmasına rağmen “cezasızlık algısı” nedeniyle İsrail durdurulamıyor. İsrail Gazze'nin ardından şimdi de Batı Şeria'da yeni bir planı hayata geçirmeye hazırlanıyor.
Son Güncelleme: 05.06.2025 - 05:29
İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da İsrail'in Gazze'de devam eden soykırıma eş zamanlı olarak Batı Şeria'da da işletmeye başladığı işgal planının detaylarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria'da 22 yeni “yerleşim yerinin” kurulacağını duyurduğuna dikkat çekilen analizde, İsrail ordusunun Gazze'deki saldırılarının yanı sıra, Batı Şeria'da da askeri varlığını artırdığı ve ilhak sürecini hızlandırdığı belirtildi.
Analizde ayrıca; İsrail'e karşı artan küresel tepkinin ve Batı tarafından atılması beklenen olası adımların geleceğine ve etkisine dair değerlendirmelerde bulunuldu.
İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:
İsrail geçtiğimiz günlerde, işgal altındaki Batı Şeria'da 22 yeni “yerleşim yerinin” kurulacağını duyurdu. Bu, 1993 Oslo Anlaşmaları'ndan bu yana bu türden en büyük “genişleme kararı” olarak kayıtlara geçti.
Bu “yerleşim yerlerinin” birçoğu ise zaten çoktan inşa edilmeye başlanmıştı ve şimdi geriye dönük olarak onaylanacak ve İsrail yasalarına göre yasallaştırılacak.
İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, bu açıklamanın amacını gizlemeye çalışmadı ve bunu “İsrail'i tehlikeye atacak bir Filistin devletinin kurulmasını önleyen stratejik bir hamle” olarak nitelendirdi.
Bu açıklamayı tetikleyen şeyin ise; Fransa'nın 1967 öncesi sınırlara dayalı olarak Batı Şeria ve Gazze'de bir Filistin devletini tanıma olasılığını gündeme getirmesi olduğu belirtiliyor.
Yani, uluslararası toplumun gözünde İsrail, yerleşim yerleri ve iki devletli çözüm konusunda giderek daha aşırı bir retorik benimsiyor.
Sinsice ilerleyen ilhak
Yerleşimlerin genişlemesi, İsrail'in 1967'de Batı Şeria'yı işgal etmesinden bu yana, bu bölgedeki işgalinin önemli bir parçası olmuştur. Batı Şeria'da şu anda 700.000'den fazla Yahudi “yerleşimci” yaşamaktadır, ancak bunların varlığı uluslararası hukuk, özellikle de Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin 49(6) maddesi uyarınca açıkça yasadışıdır.
Değişen şey, İsrail'in hedefleri konusunda daha cüretkar hale gelmesidir.
Aşırılıkçılık sadece retorik olmaktan çıkıp politika haline gelirken, İsrail de uluslararası toplumun Gazze'deki yıkıma tepkisine karşı kayıtsız bir yaklaşım sergilemeye devam ediyor.
İsrail'in stratejisindeki bu açık değişim, sadece Gazze'de değil, Batı Şeria'da da artan uluslararası hukuki incelemeyle birlikte ortaya çıktı.
Temmuz 2024'te, Uluslararası Adalet Divanı, Aralık 2022'de başlatılan bir davada, İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'yi işgalinin yasadışı olduğu sonucuna vardı ve bu karar daha sonra BM Genel Kurulu oylamasıyla onaylandı.
Ancak bu hukuki baskı, İsrail'in Batı Şeria'daki işgalini pekiştirmesini engellemedi.
Amnesty International, Human Rights Watch, B'Tselem, Güney Afrikalı aktivistler ve hatta eski bir Mossad üyesi gibi hak grupları, bu işgali apartheid sistemi olarak nitelendirdi.
Filistinli siyasi analist Nour Odeh ise yaptığı değerlendirmede;
“22 yeni yerleşim yerinin inşasına izin vermek, bazı ileri karakolların geriye dönük olarak sözde yasallaştırılması da dahil olmak üzere, İsrail'in Filistinlilere yönelik politikasını uygulamak için attığı bir adım daha. Bu politika etnik temizliktir ve açıkça ilan edilmiştir. İsrail dünyaya şunu söylüyor: Biz haydut bir devletiz, yapacağımız şey bu ve sonuçlarından korkmuyoruz.”
ifadelerini kullandı.
On yıllardır, İsrail'in Batılı ortakları da dahil olmak üzere uluslararası toplum, 1967 öncesi sınırlara göre iki devletli çözüm fikrini savunuyor. Ancak eleştirmenler, bu planları samimiyetsiz olarak nitelendiriyorlar. Bunun nedeni, yerleşim yerlerinin genişlemesini teşvik eden İsrailli yetkilileri dizginlemek ve Filistin devletini resmi olarak tanımak için hiçbir çaba gösterilmemesi.
