İşgalde 9 yıl "Kırım": Putin'in Kırım Tatarlarına düşmanlığının sebebi ne?

💢 20 Şubat 2014’te Kiev’de yaşanan trajediye rağmen Ukrayna halkı geri çekilmeyince Moskova, bütün dikkatini Kırım’a yoğunlaştırdı.

💢 Kırım'da yasadışı işgali ele alan yazı dizisinin ikinci bölümü yayında!

1. resim

(İkinci bölüm)

20 Şubat 2014’te Kiev’de yaşanan trajediye rağmen Ukrayna halkı geri çekilmeyince Moskova, bütün dikkatini Kırım’a yoğunlaştırdı.

O gece başkentteki gösterileri destekleyen Avromaydan-Kırım Hareketi’nin Akmescit’teki ofisi kundaklandı, yarımadada yayınlanan “Krımskaya pravda” ise dönemin Ukrayna İçişleri Bakanı’nı kastederek “Zaharçenko uyan! Banderacılar polisleri ve sivil vatandaşları öldürüyor” başlıklı makalede Kiev’de göstericilerin kolluk kuvvetlerine ve sivillere “vahşice” saldırdığı yalanını öne sürdü.

Kırım Parlamentosu Başkanı Vladimir Konstantinov ise artık Kremlin’de idi. Konstantinov, Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilân edebileceğini söyledi ve Rusya’dan destek istedi.

Konstantinov’un bu açıklamasına ilk tepki Kırım Tatarlarından geldi. Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Refat Çubarov “Ne yaşanırsa yaşansın, burası bizim ülkemiz, Ukrayna! Böyle gergin zamanlarda herhangi bir bölgenin yöneticileri kalkıp 'Kiev’de hoşumuza gitmeyen iktidar olursa, Ukrayna’dan ayrılma yönünde faaliyetlere hazırız' diyorsa, Kiev sokaklarında kurşun sıkanlardan daha hafif cinayet işlemiyorlar” dedi.

Refat Çubarov’un bu açıklamasının ardından Kırım Başbakanı Anatoli Mogilev, yarımadanın Ukrayna’nın ayrılmaz parçası olduğunu söyledi. Fakat aynı dakikalarda artık parlamentonun olağanüstü toplantısına hazırlık yapıldığı haberi yayılmıştı…

21 Şubat’ta Kiev’de Almanya, Fransa ve Polonya Dışişleri Bakanlarının katılımıyla göstericiler ile Yanukoviç rejimi arasında krizin çözümüne ilişkin anlaşma imzalandı. Görüşmelere Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i temsil eden Rusya Ombudsmanı Vladimir Lukin ise imza töreninde yoktu, çünkü Kremlin’in amacı Kiev’de uzlaşma sağlamak değildi. Bu iddianın doğrulanmasını uzun süre beklemek de gerekmedi; aynı günün sonunda Yanukoviç’in Harkiv’e kaçmasıyla anlaşma bozuldu.

Bu sırada Kırım’da parlamentonun olağanüstü toplantısını yapmaya çalışan Rusya yanlıları ile Kırım Tatar Milli Meclisi ve Kırım Avromaydan Hareketi temsilcileri arasında mücadele devam ediyordu. Kırım Parlamentosu 21 Şubat’ta olağanüstü toplantı yaptı, ancak herhangi karar çıkmadı. Fakat aynı gün artık Rus askerlerinin ve askeri araçlarının Yalta’ya geldiğine, Karadeniz’de Rus askeri gemilerinin hareketliliğinin gözlendiğine ilişkin haberler yayılmaya başlamıştı bile.

22 Şubat’ta Akyar, 23 Şubat’ta ise Akmescit’in giriş çıkışlarında “Kırım öz savunma güçleri” olarak adlandırılan Rusya yanlısı yasadışı silahlı güçler, kontrol noktaları oluşturmaya başladılar. Akyar’da Kent Konseyi binasına Rusya bayrağı asıldı. Ukrayna’daki yeni merkezi yönetimin temsilcileri – İçişleri Bakanı Arsen Avakov’la Güvenlik Servisi Başkanı Nikolay Nalivayçenko devlet binalarına Rusya bayraklarının çekildiği Sivastopol’e girmeyi bile başaramadı… Daha sonraki günlerde o tarihlerde Yanukoviç’in Sivastopol’de bulunduğu ve oradan Rusya’ya kaçırıldığı belli oldu…

Takip eden günlerde de Akyar, Akmescit, Kefe, Gezlev, Yalta kaynıyordu. Kırım’da Rusya işgaline direniş tarihi olarak ise 26 Şubat kayıtlara geçti.

