gdh'de ara...

Jeopolitikte öngörülemezliğin belirleyiciliği: Kuzey Kore barışa nasıl katkı yaptı?

❝Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır.❞

💢 Çin yönetimi komşusu Kuzey Kore'nin yarardan çok zarar getiren eylemlerinden bir yenisi ile sınanıyor.

💢 Kuzey Kore'den kaynaklanan saldırı tehditi, Çin karşısında birleşen ittifakı güçlendirmeye devam ediyor.

1. resim

Başlığı okuyanlar muhtemelen, son 2 buçuk yılda Kore Yarımadası ve Japonya çevresini her türden füzesi ile atış poligonuna çeviren ve her an yeni bir nükleer silah denemesi yapması beklenen Kuzey Kore’nin barışa nasıl bir katkı yapmış olabileceğini düşünerek şaşkınlığa düşmüşlerdir.

Jeopolitik meselelere uzaktan bakanlar genellikle sarsıcı sonuçları olan olayların ya çok sofistike planlamalar ile yürürlüğe konduğunu düşünmeye eğilimlidirler ya da her olayın arkasında mutlaka bir komplo teorisi aramaya yatkındırlar.

Tarihi kendisine öğretmen belleyenler ise karmaşık görünen jeopolitik vakaların genellikle liderlerin sonuçlarını öngöremedikleri kararlar vermeleri ya da kimsenin tahmin etmesinin mümkün olmadığı sonuçların ortaya çıkması ile gerçekleştiğini fark edebilirler. Hiç şüphesiz büyük tarihi olayların arkasında derin planlar ve komplolar arayanlar için düş kırıklığı yaratan bir durumdur bu.

Çin lideri Mao’nun 1958’de “İleri Doğru Büyük Sıçrama” adı altında yürürlüğe koyduğu endüstrileşme hamlesinin, modern tarihin gördüğü ikinci büyük kıtlığa yol açıp 2 yılda tahminen en az 30 milyon kişinin ölümüne neden olması bu tür öngörülemez “karar-sonuç” ilişkilerinden biridir. 1962’de terk edilen bu yıkıcı ekonomik hamle, Mao’nun koltuğunu sallamış, Çin Komünist Partisi liderliğini korusa da devlet başkanlığını terk etmek zorunda kalmıştı.

Tarihe geçmiş benzer hayati hatalardan biri de Alman İmparatoru II. Wilhelm’in, Alman diplomasisinin temel direği Başbakan Otto von Bismarck’ı görevden alması ve Bismarck’ın en önemli öğretisi olan Rusya’yı yakın tutma prensibini terk etmesi ile yaşanmıştı. II. Wilhelm, Rusya’dan uzaklaşarak İngiltere ve Fransa ile ittifak aramasının bedelini 1. Dünya Savaşı’nı ve de tahtını kaybederek ödedi.

Benzer bir hata 1933’te Almanya’da iktidarın dizginlerini ele alacak Adolf Hitler tarafından da tekrar edilecekti. Adolf Hitler de 1940’ta Fransa’yı ele geçirdikten sonra İngiltere’nin mutlaka teslim olacağı ve kendisiyle işbirliği yapacağına dair temelsiz bir inanca saplanmış, kaybettiği zamanın bedelini ABD’nin Avrupa’nın yardımına gelişiyle ödemişti.

Bu örnekler ışığında Kuzey Kore lideri Kim Yong Un’un da yukarıdaki hataların izinden gittiğini söylemek yanlış olmaz.

Kuzey Kore'den Çin'in çevrelenmesine büyük katkı

Kim Yong Un, dedesi Kim il Sung’dan yalnızca ülkeyi miras almakla kalmadı. Dedesi ve babasının gerilimi artırma taktiklerini de devraldı. Ekonomik kriz, kıtlık vb. sorunlarla karşı karşıya kalan Kuzey Kore’nin bölgede askeri gerilimi tırmandırarak, silah kullanmaktan çekinmeyerek uyguladığı şantaj yöntemleri uluslararası toplumun malumu.

Geçmişle günümüz arasındaki fark Kuzey Kore’nin bugünkü liderinin, şantaj gereçlerine başta kıtalararası balistik füzeler olmak üzere çeşit çeşit füzeler ile sofistike nükleer silahları da eklemiş olması.

