gdh'de ara...

İsrail'de 8 partili koalisyonun çöküşü ve derinleşen siyasi kriz

İsrail'de siyasi çalkantılar devam ediyor. Bennett'in koalisyon hükümeti, İsrail siyasetinin çalkantılı tarihinin tartışmasız en tuhaf koalisyonu olarak kayıtlara geçti.

1. resim
16.07.2022

İsrail hükümetinin çöküşü, İsrail'deki siyasi krizin tamamen eski Başbakan Benjamin Netanyahu'dan kaynaklanmadığı argümanını doğruladı.

Bennett'in koalisyon hükümeti, İsrail siyasetinin çalkantılı tarihinin tartışmasız en tuhaf koalisyonu olarak kayıtlara geçti.

Koalisyonun kabinesi, merkezci Yesh Atid ve Blue and White, solcu Meretz ve hatta bir Arap partisi olan Birleşik Arap Listesi (Ra'am) ile birlikte Yamina, Yisrael Beiteinu ve New Hope gibi aşırı sağ ve sağcı grupları içeriyordu. Koalisyonda ayrıca, bir zamanlar İsrail'in baskın siyasi unsuru olan ancak şimdi neredeyse tamamen tabanı olmayan İşçi Partisi'nden bile temsilciler vardı.

Haziran 2021'de bu koalisyon kurulduğunda; İsrail'in inatçı, kendi çıkarına hizmet eden ve yozlaşmış Netanyahu'nun pençesinden kurtuluşu, bir tür siyasi mucize olarak kutlandı. Ancak Bennett hükümetine duyulan güven yersizdi.

Milyoner politikacı Bennett, 2013'te gururla "Hayatımda çok sayıda Arap öldürdüm ve bunda bir sorun yok" açıklamasında bulunmuştu. 2014'te, kuşatma altındaki Gazze'deki en ölümcül savaşlardan birinde İsrail'in hedeflerine ulaşamadığı için Netanyahu'yu çok eleştirdi.

İsrail'de bir çok kesim, Bennett'in Netanyahu'yu devirmeyi başaracağı umuduyla tüm bunları görmezden gelmek istedi. Bu olasılık, Netanyahu'nun çeşitli ciddi yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kaldığı Kasım 2019'da çok gerçek oldu.

Bennett ve Lapid'in hükümeti 13 Haziran 2021'de resmen yemin ettiğinde, İsrail siyasetinde yeni bir dönem başlamış gibi görünüyordu. Bu arada Netanyahu da muhalefet saflarına sürülmüştü.

Bazı analistler, Bennett'in koalisyonunun yaşadığı çeşitli krizler için hala Netanyahu'yu suçlamaya devam ediyor. Ama buna dair çok az kanıt var. Aslında hükümet kendi çelişkilerinin ağırlığı altında çöktü.

Netanyahu hala başbakan olsaydı, Haziran 2021 ile Haziran 2022 arasında İsrail'i yöneten hükümetin eylemleri farklı olur muydu?

Neredeyse hiç birşey değişmedi. Evlerin yıkılması, Batı Şeria'daki ve Kudüs'teki Filistinli toplulukların mülksüzleştirilmesi ve İsrail'in Arap komşularına karşı çeşitli rutin saldırı eylemleri değişmedi.

BM verilerine göre, Haziran 2021 ile Mayıs 2022 arasında İsrail ordusu tarafından İşgal Altındaki Topraklarda 79 Filistinli öldürüldü. Güney Hebron Tepeleri'nde 36 kilometrekarelik bir alan olan Masafer Yatta bölgesi, İsrail tarafından tamamen ilhak edilmek üzere belirlendi. Bölgedeki 1.200 Filistinlinin sınır dışı edilmesi şimdiden başladı.

Bu gelişmeler Netanyahu'nun Kasım ayında planlanan seçimler ile geri dönmesinin hoş bir gelişme olacağı anlamına gelmiyor. Bu deneyim bize, İsrail'i kim yönetirse yönetsin, ülkenin özellikle de Filistinlilere yönelik siyasi tutumunun değişmediğini gösteriyor.

İsrail siyasetinin istikrarsız olduğu artık biliniyor. Ancak bu istikrarsızlık son yıllarda daha da kötüleşti. 1996'dan beri İsrail'de her 2,6 yılda bir seçim yapılıyor. Ancak Nisan 2019'dan bu yana, ortalama hükümet süresi dramatik bir şekilde bir yıldan daha az bir süreye düştü.

Bazı İsrailli analistler, İsrail'in siyasi krizinin ancak, seçim ve anayasa reformları başlatıldığında sona erebileceğini öne sürüyor. Ancak bu düzeltmeler yapılsa bile yüzeysel bir düzeltme olacaktır. Ne de olsa, İsrail'in parlamenter ve seçim yasalarının çoğu, hükümetlerin nispeten istikrarlı olduğu zamanlara dayanan, uzun yıllardır yürürlüktedir.

İsrail'in değişmesi için, mevcut kışkırtma ve savaş atmosferinin yerini, bir barış ve uzlaşma dilinin alması gerekiyor. Fakat şu anda savaşı ve şiddeti körükleyen ülke genelindeki mevcut nefret dolu atmosfer ile bu neredeyse imkansız.

Büyük ihtimalle İsrail'in siyasi krizleri ön plana çıkmaya devam edecek. Koalisyonlar kurulacak, ancak kısa süre sonra tekrar çökecek. İsrail'in siyasi istikrarsızlığı artık bir istisna değil, norm haline geldi.

İsraillilerin yüzleşmeyi reddettiği şey, aşırı sağcı, aşırılık yanlısı hükümetlerin doğası gereği istikrarsız olduğu gerçeğidir. Sözde merkezci, hatta solcu bir başbakan bile kendini hükümetin başında bulsa, militarist, şovenist ve sömürgeci bir zihniyetle ülkeyi yönettiği sürece bu sonuçlar değişmeyecektir.

Eurasia Review'de yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.