Kırgızistan’da Soros tartışmaları
💢 Kırgızistan Cumhurbaşkanı Caporov’un ülke siyasetini dizayn etmeye çalışan yabancı vakıflarla mücadelesinden Sorosçular da nasibini aldı.
💢 Bişkek'in Soros’un tasfiyesi için başlattığı süreç Kırgızistan’ın egemenliğini güçlendirecek.
Orta Asya ya da tarihsel ifadesiyle Batı Türkistan ülkeleri içerisinde demokratikleşme süreçleri bakımından başı çeken ülkenin Kırgızistan olduğunu ifade etmek mümkün. Ülke, bu nedenle “demokrasi adası” olarak nitelendirilmekte.
Fakat Kırgızistan’da sıklıkla meydana gelen toplumsal hareketler ve bunların neticesinde yaşanan devrimler, ülkede çeşitli istikrarsızlıkların yaşanmasına sebebiyet vermektedir.
Nitekim çeşitli ülkelerde iktidarların değişebilmesi bir demokrasi göstergesi olsa da halkın iradesiyle seçilen yöneticilerin görev sürelerini tamamlamadan iktidardan uzaklaştırılmaları ve deyim yerindeyse kitlesel eylemlerin siyasilerin üzerinde demoklesin kılıcıymışçasına sallandırılması, istikrarsızlıklara yol açmakta ve birtakım kaotik süreçleri beraberinde getirmektedir.
Aslında toplumların iktidarlar tarafından hayata geçirilen politikalara olan tepkilerini, çeşitli protestolar vesilesiyle göstermeleri meşru bir demokratik hak.
Fakat bu hakkın, ülkenin iç dinamiklerinden bağımsız bir biçimde yabancı aktörlerin çıkarlarına hizmet edecek kışkırtmalar yoluyla kullanılması, devletlerin egemenliklerine ve bağımsızlıklarına dış güçlerin müdahalesi anlamına gelmekte. Bu da demokrasinin getirdiği hak ve özgürlüklerin farklı emeller doğrultusunda yönlendirilmesi demek.
Toplumsal hareketler yoluyla iktidarları değiştiren ve böylece devletleri dizayn eden aktörlerin başında ise Sorosçu yapılanmalar geliyor. Açık Toplum Enstitüsü ya da Soros Vakfı gibi isimlerle anılan ve post-Sovyet coğrafyada yer alan ülkelerde örgütlenen Sorosçu gruplar, devletlerin liberalleşme ve buna bağlı olarak Batılılaşma süreçlerini teşvik ederekn; bir yandan çeşitli yardım faaliyetleri aracılığıyla Batı’nın yumuşak gücünü arttırmakta; diğer taraftan da medya örgütlenmeleri yoluyla kamuyounu ve dolayısıyla halk hareketlerini yönlendirmekte.
Yani Sorosçu gruplar, sokağı yönlendirme kapasitesine ulaşmayı hedeflemektedir. Nitekim eski Sovyet coğrafyasında gerçekleşen renkli devrimler bunun en tipik örnekleridir.
Soros’un etkili olduğu Orta Asya cumhuriyetlerinin başında ise Kırgızistan gelmekte. Nitekim bu ülkede 2005 yılında gerçekleşen “Lale Devrimi”nin Sorosçu bir devrim olduğu biliniyor. Bu da Soros’un ülkedeki nüfuzunu göstermesi bakımından oldukça mühim.
Mevzubahis etkinliğin son dönemde Kırgızistan’da gözaltına alınan Kaktus Media ve Kloop mensubu “gazeteciler” ya da bir diğer ifadeyle “etki ajanları” ve yayın faaliyetleri askıya alınan Azattyk Radyosu vesilesiyle yeniden tartışma konusu olduğu görülmekte.
Anlaşılan o ki; Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caporov’un Kırgızistan’ın bağımsızlığını ve egemenliğini güçlendirmek maksadıyla ülke siyasetini dizayn etmeye çalışan yabancı vakıflara karşı yürüttüğü kararlı mücadeleden Sorosçular da nasibini almış durumda.
Tahmin edileceği üzere Soros’un Kırgızistan’daki faaliyetleri, diğer pek çok ülkede de olduğu gibi demokrasi ve insan hakları temelli evrensel değerler üzerinden yürütülen ve çeşitli yardım kampanyalarıyla desteklenen yumuşak güç çalışmaları olmanın çok daha ötesinde.
Hiç şüphe yok ki; vakıf, ülkenin Amerikan ekseninde konumlanmasına dönük bir çaba içerisinde. Bu çabanın sonuç vermediği durumlarda ise medya üzerinden başlatılan kampanyalar vesilesiyle halk kitleleri harekete geçirilmekte, iktidarlar devrilmekte, istikrarsızlıklar yaratılmakta.
Halihazırda Kırgızistan’daki Sorosçu propagandanın başat aktörünün; yani Soros’un medya ayağının başlıca temsilcisinin Azattyk Radyosu olduğunu ifade etmek mümkün. Bu nedenle de radyonun faaliyetlerinin askıya alınmasına karar verildi.
Şüphesiz Sorosçu yapıların arzusu, Bişkek’in Batı’nın beklentilerini, Kırgızistan’ın ulusal çıkarlarının üzerinde konumlandırmasıdır. Bu ise hiçbir milli hükümetin kabul etmeyeceği bir durumdur.
Nitekim Kırgızistan Cumhurbaşkanı Caparov da ülkesinin öncelikleri doğrultusunda hareket ederek 2021 yılında Sivil Toplum Kuruluşları (STK) yasasında birtakım değişiklikler gerçekleşmesini sağlamış ve devletin STK’lara aktarılan yabancı fonlar üzerindeki denetiminin ve kontrolünün önünü açmıştır.
Zaten Azattyk Radyosu başta olmak üzere Soros destekli yapıların Caparov’a yönelik muhalefetini sertleştirmesi de bahsi geçen hadisenin akabinde gerçekleşti.
Sonuç olarak Bişkek yönetimi, Soros’un tasfiye edilmesine dönük bir süreç başlatmıştır. Söz konusu sürecin Kırgızistan’ın egemenliğini ve bağımsızlığını güçlendireceğini öne sürmek mümkün. Lakin Batılı aktörlerden özellikle de AB’den gelen basın özgürlüğü temelli eleştirilerin Bişkek’in Batı’yla ilişkilerinde soğuk rüzgarlar esmesine sebebiyet vereceği de öngörülebilir.