İran Irak’ta kimi vurdu?
İran, Filistin konusundaki eylemsizliğine gelen eleştirileri tek bir Amerikalıyı ve İsrailliyi öldürmeden bertaraf etmenin yolunu, Erbil'in bombalanmasında buldu.
15 Ocak’ı 16’sına bağlayan gece, İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil’e füze saldırısı düzenledi. Ayrıca DMO, Suriye’de de terör örgütü Devlet’ül Irak ve’ş Şam’a (DEAŞ) ait hedefleri insansız hava araçlarıyla (İHA) bombaladığını açıkladı.
Saldırılara ilişkin Bağdat yönetiminden yapılan açıklamada, İran’ın Irak’ın egemenliğini ihlal ettiği vurgulanırken saldırılar, “düşmanca eylem” olarak tanımlandı. Buna istinaden Irak, İran’ı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) şikayet edeceğini açıkladı.
Asıl tartışma ise İran’ın Irak’ta kimi vurduğu. Zira saldırıların ilk anlarında İran medyası, DMO’nun ABD üslerini ve Erbil’deki ABD Konsolosluğu’nu vurduğunu iddia etmişti. Daha sonra da konsolosluğun değil, çevresinin bombalandığı öne sürüldü. Yeni günün ilk saatlerinde de DMO, Irak’ta Mossad karargahının vurulduğunu belirten bir açıklama yayınladı.
DMO’nun Mossad karargahı iddiasını doğrulayan herhangi bir emare yok. Öldüğü açıklanan ABD veya İsrail personeli de yok. Irak petrolünü İsrail’e ihraç ettiği iddia edilen Peshraw Majid Dizayee’nin evinde kendisi, eşi ve 2 yaşındaki bebeği dahil dört kişinin öldüğü biliniyor. Peki, Dizayee’nin evini hedef haline getiren şey, gerçekten de İsrail bağlantısı mıydı?
"Empire World" adlı inşaat projesini Erbil'de hayata geçiren isim olarak tanınan Dizayee’nin sahibi olduğu "Falcon Group", inşaat, petrol, doğal gaz, teknoloji, tarım ve kozmetiğin yanı sıra güvenlik sektöründe de faaliyette bulunuyor. Dizeyee’nin Irak petrolünün İsrail’e ihraç edilmesinde rol oynadığı sır değil. Ancak küçük bir not düşmek gerekiyor. Dizayee’nin adı, aynı zamanda Irak'ı Türkiye üzerinden Avrupa'ya bağlayacak Kalkınma Yolu Projesi'nde de geçiyordu.
Dolayısıyla İran’ın Erbil saldırısında öldürdüğü en kritik ismin Irak’ın önemli bir iş adamı olduğu söylenebilir. Burada sorulması gereken soru şu: Irak’ı Şii gruplar üzerinden kontrol etmeye çalışan İran, pek çok ihalede kendi vekil unsurları açısından rakip olan Dizayee’yi İsrail’e petrol ihraç ettiği bahanesiyle öldürmüş olamaz mı?
Tahmin edileceği üzere Tel Aviv yönetiminin Erbil ile yaptığı petrol ticaretinde yani aracılar bulması zor olmayacak. Kısacası İran’ın Erbil’e düzenlediği saldırıların İsrail’e indirilmiş ağır bir darbe olduğunu iddia etmek mümkün değil.
8 Ocak 2020’de ne olmuştu?
Gelin 8 Ocak 2020’yi hatırlayalım. Çünkü 8 Ocak saldırılarının trajikomik bir tekrarı yaşanmış gibi gözüküyor. Hatırlanacağı gibi, 3 Ocak 2020’de ABD, Bağdat Havalimanı’nda düzenlediği saldırı ile DMO Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi öldürmüştü. 8 Ocak’ta da İran, Süleymani’nin intikamını aldığı iddiasıyla Bağdat’taki Amerikan üslerini vurmuş ve bu saldırılarda Iraklılar dışında ölen olmamıştı.