Kırım Parlamentosu yönetimi o gün olağanüstü toplantı düzenleyerek Kırım’ın statüsünü görüşeceğini açıkladı. Kırım Tatar Milli Meclisi, parlamentonun önünde büyük bir miting düzenleyerek toplantının iptalini talep etti. Aynı gün Rusya yanlısı Sergey Aksyonov başkanlığındaki “Rus Birliği” Partisi üyeleri de parlamento önündeydi. Yaklaşık 12-13 bin kişi parlamentonun önünde iki grup halinde toplanmıştı. İki karşıt gösteride çıkan arbedede biri kalp krizi geçirerek, diğeri ise ayak altında kalarak 2 kişi hayatını kaybetti, 30 kişi ise yaralandı.

Gösteri devam ederken parlamento toplantısının iptal edildiği haberi geldi. Kırım Tatar Millî Meclisi Başkanı Refat Çubarov ve “Rus Birliği” lideri Sergey Aksyonov, parlamento önünde toplanan taraftarlarının karşısına birlikte çıkarak herkesi evlerine dağılmaya çağırdı. Olayların durulduğu düşünüldü, ancak o gecenin sabahına herkes Kırım Parlamentosu'nun işgal edildiği haberiyle uyandı.

Saat 04:20 civarında maskeli, üniformalı, silahlı kişilerin Kırım’da parlamento ve Başbakanlık binalarını işgal etti. İki binadan da Ukrayna bayrağı kaldırıldı, yerine Rusya bayrağı çekildi. Kırım yönetimi, işgali kimin gerçekleştirdiğinden habersiz olduğunu iddia ediyor, polis hiçbir müdahalede bulunmuyor, ciddi bir tiyatro oyunu oynanıyordu. Birkaç saat sonra yaşananın spontane bir girişim değil, önceden planlanmış, hazırlanılmış, Kırım yerel yönetiminin de içinde olduğu işgal operasyonu olduğu ortaya çıktı.

Kırım artık işgal altındaydı…

Kırım Tatar Milli Meclisi o gün halkına Meclis kararı olmadan sokağa çıkmama, kendi mahallelerinde bölgesel karargâhlar oluşturma çağrısı yaptı. Meclis’te artık Kırım sokaklarında görünmekten çekinmeyen silahlı Rus askerlerinin özellikle Kırım Tatarlarının yaşadıkları mahallelere provokasyon düzenleyeceği endişesi hakimdi. O günlerde Kırım Tatarları arasında en çok konuşulan konu 1944 sürgünüydü – insanlar Rusların benzer bir girişimde bulunacağından korkuyordu…

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Kırım’da kolaylıkla gerçekleştirebildiği işgali aynı kolaylıkla kabul ettirmesinin önündeki en büyük engelin Kırım Tatar Millî Meclisi olduğunun farkındaydı. Bu nedenle işgalin ardından Kırım Tatar Millî Meclisi’ni geleneksel KGB metotları ile susturmak için tam iki sene uğraştı.

İşgalden bir hafta sonra - 6 Mart’ta Kırım Başbakan Yardımcısı Rüstem Temirgaliyev Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasının ardından Kırım Tatarlarının da Ruslar ve Ukraynalılar ile aynı haklara sahip olacağını söyledi. 10 Mart’ta Kırım Tatarlarına başbakan yardımcılığı, iki bakanlık ve bütün bakanlıklarla bakan yardımcılığı görevleri verilmesi teklifi seslendirildi. 11 Mart’ta Kırım Parlamentosu, Kırım Tatarlarına büyük vaatler içeren karar kabul etti.

