The New Arab: İsrail-Suriye ilişkileri nereye evrilecek?
Golan Tepeleri'ndeki işgal, Dürzi isyanları, Suriye'nin yeniden yaplanma ve dünyaya entagrasyon süreci. İsrail-Suriye ilişkileri nereye evrilecek?
Son Güncelleme: 15.07.2025 - 01:34
İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da, İsrail ve Suriye arasındaki ilişkilerin ve İsrail'in Suriye'deki işgallerinin ve saldırılarının bölgeye olası etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
On yıldan fazla bir süredir ilk kez Suriye ve İsrail arasında doğrudan görüşmeler yaşanırken, İsrail'in son günlerde Suriye'de Dürzi gruplar üzerinden rol alma çabasının bölgedeki yeni şekillenmeyi baltaladığı belirtilen analizde, İsrail'in işgalini genişletmek için Suriye'nin ayağa kalkma sürecinden fayfalanmak istediği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; İsrail'in her gelişmeyi bir saldırı için fırsat görme anlayışı ile süreci baltaladığı belirtilerek, bölgenin olası geleceğine dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:
On yıldan fazla bir süredir ilk kez Suriye ve İsrail doğrudan görüşmeler yürütürken, Suriye'de iki gündür olağanüstü görüşmeler yaşanıyor.
Dürzi grupların isyanı ve İsrail'in Suriye'nin güneyinde yerleşikleşmesinin derinleşmesi, tarafları karşı karşıya getirirken, Suriye hükümeti ise kararlılığından vazgeçmiyor.
Son diplomatik girişim, Mayıs 2025'te Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) iki taraf arasında güvenlik koordinasyonu ve güven tesisine odaklanan gizli müzakereleri arabuluculuk ettiği bildirildiğinde başladı.
Ardından, 11 Haziran'da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, ABD'nin Suriye Büyükelçisi Tom Barrack'tan 2011'den bu yana Suriye ve İsrail arasında ilk kez gerçekleşecek doğrudan görüşmeleri arabuluculuk etmesini resmen talep etti.
İsrailli yetkililer şu anda hedefin, İsrail'in Suriye topraklarına yıllarca süren askeri müdahalelerinin ardından büyük ölçüde çökmüş olan 1974 tarihli ayrılık anlaşmasını yeniden canlandırmak olduğunu söylüyor.
International Crisis Group ABD Program Direktörü Dr. Michael Wahid Hanna yaptığı değerlendirmede;
“Şam, özellikle Suriye topraklarında devam eden İsrail askeri faaliyetlerini ele almak için görüşmelere daha açık görünüyor.”
ifadelerini kullandı.
ABD ise görünen o ki bu çabaları hızla destekledi ve 30 Haziran'da ABD Başkanı Donald Trump, Suriye'ye uygulanan ABD yaptırımlarının çoğunu kaldıran bir başkanlık kararnamesi imzaladı.
Bu hamle, birçok kişi tarafından müzakereleri kolaylaştırmak için atılmış bir adım olarak yorumlandı.
Aynı gün İsrail Dışişleri Bakanı, Suriye ve Lübnan ile diplomatik ilişkiler kurmaya açık olduğunu kamuoyuna açıkladı, ancak İsrail'in 1967'den beri işgal altında tuttuğu ve Esad rejiminin Aralık ayında çöküşünden bu yana kuzeye doğru ilerleyişini derinleştirdiği Golan Tepeleri konusunda herhangi bir görüşmeyi kesin bir dille reddetti.
ABD'nin özel temsilcisi Barrack, 4 Temmuz'da “anlamlı” görüşmelerin sürdüğünü doğruladı ve bu görüşmelerin ön hazırlık aşamasını aştığını belirtti.
Ancak gelinen nokta bu görüşmelerin geleceğine dair soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
Kırılgan bir müzakere süreci
Suriye-İsrail ilişkisi, uzun süredir aralıklı ancak sonuçsuz kalan diplomatik girişimlerle karakterize edilmiştir.
2000 ile 2010 yılları arasında, iki ülke en az üç büyük müzakere turu gerçekleştirmiştir ve bu müzakereler çeşitli şekillerde ABD ve Türkiye'nin arabuluculuğunda yapılmıştır. Ancak hiçbirinde nihai bir anlaşma sağlanamamıştır.