Covid-19 salgınına bağlı olarak ekonomik durumu ve gıda üretimi krize girdiği anlaşılan Kuzey Kore, uluslararası toplumu kendisine yardıma ikna etmek için 2021 yılından itibaren Japonya’nın doğusuna geçecek şekilde ve Endonezya istikametine 30 defa füze yolladı.

İşte bu noktada büyük ihtimalle Kuzey Kore liderliğinin hesap etmediği, dahası zaten Amerika Birleşik Devletleri, Japonya ve AUKUS İttifakı tarafından denizlerde çevrelenmekten ziyadesiyle rahatsız olan Çin Halk Cumhuriyeti’nin hoşlanmayacağı bir gelişme yaşandı: Japonya-Güney Kore yakınlaşması.

1910-1945 yıllarındaki Japon işgalinin miras bıraktığı toplumsal yaralar nedeniyle Tokyo yönetimine karşı duyguları pek de sıcak olmayan Güney Kore, 2011 yılında durmuş olan mekik diplomasisini liderler düzeyinde yeniden başlatacak adımlar attı. Kuzey Kore’nin günbegün artan füze tehdidi, önce Japonya ve Güney Kore’nin 2022 yılının Mayıs ayından itibaren “gelecek odaklı komşuluk diplomasisi”ne geçişlerine vesile oldu.

İki ülke liderleri 2022 yılının Kasım ayında Kamboçya’daki uluslararası bir zirvede biraraya geldikten sonra, Güney Kore lideri Yoon bu yılın Mart ayında Tokyo’yu ziyaret etti. Japonya Başbakanı Fumiyo Kişida ile Güney Kore lideri Yoon arasındaki görüşmenin gerçekleşeceği günün sabahında Kuzey Kore'nin balistik füze denemesi yapması ise Kim Jong Un’un olası gelişmeleri hesaplayamadığının bir başka deliliydi.

Nitekim görüşme neticesinde iki ülke arasındaki Askeri Enformasyonun Genel Güvenliği Mutabakatı'nın (GSOMIA) yeniden aktif hale getirilmesi kararlaştırılırken, taraflar Kuzey Kore’nin füze ve nükleer silah denemelerine karşı bilgi paylaşma kararı aldı. Ancak gelişmeler bununla da sınırlı kalmadı.

Washington fırsatı kaçırmadı

Sırada Hiroşima’da düzenlenecek G-7 Zirvesi ve ABD’nin de bu oluşuma müdahil olma süreci vardı. 19-21 Mayıs tarihleri arasındaki zirve esnasında ABD Başkanı Biden, Kişida ve Yoon ile üçlü zirve gerçekleştirdi. ABD Başkanı, Japonya ve Güney Kore liderlerini, Kuzey Kore’den kaynaklanan saldırı tehdidini daha resmi bir formatta ele almak üzere Washington’da görüşmelerde bulunmaya davet etti.

Washington’daki görüşmenin planları yapılırken üç ülkenin Savunma Bakanları 3 Haziran’da Singapur’da biraraya geldiler. Japonya Savunma Bakanı Yasukazu Hamada, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve Güney Kore Savunma Bakanı Lee Jong Sup, Kuzey Kore füze tehditlerini gerçek zamanlı olarak bildirecek ortak bir erken uyarı sisteminin üç ülkenin katılımıyla 2023 yılı sonuna kadar kurulması için mutabakata vardılar.

Bu savunma sisteminin yalnızca Kuzey Kore füzelerini tespit için çalışacağını düşünmek, şu anda Tayvan Adası çevresinde yaşanan gelişmeler dikkate alındığında bir miktar saflık olacaktır.

NATO’yu Hint-Pasifik bölgesine taşımaya çalışan, nükleer denizaltı teknolojisi transferi görünümlü AUKUS İttifakını kuran, Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında getirilen kısıtlamaları çeşitli hüllelerle aşarak silahlanmasına göz yuman ABD’nin, Çin anakarası çevresinde inşa ettiği ittifaklar zincirine böylece bir halka daha eklenmiş oldu.

Pekin yönetimi, geçmişte askerleriyle yardımına koşmuş olsa da sürekli ekonomik desteğe ihtiyaç duyması sebebiyle yeterince sorun yaratan komşusu Kuzey Kore’nin, yarardan çok zarar getiren eylemlerine karşı da bir çare aramak zorunda kalacaktır. Atalarımızın da ifade ettiği gibi “Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır”.

Tartışma