Bu cezasızlık, İsrailli bakanların Filistinlileri sadece Gazze'den değil, Batı Şeria'dan da zorla çıkarma planları konusunda giderek daha küstah hale gelmelerine yol açtı.
Batı Şeria'da da Gazze stratejisi
İsrail, Batı Şeria'daki askeri gücünü artırarak, daha önce Gazze'ye özgü taktikler kullanmaya başladı.
Özellikle, Ocak 2025'te İsrail güçleri, Cenin, Nur Şams ve Tulkarem'deki mülteci kampları üzerinde tam askeri kontrolü ele geçiren “Demir Duvar Operasyonu” adlı bir saldırı kampanyası başlattı.
Hava saldırıları, saldırı helikopterleri ve tankların kullanıldığı bu acımasız saldırılar, 1967'den bu yana Batı Şeria'da yaşanan en şiddetli askeri tırmanış oldu ve 40.000'den fazla Filistinli yerinden edildi.
Daha genel olarak Batı Şeria'da, Ekim 2023'ten bu yana binlerce kişi öldürüldü veya yaralandı. 17.000'den fazla kişi gözaltına alındı ve bunların çoğu evleri yıkılarak zorla tahliye edildi.
Kamuoyunun değişen görüşü
Görünüşte, İsrail'in Batı Şeria'daki “yerleşim yerlerini” genişletme açıklaması, kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ni işgalini genişletmesiyle daha da kötüleşen uluslararası imajını zedeleyen bir başka adım oldu.
Son olay 1 Haziran'da, İsrail'in Suudi Arabistan, BAE, Katar, Ürdün ve Mısır dışişleri bakanlarının Filistin Devleti'nin kurulmasını görüşmek üzere Filistin Yönetimi ile Ramallah'ta yapılacak toplantıya katılmasını engellemesiyle yaşandı.
Suudi Arabistan, İsrail'in bu hamlesini “aşırılık ve barışı reddetme” olarak kınadı ve Riyad ile Tel Aviv arasındaki normalleşme görüşmelerini daha da gömen büyüyen bir uçurum ortaya çıktı.
Bu durum, İsrail'in son zamanlarda ABD politikası açısından Orta Doğu'da bir nevi siyasi dışlanmış haline geldiğini de yansıtıyor.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in protestolarına rağmen Arap Körfez ülkelerini ziyaret etti, Husi'lerle anlaşma yaptı, Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırdı ve Tel Aviv'in bölgesel düşmanı İran ile nükleer zenginleştirme görüşmelerine yeniden başladı.
Ancak şüphesiz olarak en önemlisi, büyük ölçüde kamuoyundaki görüş değişikliğinin etkisiyle Batı'da baskı artıyor.
3 Haziran'da yayınlanan bir YouGov anketi, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya dahil olmak üzere Avrupa'nın önde gelen ülkelerinde İsrail'e yönelik net olumlu görüşün -44 ile -56 arasında tarihi düşük seviyelere ulaştığını gösterdi.
Buna yanıt olarak, bazı Avrupa hükümetleri tavırlarını daha da sertleştirdi. İngiltere, yerleşim genişletme kararını kınadı ve Fransa ve Kanada ile birlikte İsrail'i yaptırımlarla tehdit etti.
Almanya gibi İsrail'in sadık müttefikleri, İsrail'in eylemlerine yönelik eleştirilerini artırırken, İspanya, İrlanda ve Norveç ticari bağlarını azalttı.
Dahası, 2 Haziran'da Financial Times yazı kurulu, rezervlerinin yaklaşık dörtte birini Avrupa'da yatıran İsrail Merkez Bankası gibi kurumları da hedef alan AB'nin İsrail'e yaptırım uygulaması çağrısında bulundu.
Yaptırımlar mı, yoksa eylemsizlik mi?
Önümüzdeki günlerde Avrupa ülkeleri arasında Filistin'in tanınması konusunda devam eden tartışmalar İsrail'i rahatsız edebilir. Ancak eylem olmadan, bunlar sahadaki gerçekliği değiştirmek için yeterli olmayacaktır.
Avrupa ülkeleri 17 Haziran'da yapılacak BM konferansında Filistin'i tanırsa, İsrail üzerindeki baskı artacaktır. Ancak sahadaki gerçekliğe dair somut takip tedbirleri alınmazsa, bu tanıma da sadece sembolik bir hale gelebilir.
Kaynak:
The New ArabGDH Digital Telegram kanalına abone olabilirsiniz.
İLGİLİ HABERLER
The Jerusalem Post: Türkiye'nin artan etkisi ve bölgesel dinamikler
The New Arab: İsrail iç savaşa sürükleniyor
Arab News: Arap Devletleri için Türkiye'nin stratejik önemi artıyor
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Yolsuzluktan yargılanan Netanyahu affedilecek mi? Olası senaryolar neler?
İşgalci İsrail bir kez daha ateşkesi ihlal ederek Gazze’yi bombaladı
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