Vaatler, Kırım Tatarlarının ana vatanlarına döndükten sonra talep ettiklerinin tamamını ve hatta daha fazlasını kapsıyordu. En cazip olanlardan birisi Kırım Tatarcası’nın Rusça ve Ukraynaca ile birlikte resmî dil statüsü almasıyla ilgiliydi. Kırım Tatarlarına başbakan yardımcılığı da dahil kabinede 10 yer vaat ediliyordu. Kırım Parlamentosu’nda Tatarlara %20 oranında kota ayrılması, il, ilçe, kent yönetimlerinde Kırım Tatarlarının temsilciliğinin Anayasa ile garanti altına alınması, Kırım Tatarlarının Kurultay’ının ve kurultayda oluşturulan kurumların, yani Meclis’in resmen tanınması; Kırım’a dönen Tatarların yerleşmesi için bir yıllık ve beş yıllık planların kabulü, Kırım Tatarlarının her türlü hukuki, organizasyon, finans ve toprak sorunlarının çözülmesi, Kırım Tatarcası ile eğitim veren ilk, orta ve yüksek eğitim kurumlarının ve yayın yapan medya kuruluşlarının geliştirilmesi, eski yer adlarının kullanılması da vaatler listesindeydi.

Bu kararın ertesi gün Putin, Tataristan’ın eski Cumhurbaşkanı Mintimer Şaymiyev aracılığıyla Kırım Tatarlarının lideri Mustafa Abdulcemil Kırımoğlu ile telefon görüşmesi yaptı ve onu işgale susması için ikna etmeye çalıştı. Putin, Kırımoğlu’nu ikna ederse, işgali daha kolay kabul ettirebileceğine inanıyordu. Ancak Kırımoğlu, o görüşmede Rusya’dan Kırım’daki askerlerini çekmesini talep etti ve işgali tanımanın söz konusu dahi olmayacağını söyledi.

Kırımoğlu’nun Moskova’dan dönüşünün hemen ardından Kırım Tatar Millî Meclisi yarımadada yapılması planlanan referandumu kabul etmeyeceğini; Kırım Tatarlarının haklarının ancak bağımsız ve egemen Ukrayna devletinin içerisinde gerçekleştirilebileceğini beyan etti.

Putin, Kırımoğlu’dan istediğini alamayınca bu kez Meclis içinde taraftar arayışına çıktı. 1 Nisan 2014’te KTMM için Kırım yönetiminde kota, Meclis’ten birkaç kişiye görev teklif edildi, Kırım Tatarlarının yıllardır uğruna mücadele verdiği haklarının iade edileceğine ilişkin baş döndürücü vaatlerde bulunuldu.

Mustafa Kırımoğlu, vaatleri inandırıcı bulmadığını açıkça ifade etti. Ancak Meclis kararına da müdahale etmeyeceğini açıkladı. Zira bazı Meclis temsilcileri de Kırım Tatarlarının büyük zorluklarla döndükleri vatanlarını bir kez daha terk etmek istemediklerini, işgal realitesine bu hak tazminatları ile katlanmayı denemenin kötü fikir olmadığını savunuyorlardı. Bu düşünceyle de Kırım’ın yerel hükûmetine belli bir deneme süresi şartıyla Lenur İslamov ve Zaur Smirnov’u temsilci olarak gönderildi.

Ancak Kırımoğlu’nun öngörüsünün gerçekleşmesini beklemek için uzun süre gerekmedi. Bir ay bile dolmadan Moskova’nın Kırım Tatarlarına sunduğu tekliflerin hak değil, biat talebi içerdiğini herkes anladı. Kırım Tatarı olan Rusya vatandaşı Lenur İslâmov Başbakan Yardımcılığını bırakmak zorunda kaldı. İşgal yönetimi onun yerine Ruslan Balbek’i getirdi. Zaur Smirnov ise işgalcilerle işbirliğini tercih ederek görevi bırakmadı (Ancak 3 sene sonra kovuldu). 21 Mayıs’ta Meclis üyesi Remzi İlyasov Kırım yönetiminde milletlerarası ilişkiler ve sınırdışı edilmiş vatandaşlardan sorumlu komisyonun başına getirildi. Putin, Kırım Müftüsünü kendi yanına çekmeyi de başardı. Ancak Moskova da iki Meclis üyesi, bir müftü ve birkaç işbirlikçinin Kırım Tatar halkının iradesi olmadığının farkındaydı…

Bu deneme de başarısız olunca Putin, önce Mustafa Kırımoğlu ve Refat Çubarov’a ve daha sonra diğer Kırım Tatar aktivistlerine Kırım’a giriş yasağı getirerek, Meclis’le halk arasındaki bağı koparma girişiminde bulundu.