Daha da vahimi ABD Başkanı Donald Trump, daha sonra bu saldırılardan önce İranlıların, imajlarını kurtarmak için üsleri vuracaklarını kendilerine ilettiğini açıklamış, yani bir tiyatro, Trump’ın açıklamaları ile ifşa olmuştu.
Eski ABD Başkanı Donald Trump, Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin öldürülmesinden sonra İran ile danışıklı dövüş yaptıklarını açıkladı.
— gdh (@gundemedairhs) November 7, 2023
💢 Hatırlıyorsunuz, İran bizim İHA'mızı vurmuştu. Arkasında 39 mühendisin bulunduğu uçak vardı ama İran,… pic.twitter.com/tVP07VlziO
İran’ın Erbil saldırıları
Bilindiği gibi İsrail, 23 Aralık’ta Suriye’ye düzenlediği hava saldırısında DMO Kudüs Gücü’nün Suriye Komutanı Razi Musevi’yi öldürdü. 3 Ocak’ta da Kirman’da Kasım Süleymani’nin mezarı başında düzenlenen anma töreninde terör örgütü DEAŞ’ın bombalı saldırıları gerçekleşmiş ve 100’den fazla İranlı hayatını kaybetmişti.
Anlaşılacağı üzere ortam, Süleymani’nin ölümünden sonra yaşananları andırıyordu. İran’ın prestijini kurtarmak için intikam alması gerekiyordu. Ancak bu intikamın İsrail’i veya ABD’yi rahatsız edecek mahiyette olması gerekmiyordu.
Hedef KDP miydi?
İran’ın Kürt politikasına bakıldığında, Tahran yönetiminin yekpare bir Kürt politikasının olduğundan bahsedilemez. Zira İran’ın Kürt politikası yoktur, Kürt gruplar politikası vardır. Bu kapsamda Tahran, Kürt grupları birbirine karşı kullanma eğilimi içerisinde. Irak’ın kuzeyinde de İran’ın Talabani ile ve dolayısıyla Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile iyi ilişkiler kurduğu biliniyor.
Erbil’de ise IKBY’yi de yöneten Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) etkili. KDP’nin Soğuk Savaş döneminde İran’da devlet kurma deneyiminin olduğu ve İran KDP’sinin Tahran tarafından terör örgütü olarak kabul edildiği biliniyor.
Dolayısıyla İran, geleneksel olarak KYB’yi ön plana çıkarıp KDP’yi zayıflatma arayışında. Bu anlamda KDP’nin merkezinin olduğu Erbil’in bombalanması suretiyle Tahran, IKBY’de yaşayanlara “IKBY’yi KYB yönetmedikçe güvende olmayacaksınız.” mesajını vermiş oldu.
Erbil’in vurulma nedeni vekil unsurların baskısı mı?
İran’ın Gazze’deki savaşın başından itibaren ortaya koyduğu duruş, kendi vekil unsurlarının dahi tepkisini çekmiş durumda. Söylemsel düzeyde İslam dünyasının liderliği iddiasıyla hareket eden ve mazlumlarla dayanışma iddiasında bulunan İran, Filistin konusunda kayda değer bir adım atmış değil.
Bununa birlikte İran’ın İslami argümanlarla etkilediği Irak merkezli Şii grupların Amerikan üslerine saldırılar düzenlediği ve Yemen’deki Husi Ensarullah Hareketi’nin Kızıldeniz’den geçerek İsrail’e giden gemileri hedef aldığı biliniyor.
Bu ortamda söz konusu grupların İran’ın da aksiyon almasını istedikleri ve Tahran’a baskı yaptıkları biliniyor. Özellikle de Musevi’nin öldürülmesinin ardından İran’ın cevap hakkını saklı tutacağını açıklamasına Husiler tepki göstermiş ve cevap hakkını saklı tutmanın yanıt vermemek anlamına geleceğini açıklamıştı.
Sonuç olarak vekil aktörler, İran’a ABD ve İsrail’i hedef alma konusunda baskı yapıyordu. Öyle görünüyor ki; Tahran yönetimi de vekillerin çağrısını tek bir İsrailliyi ve Amerikalıyı öldürmeden yerine getirecek çözümü Erbil’i bombalamakta buldu.