İran’ın Şam Büyükelçisi’ni Erivan’a ataması: Tahran Kafkasya’da vekalet savaşı mı istiyor?
💢 İran, yeni bir provokasyon olarak nitelendirilebilecek son derece dikkat çekici bir adım attı.
💢 Tahran yönetimi, Şam Büyükelçisi Mehdi Subhani’yi Erivan Büyükelçisi olarak atadı.
💢 Tartışma yaratan kararın arka planında hangi planlar yatıyor?
21. yüzyıl, savaşın doğasındaki değişimin en net şekilde görüldüğü dönemlerden biri. Bu anlamda geleneksel ve konvansiyonel savaşların yüksek maliyeti ve asker kaybından kaçınan devletlerin terör örgütleri ya da teşkil ettikleri milis gruplar aracılığıyla kendi ulusal çıkarlarına azami seviyede ulaşmaya yöneldikleri bilinmekte.
Bu anlamda asaleten savaşların yerini vekalet savaşları almakta ve çeşitli radikal grupların birtakım devletler tarafından vekil aktör olarak kullanıldığı görülmekte. Vekalet savaşlarının en yoğun konuşulduğu dönem ise Arap Baharı olmuştur. İran da vekil aktörler aracılığıyla bu süreçte mühim kazanımlar elde etmiştir.
Bu anlamda İran, 2010’lu yıllarda Arap halklarının demokratikleşme arzusuyla başlayan Arap Baharı sürecinde kriz fırsatçılığı yapan aktörlerin başında geliyor. Zira Şiiliğe ait kutsal yerlerin korunması argümanı doğrultusunda Devrim Muhafızları Ordusu’nun danışmanlığında lejyoner savaşçıları kullanan Tahran yönetimi, nüfuzunu Suriye’den Yemen’e kadar geniş bir coğrafyaya yaymış durumda.
Aynı İran, Güney Kafkasya’daki normalleşme süreçlerinin önünde de ciddi bir engel teşkil ediyor. Nitekim Azerbaycan ile Ermenistan arasında 44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı’nın ardından tarafların kalıcı barış anlaşmasını imzalayamamasında Tahran’ın provokasyonlarının etkili olduğu aşikar. Sürecin önündeki tek engelin İran olduğunu söylemek abartılı olsa da Tahran yönetiminin tutumunun barış süreçlerinin önündeki ciddi bir zorluk olduğu ifade edilebilir.
Tahran yönetimi, gerek kuzeybatı sınırlarında değişiklik yaşanmasına sebebiyet verecek gelişmeleri savaş sebebi saydığını belirten söylemleriyle gerek Ermenistan’a insansız hava araçları satmasıyla gerekse de Azerbaycan sınırında gerçekleştirdiği askeri tatbikatlarla bölgede çatışma dinamiklerini harekete geçirmekten çekinmemekte. Bilakis Karabağ’da işgal statükosuna dönüşün yollarını aramakta.
Bu bağlamda İran, yeni bir provokasyon olarak nitelendirilebilecek son derece dikkat çekici bir adım atmış ve Şam Büyükelçisi Mehdi Subhani’yi Erivan Büyükelçisi olarak atamıştır. Suriye İç Savaşı esnasında Şam’da görev yapan ve dolayısıyla İran’ın vekil unsur olarak kullandığı Şii milis grupların teşkil edilmesi sürecinde etkin bir rol üstlendiği bilinen Sübhani’nin böylesi kritik bir göreve atanması ise İran’ın Ermenistan’da da Haşdi Şabi, Hizbullah ve Ensarullah tarzı yapılar kurabileceğine işaret etmesi bakımından oldukça mühim.
Öyleyse sorulması gereken soru şu: Tahran yönetimi, Ermenistan’da böylesi bir proxy aktörü niçin ve kime karşı kurmak ister?
Kuşkusuz bu tarz vekil aktörler, çeşitli eylemleri aracılığıyla Erivan’ı işgal statükosuna dönüş noktasında teşvik edecek bir rol üstelenebilir. Buna dönük çeşitli sabotajlar gerçekleştirebilir. Dolayısıyla İran’ın Ermenistan’da teşkil edeceği vekil unsurları Karabağ’a yönlendirmesi olası.
İran’ın çabalarının Bakü-Erivan hattındaki kalıcı barış arayışlarının sekteye uğratılması doğrultusunda olduğu düşünüldüğünde, Zengezur Koridoru’nun açılmasını önlemek isteyen Tahran’ın Sübhani’nin öncülüğünde kurulacak bir yapıyı Karabağ’da çatışmaları başlatacak provokasyonlar için sahaya sürebileceği öngörülebilir.
Dahası bu grupların Karabağ üzerinden Bakü’ye kadar sızması ve çeşitli terör eylemleri ve suikast girişimleriyle gündeme gelmesi de olasılık dahilinde. Son dönemde Azerbaycan’da radikal Şii grupların Hüseyniyun adı altında örgütlendiği ve söz konusu yapının İran istihbaratıyla ilişkilendirilen çeşitli eylemlerde bulunduğu iddiaları düşünüldüğünde, Sübhani’nin Ermenistan’ı Hüseyniyun için güvenli limana dönüştürmek isteyeceği öne sürülebilir. Ne demek mi istiyoruz?
Bilindiği üzere Ermenistan, Hrıstiyan bir toplum. İran ise vekil unsurlarını Şiiliğe ilişkin değerler üzerinden mobilize eden idealist söylemleriyle yayılmacı politikalarını perdelemeye çalışan bir aktör. Ermenistan’da ciddi bir Müslüman nüfusun bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda, Sübhani’nin Ermenistan’ı Azerbaycan’a karşı kullanılacak Şii lejyonerler için güvenli liman haline getirmeye çalışacağı öngörülebilir. Zaten Suriye’de de Afganistan ve Pakistan’dan getirilen Şiilerin savaştırıldığını hatırlatmakta yarar vardır.
Bu noktada Sübhani’nin Ermenistan’da vekil aktör kurma girişiminde eleman temini noktasında Azerbaycanlıları, Gürcistan Şiilerini, ve Kürtleri kullanmaya çalışacağı öngörülebilir.
Tüm bunlara ek olarak PKK terör örgütü bünyesinde bulunan bir Ermeni terör grubunun İkinci Karabağ Savaşı’nda savaştığına da dikkat çekmek gerekmektedir. Karabağ ile Suriye arasında sınır bulunmadığı düşünüldüğünde, söz konusu grubun İran üzerinden Karabağ’a geçtiği ifade edilebilir. Dolayısıyla İran’ın terör örgütü PKK’yla olan münasebetleri de de Sübhani’nin Erivan Büyükelçisi olmasının akabinde daha sık konuşulması gereken bir konu olacak gibi gözüküyor.
Sonuç olarak İran, Güney Kafkasya’daki normalleşme süreçlerini zorlaştıran aktörlerin başında gelmekte. Bu anlamda Bakü ile Erivan arasında yürütülen müzakere süreçlerine dönük sabotajların altından da genellikle İranlılar çıkmakta. Nitekim 28 Mart’ta Fazıl Mustafa’yı hedef alan saldırının da İran istihbaratıyla ilişkilendirilmesi olası. Bu saldırıdan yalnızca 3 gün sonra Sübhani’nin Erivan Büyükelçisi olarak atanması ise son derece manidar. Öyle görünüyor ki Tahran; Azerbaycan’a karşı kullanmayı düşündüğü vekil aktörler için Ermenistan’ı güvenli limana dönüştürmek ve böylelikle Bakü-Erivan normalleşmesinin köküne dinamit koymak istiyor.