O yıl ilk kez Kırım Tatarlarının her sene 18 Mayıs’ta düzenlediği sürgünü anma mitingi yasaklandı.

Kırımoğlu’nun Kırım’a girişinin yasaklanmasının ardından yarımadada Meclis aktivistlerinin kaçırılması, tutuklanması sıradan hal almaya başladı. İsmail Gaspıralı’nın adını taşıyan Kırım Tatar Millî Kütüphanesi kapatıldı. Kırım Tatar Millî Meclisi’ne silahlı FSB elemanları baskın düzenledi, Mustafa Kırımoğlu’nun binadaki odasında bulunan özel eşyalarına el konuldu. Kırım Tatar Millî Meclisi, 15 yıl faaliyet gösterdiği binadan zorla çıkartıldı, Meclis’in faaliyeti yasaklandı. Kırım Tatar Millî Meclisi’nin bulunduğu binanın sahibi olan Kırım Vakfı’na 50 bin ruble para cezası kesildi. Kırım Vakfı’nın bütün banka hesaplarına ve malvarlıklarına haciz konuldu. Kırım Vakfı’na ait binada faaliyet gösteren Avdet gazetesi de binadan kovuldu.

Kırım “Başbakanı” Sergey Aksyonov Kırım’ın ilhakını kabul etmeyenlerin düşman ilân edileceğini bildirdi ve bu insanları ya Kırım’ın dışına süreceğini, ya da hapse göndereceğini söyledi. Kırım “Savcısı” Natalya Poklonskaya, Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasına karşı görüş ifade eden herkesin cezalandırılacağını belirterek Kırım Tatarlarını sürgünle tehdit etti.

Kırım’da en çok izlenen Kırım Tatarlarına ait ATR televizyonuna “aşırıcılık” uyarısı içeren bildiri gönderildi, daha sonra kanal kapatıldı. Kırım Haber Ajansı’nın faaliyeti yasaklandı. Kırım Tatar okulları kapatıldı, Kırım Tatarca eğitimi saatleri azaltıldı. Kırım Tatarcası öğretmenlerinin eğitimleri ve diplomaları ile ilgili değişikliklerle Kırım Tatarca eğitiminin önünde engeller oluşturuldu. Çocukları için okullarda Kırım Tatarca eğitim talep eden aileler haklarında dava açılacağı tehdidi ile taleplerini geri çekmek zorunda bırakıldı. Kırım Tatarlarına ait kreşlere de FSB tarafından baskınlar yapıldı, öğretmenler ifade vermeye zorlandı.

Sayısı kesin olmamakla birlikte yaklaşık 30 bin Kırım Tatarı Kırım’ı terk etti. Yarımadadan ayrılmak zorunda kalan Kırım Tatarları Kiev, Lviv, İvano-Frankivsk gibi Ukrayna’nın Batı kentlerine yerleşti. Kırım Tatarlarının büyük bir kısmı ise büyük zorluklarla döndükleri Ana Vatanlarını, bütün işkencelere, zorluklara rağmen terk etmek istemedi. Onlarca Kırım Tatarı kaçırıldı, kayboldu, öldürüldü. Kırım Tatar Milli Meclisi üyeleri İlmi Ümerov ve Ahtem Çiygöz dahil, yüzlerce Kırım Tatarı hapse atıldı. Çiygöz ve Umerov, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimiyle 2017’de serbest bırakıldı, ancak Kırım’a girişleri yasaklandı.

