Hindistan niçin ismini Baharat olarak değiştirdi?

💢 Hindistan'ın adının Baharat olmasının Kuşak-Yol Projesi ile ilişkisi ne?

💢 Yeni Delhi, İngiliz sömürge döneminin acılarıyla mı hesaplaşıyor?

1. resim

21. yüzyılda büyük güçler arasındaki mücadele, koridorlara hakim olma rekabeti üzerinden şekilleniyor. Enerji ve lojistik koridorlarını kontrol eden aktörler, küresel ticarete yön verebileceklerini düşünüyor. Üstelik güzergah ülkeleriyle altyapı yatırımları üzerinden geliştirilen ilişkiler, siyasi ve askeri nüfuz elde edilmesini de kolaylaştırıyor. Nitekim yükselen Çin realitesinin en önemli sac ayağının 153 ülkenin katılım sözleşmesi imzaladığı Kuşak-Yol Projesi olması tesadüf değil.

Kuşak-Yol Projesi, Çin’in ABD’nin hegemon güç olma konumuna meydan okumasını sağlasa da Pekin’in ciddi sınırlılıkları mevcut. Örneğin ekonomisi yavaşlama eğiliminde. Doğu Türkistan’dan Tayvan’a, Tibet’ten Hong Kong’a kadar rakiplerinin sinir uçlarını test edebileceği çok sayıda problemi var. Daha da önemlisi, dünyanın bir diğer yükselen gücü olan eski adıyla Hindistan ile hem sınır ihtilafları yaşıyor hem de bölgesel liderlik konusunda rekabet ediyor.

Hindistan’ın durumu da çok farklı değil. Ülke özellikle de iktidardaki Bharatia Janata Party’nin (BJP) Hindutva ideolojisiyle şekillenen milliyetçi politikaları nedeniyle İslam karşıtı uygulamalarla gündeme gelmesine rağmen dünyada en fazla Müslüman nüfusa sahip devletlerden biri. Bu da demografik kırılganlığa sebebiyet vermekte. Dolayısıyla etnik kimlik üzerinden bir devlet inşa edemeyen Hindistan açısından kültür birleştirici bir unsura dönüştürülmek istenmiş olabilir. Bu anlamda Tarihi Baharat Yolu’na vurgu yapmanın akıllıca olduğu aşikar.

Dahası yukarıda da belirtildiği üzere, Hindistan’ın adının Baharat olarak değiştirilmesi, jeopolitik açıdan da rasyonel. Çin’i sınırlandırmak isteyen; hatta sınır problemleri sebebiyle dönem dönem Ladakh sınırında çatışan Hindistan açısından Baharat ismi, Tarihi İpek Yolu’nu Kuşak-Yol Projesi vesilesiyle canlandırmak isteyen Çin’e karşı bir meydan okuma. Zaten Yeni Delhi’de düzenlenen G-20 Zirvesi’nde Hindistan’ın adının Baharat olarak değişmesi de tesadüf olmasa gerek. Böylece Çin’e karşı Batı’nın desteğini aldığı mesajını veren bir Yeni Delhi yönetimi söz konusu.

Tam da bu noktada dikkat çekici olan husus, G-20’de “Modern Baharat Yolu”na yapılan vurgu. Hindistan’ın Akdeniz’e açılmasını içeren bu rota, aynı zamanda ABD’nin Ortadoğu vizyonuyla da örtüşüyor. Zira İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki işbirliğinin geliştirilmesini teşvik ediyor.

Yeni adıyla Baharat’ın üstlendiği jeopolitik misyon da ABD ile işbirliğini merkeze alıyor. Nitekim Baharat, Washington yönetiminin Çin’i çevrelemek için uyguladığı “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” stratejisindeki kilit ülke. Washington yönetimi, küresel liderliğine meydan okuyan Çin’i bölgesinde sınırlandırmak için Baharat’ın bir yükselen güç haline gelmesini önemsemekte. Baharat açısından da Çin’e karşı ABD ile işbirliği yapmak oldukça pragmatik.

Bununla birlikte Baharat, her ne kadar ABD ile yakın işbirlği içerisinde olsa da kökleri Mahatma Gandhi ve Cevahirlal Nehru gibi ülkenin kurucu babalarına dayanan bağlantısızlık mirasını içselleştirmiş bir ülke. Nehru döneminde Bağlantısızlar Hareketi’nin liderlerinden olan Baharat, mevcut durumda da ABD ile işbirliği yapmasına rağmen Washington yönetimi ile ilişkilerinde tek yönlü bağımlılık ilişkisine girmekten sakınmakta. Hatta Baharat’ın ABD’nin baskısına rağmen Rusya ile iyi ilişkileri devam ediyor. Örneğin Baharat, Rusya’dan S-400 Hava Savunma Sistemleri alma yoluna gitmiş olmasına rağmen ABD’nn yaptırımlarına maruz kalmıyor.

Bahse konu olan durumu, kısaca temellendirmek gerekirse, ABD’nin Çin’e karşı silahlanan Baharat’ın çok kutupluluk arayışında Çin’in işbirliği yaptığı Rusya’dan silah almasından memnuniyet duyduğu ve bunu Pekin-Moskova hattındaki münasebetlerde güven sorununu derinleştirecek bir hadise olarak değerlendirdiği vurgulanmalı. Zira Çin, düşmanının dostu tarafından silahlandırıldığı paradoksal bir durumla karşı karşıya.

Bu kısa tespitin ardından Yeni Delhi yönetiminin ülkenin adını Baharat olarak değiştirme kararına dönmek gerekirse, bağlantısızlık mevzusunu vurgulamak gerekir. Yeni Delhi, Washington ile olan tüm münasebetlerine rağmen güç merkezleri arasındaki dengeyi göz önünde bulundurarak bir güç merkezi haline gelme arayışında. Bu yüzden de çok yönlü diplomasi anlayışını içselleştirmiş vaziyette. Bu, Baharat’ın uluslararası sistemde arzu ettiği konuma ulaşmak için zaman kazanma stratejisi olarak da okunabilir. Lakin en temelinde Yeni Delhi, bağımsız ve bağlantısız bir aktör olarak konumlanma arayışında.

Kuşkusuz Hindistan ismi, Yeni Delhi’deki karar alıcılara Hint altkıtasındaki İngiliz sömürge dönemini anımsatıyordu. Zaten Hintçe metinlerde de Baharat adı kullanılıyordu. İngilizcede ise India; yani Türkçesiyle Hindistan. Hint mitolojisine göre Baharat, Yeni Delhi’nin doğusundaki Hastinapura'nın kralıydı. Kendisi ülkeyi fetheden adil bir şahıs olarak anlatılıyor. Bu anlamda isim değişikliği, sömürgeciliğin izlerini silmeye yönelik bir girişim olma anlamını da taşımakta. Dolayısıyla Yeni Delhi, bahsi geçen karar aracılığıyla İngiliz sömürge döneminin hatıralarıyla da hesaplaştı.

Sonuç olarak Yeni Delhi’deki karar alıcılar, ülkenin Hindistan olan ismini Baharat olarak değiştirmek suretiyle üç hedefe ulaşmayı öngördü. Bunlardan ilki, heterojen demografik yapı içerisinde kültürü ulusal kimliğin tutumun umsuruna dönüştürme çabası. İkincisi, Çin’e karşı yürütülen jeopolitik mücadelede koridorlar boyutuyla yeni bir açılım yapma arzusu. Üçüncüsü ise İngiliz sömürge döneminin acı hatıralarını silme gayesi. Tüm bu nedenlerden ötürü artık bu Güney Asya ülkesine Baharat denilecek.

Tartışma