İstanbul'un küçük kıyameti: 1509 İstanbul Depremi
Biz kendisini unutmayı tercih etsek de deprem gerçeği dünyanın en önemli fay hatlarından birisinin üzerinde olan Türkiye'ye ve özellikle İstanbul'a kendisini hatırlatmaya devam ediyor.
Kuzey Anadolu fay hattının üzerinde bulunan İstanbul'un fay kadersizliği, şehirde 100, 250 ve 500 yıllık döngülerde büyük depremlere yol açmakta ve 8000 yıllık şehir tarihinde bu depremler önemli yer tutmaktadır.
Şehrin yaşadığı 500 yıllık rutinlerin en korkuncu ise 10 Eylül 1509 günü akşam saat 22.02'de, Osmanlı İmparatorluğu'nun henüz 56 yıllık başkenti olan İstanbul'da ve merkez üssü olarak Adalar açıklarında gerçekleşmiştir.
10 Eylül 1509 depremi ya da daha sonra takılan lakabı ile küçük kıyamet, son 500 yıl içinde Doğu Akdeniz'in tamamında kaydedilen en korkunç doğal afet olarak tarihe geçmiştir. Şiddetinin 8.0 civarında olduğu tahmin edilem bu deprem öyle büyük bir faciadır ki neredeyse Kuzey Anadolu fayının Bolu'dan Gelibolu yarımadasına kadar olan kısmının tamamını tek parça olarak kırmıştır.
Yaklaşık olarak 50.000 nüfusa sahip olduğu tahmin edilen İstanbul'da 10.000'e yakın insanın deprem yüzünden öldüğü tahmin ediliyor ki bu şehir nüfusunun %20'sini kapsamaktadır. Bu depremde şehirdeki evlerin neredeyse tamamı yıkılmış, yok olmuştu. Yıkılmayanların ise ağır hasara uğradığı kayıtlara geçmiştir.
Şehirde bulunan 109 Cami ya yıkılmış ya da büyük hasar görmüştü. Ayasofya Camii'nin bir Fatih döneminde ilave edilen bir minaresi yıkılmış, henüz 50 sene önce inşa edilmiş olan Fatih Camii'nin hem kubbesi, hem de minareleri yıkılmıştı. Bizans bakiyesi olan kara surlarında hasar korkunç olmuş, 49 adet burç tamamen yıkılmıştı. Günümüze kadar kısmen ulaşan Edirnekapı ve Silivrikapı burçları da yıkılanlar arasındaydı.
Kara surları ile birlikte özellikle Topkapı Sarayı'nın alt kısmındaki deniz surları da yıkılan yerler arasındaydı. Şehirdeki pek çok hamam, çeşme, cami ve çarşıların yıkılmasına yol açan depremde İstanbul halkının alışık olmadığı tsunami de oluşmuş ve dalgaların boyu 10 mt'yi aşmıştı.
Bu dalgalar yüzünden Yedikule ve Galata'da deniz kıyısındaki pek çok ev sulara gömülmüştür. Sur dışında ise Galata surlarının çökmesine yol açan depremde Galata Kulesi de yıkılmış, bunlarla birlikte Kız Kulesi, Anadolu Hisarı ve Yoros Kalesi de büyük hasar görmüştür. Galata'nın üst kısmındaki Pera bölgesinde toprak yarılmış ve yerden kum fışkırmıştı.
Viyana'dan Kahire'ye kadar olan tüm alanda neredeyse her şehirde hissedilen küçük kıyamet doğal olarak sadece İstanbul'a zarar vermemişti. Silivri Kalesi tamamen yıkılmış, Çorlu'nun tam ortasında açılan dev yarığa şehrin nüfusunun büyük bir kısmı düşmüş ve korkunç çukurun dibinden günlerce inlemeler ve feryatlar işitilmişti.
Gebze'de gece konaklayan ve başlarında Mustafa Paşa'nın olduğu yaklaşık olarak 400 kişilik bir birliğin tamamı açılan yarıktan içeri düşerek kaybolmuştu. Sultan 2.Beyazıd'ın doğduğu yer olan ve günümüzde Yunanistan sınırları içinde kalan eski şehrimiz Dimetoka büyük oranda hasar görmüş, bu şehir gibi Gelibolu'da da çökmeyen bina kalmamıştı. Edirne, İzmit ve Bursa'da da çok büyük oranda hasarın oluştuğu kayıtlara geçmiştir.
Artçılarının aylarca sürdüğü bu korkunç deprem İstanbul'daki deprem rutinini de bizlere hatırlatması açısından önemlidir.
Bu depremden 257 yıl sonra 1766 yılında yine merkez üssü İstanbul adalar olan korkunç bir deprem yaşanmış ve bu faciada da şehirdeki Fatih döneminin en kıymetli eserlerinden Fatih Camii ve Eyüp Sultan Camii de tamamen yıkılmıştı. 1766 depremine 257 sene ilave edersek 2023 yılına ulaşıyoruz. Bu da bize şehirdeki 250 yıllık depremler rutininin artık tamamlandığını, 500 yıllık rutinin ise 1509 depreminden sonra 513 seneyi geçtiğini gösteriyor.
Beklenen büyük İstanbul depremi günümüzde bizleri diğer sorunlarımız kadar ilgilendirmiyor olsa da aslında ele almamız gereken, kentsel dönüşüme büyük ağırlık vermemizdir.
Yapılması gereken, (Allah muhafaza) gerçekleştiğinde yüzbinlerce insanımızı öldürecek bir potansiyele sahip olduğu bilinen bu depremin farkında olmamız başta kamu kurumları olmak üzere ülkede büyük bir deprem seferberliği başlatmaktır.