Çiygöz ve Umerov serbest bırakıldığında artık Kırım Tatar Milli Meclisi Rusya’da aşırılıkçı örgüt ilan edilmişti. 26 Nisan 2016’da Kırım’ın sözde Yüksek Mahkemesi, Kırım Tatar Millî Meclisi’ni aşırılıkçı örgüt adlandırarak faaliyetini yasakladı. Aslında bu kararla Kırım Tatar halkının tamamı “yasaklı” statüsüne sokuldu. Çünkü Meclis, sadece Kurultay’da seçilen 33 kişi ile sınırlı değil; merkez karar organları, 21’i yarımadada olmak üzere 23 bölgesel teşkilatı, bu teşkilatlarda temsil hukukuna sahip yaklaşık 2500-3000 üyesi ve de Kurultay’a bu insanları seçme hakkı veren 250-300 bin Kırım Tatarı ile bütün bir halk demek. Bu nedenle KTMM’nin kapatılması 300 bin Kırım Tatarının işgal yönetimi altında yasaklı, aşırılıkçı, ayrılıkçı statüsüne sokulması anlamına geliyordu.

Nitekim bu kararın ardından Rus kolluk kuvvetleri Kırım Tatarlarına yönelik baskıları sürdürmek için ilave yetki ve tam serbestlik elde etmiş oldu. Özellikle 2016 senesinden sonra kaçırılma ve gözaltı olayları arttı. Dünya Kırım Tatar Kongresi Yönetim Kurulu Üyesi Ervin İbrahimov da o karardan sonra kaçırılanlar arasındaydı. Ervin İbrahimov’un akıbetinden halen haber yok, oğlunun kaçırılmasının ardından felç geçiren annesi ise yaklaşık 7 yıldır yol bekliyor.

Kırım Tatar Milli Meclisi’nin aşırılıkçı örgüt ilan edilmesinin ardından çoğu Meclis üyesi yarımadayı terk etmek zorunda kaldı. Tehditlere, vaatlere, yakınlarından gelen telkinlere rağmen Kırım’ı terk etmeyen ve Meclis ile halk arasında köprü rolünü sürdüren KTMM Başkan Yardımcısı Neriman Celal ise 2021 senesinde gözaltına alındı. Geçtiğimiz eylül ayında Kırım Yüksek Mahkemesi, Neriman Celal’e 17 yıl hapis cezası verdi. İşgal mahkemesi, Neriman Celal’i doğalgaz boru hattına sabotaj düzenlemekle suçladı, oysa Kırım’da herkes Neriman Celal’in “suçu”nun ne olduğunu biliyor: yasadışı suçlamalarla hapse atılan Kırım Tatarlarını ve ailelerini yalnız bırakmamak, mahkeme duruşmalarına katılmak, işgali kabul etmemek, Rusya’yı kendine vatan olarak görmemek.

Hiçbir kanıtın sunulmadığı, tanıkların bir birilerini yalanladığı mahkeme oyununun sonunda Neriman Celal’in söylediği gibi: “Bana, Kırım Tatar Milli Harekatı aktivistine, Kurultay üyesine ve Kırım Tatar Milli Meclis Başkanının Birinci Yardımcısına yönelik bu davanın amacı Kırım Tatarlarının seçilmiş organına “terörist” damgası yapıştırmak ve böylece Kırım’ın köklü halkına yönelik kitlesel baskıların yolunu açmaktır”…

Neriman Celal’in avukatı Nikolay Polozov da Rusya iktidarının yakın gelecekte Meclis’e yönelik “aşırılıkçılık” kararını “terörizm” ile değiştirmeyi hedeflediğini söylüyor. Polozov’a göre, bu karar önceden vardı, sadece Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’ya başlattığı tam kapsamlı saldırının ardından ertelendi, fakat rafa kaldırılmadı.

Rus avukat Polozov, Meclis’e yönelik uydurma davaların tek bir amacının olduğu görüşünde: “İşgalin başından itibaren Kremlin’e sadakat sergilemeyen Kırım Tatarlarını sürekli baskı altında tutmak, bu baskıları sürdürmek ve artırmak için Meclis’i sürekli hedefte tutmak”…

(devam edecek…)

Tartışma