Beşar Esed, 1996 yılında ABD'nin desteklediği anlaşmadan 1967 öncesi sınırlara dönülmesi talebiyle çekilen babası Hafız Esed'in izinden giderek, 2000 yılında Suriye'yi yeniden müzakerelere soktu.
2008 yılında, bu kez Türkiye'nin arabuluculuğunda yeniden başlatılan girişim, yine somut sonuçlar elde edilemeden çöktü.
O dönemde Paul Salem gibi Orta Doğu uzmanları, güçlü bir Amerikan liderliğinin gerekli olduğunu savunuyordu.
Salem 2009 yılında kaleme aldığı bir analizde;
“Obama yönetimi, Suriye-İsrail barışının Orta Doğu'da önemli bir atılım sağlayabileceğini kabul etmelidir”
ifadelerini kullanmıştı.
On yıldan fazla bir süre sonra, görüşmelerin duyurulması bazı çevrelerde ihtiyatlı bir iyimserlik yaratt. Ancak birçok kişi, ortaya çıkan diyaloğun güç dengesizliğini yansıttığını ve İsrail'in bölgedeki hakimiyetini resmileştirme riski taşıdığını uyarıyor.
İsrail genişlerken Suriye yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor
İsrail, Suriye'nin güneyinde askeri varlığını genişletirken ve Golan Tepeleri'nde yerleşim inşaatlarını hızlandırırken, Suriye siyasi olarak parçalanmış ve ekonomik olarak harap bir durumda kalmaya devam ediyor.
Mısır'ın İsrail ile Camp David anlaşmasına benzer bir “soğuk barış” olasılığı hakkındaki spekülasyonlara rağmen, sahadaki gerçekler; yani devam eden işgal, iç istikrarsızlık ve Golan Tepeleri'nin çözülmemiş statüsü, böyle bir sonucun olası olmadığını vurguluyor.
Zira; diplomatik hamlelere rağmen, İsrail'in Golan Tepeleri'ni işgali temel engel olmaya devam ediyor.
Şam'dan bakış
Suriye'de yıllar süren savaş, yaptırımlar ve iç göç, dünyanın en kötü insani felaketlerinden birine yol açtı ve başta gıda güvensizliği olmak üzere ülkenin altyapısı çökmüş durumda.
Birmingham Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Doçenti Dr. May Darwich sürece dair yaptığı değerlendirmede;
“Suriye bunca yılın ardından devlet yapısı ve ekonomik açıdan zayıf, diplomatik açıdan izole durumda. İsrail ise kendisini en güçlü olarak gördüğü bir dönemi yaşıyor.”
ifadelerini kullandı.
Suriye lider Ahmed Eş Şaraa, Trump'ın yaptırımların hafifletilmesinden yararlanmış olsa da, Darwich Şam'ın İsrail'den anlamlı tavizler koparmak için gerekli güce sahip olmadığını belirtiyor ve özellikle Golan Tepeleri'nin iki ülke arasında bugün olmasa bile yakın gelecekte büyük bir sorun olacağını belirtiyor.
Gelinen noktada en gerçekçi senaryo, her iki tarafın da daha geniş stratejik hedeflerini takip etmesine olanak tanıyan, düşük profilli bir risk yönetimi anlaşması olarak görülüyor.
Ancak İsrail'in her gelişmeyi bir saldırı için fırsat görme anlayışı süreci baltalıyor ve görünen o ki baltalamaya devam edecek.
Kaynak:
The New ArabİLGİLİ HABERLER
The National Interest: ABD, Türkiye'yi neden F-35 programına kabul etmeli?
The Economist: Trump Türkiye ile ilişkilerde yeni bir dönem başlattı
The Quincy Institute: İran nükleer caydırıcılığı mı, diplomasiyi mi tercih edecek?
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
İsrail'in Eurovision'a katılımı onaylandıktan sonra 6 ülke boykot kararı aldı
israil, Gazze’deki ateşkese rağmen 2026 savunma bütçesini 34 milyar dolara çıkardı
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


