Maryland’teki “kölelerin” yaşayan 42.000 akrabası bulundu
Köleleştirilmiş insanların soyundan gelenlerin ve uzak kuzenlerinin izini sürmek için ilk kez Antik DNA kullanıldı.
İlk kez gerçekleştirilen bir DNA analizi, Maryland mezarlığına gömülen 27 özgür ve köleleştirilmiş Afrika kökenli Amerikalıyı, yaşayan 42.000 akrabaları ile ilişkilendirdi.
Yeni araştırma, ataları transatlantik köle ticareti sırasında kaçırılan, aile geçmişleri yüzyıllar süren kölelik sürecine yenik düşen Afrika kökenli Amerikalılar için “tarihsel bir kapı” açıyor.
Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nden antropolog Kari Bruwelheide, “Bu çalışma, genom biliminin yok edilenlerin bir kısmını yeniden inşa etme gücünü gösteriyor.” diyor.
“Afrika kökenli Amerikan ve Amerika Birleşik Devletleri tarihi açısından, bu hikayeleri ve aile miraslarını ortaya çıkarmak, kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve bugün birbirimize nasıl bağlı olduğumuzu anlamak, bunu kabul etmek açısından önemli nitelikte.”
Mezarlık, 1770’lerde faaliyete geçen ve Catoctin Demir Ocağı olarak bilinen bir demir işleme ocağı üzerinde yer alıyor.
18. yüzyılın geri kalanı ve 19. yüzyılın başlarında, çoğunlukla köleleştirilmiş Afrika kökenli Amerikalılar orada çalıştı; omurilik yaralanmalarına veya ocak dumanının solunmasına yol açan koşullarda soba, tencere ve top güllesi gibi eşyaların üretimini gerçekleştiriyordu.
Catoctin Demir Ocağı Tarihi Derneği’ne göre pek çok kişi doğrudan Afrika’dan alınıp değerli demir işleme becerileri nedeniyle demirhaneye getirildi.
1770’ler ile 1840’lar arasında Catoctin Demir Ocağı’nda ve çevredeki toplulukta çalışan yaklaşık 100 kişi, orada isimsiz mezarlara gömüldü.
Bu noktadan sonra Avrupalı göçmenler demirhanedeki işgücüne hakim oldu ve bir yüzyıldan fazla bir süre boyunca bu Avrupalı işçiler, köleleştirilmiş Afrika kökenli Amerikalılar tarafından üretilen yüksek kaliteli malların ortaya konulmasıyla itibar kazandı.
Mezarlık, bir devlet otoyolunun inşaatında insan kalıntıları ve sanat eserlerinin ortaya çıkarıldığı 1979 yılına kadar unutulmuştu.
Arkeologlar 35 mezarda kazı yaptılar ve kalıntıları Smithsonian Enstitüsü’ne teslim ettiler. 2015 yılında Catoctin Demir Ocağı Tarihi Derneği başkanı Elizabeth Comer, Bruwelheide ile yine Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nden antropolog Douglas Owlsey ile temasa geçti ve Catoctin Demir Ocağı’ndaki kalıntıları yeni teknikler kullanarak analiz etmelerini istedi.
Müzeden yapılan açıklamaya göre bu yaklaşımın amacı “daha doğru ve kapsayıcı bir tarihsel yorum” sağlamaktı.
Smithsonian araştırmacıları, tarih topluluğu ile birlikte, mezarlığa gömülen 27 kişi için genom çapında veri elde etmek ve bunları 23andMe tarafından genotiplendirilen 9,3 milyon gönüllü araştırma katılımcısı ile yaklaşık olarak karşılaştırmak için Harvard Üniversitesi ile Boston Üniversitesi’ndeki bilim insanlarının yanı sıra DNA test şirketi 23andMe’deki genetikçilerle de ortaklık kurdu.
Daha önce, Harvard’ın açıklamasına göre, ilk Afrika kökenli Amerikalılardan gelen genetik bilgiler, anneden kalıtılan mitokondriyal DNA, erkeklerdeki Y kromozomu DNA’sı ve genellikle siyahi katılımcıların bulunmadığı toplumsal veritabanlarındaki DNA dizilerinin karşılaştırılması yoluyla elde ediliyordu.
Araştırmacılar her tarihsel bireyin tüm genomunun dizilemesini gerçekleştirdi ve bu da beş genetik aileyi ortaya çıkardı. Daha sonra, Antik DNA’yı yaşayan insanların DNA’sıyla karşılaştıracak bir algoritma geliştirdiler.
23andMe’nin veritabanında gömülü kişilerle akraba olan 41.799 Amerikalı tespit edildi. Bunlardan 2.975’i Catoctin Demir Ocağı’nda bulunan insanlarla daha fazla ve daha uzun DNA parçaları ortak olarak bulunan yakın akrabalar.
Bu yakın akrabaların en yoğun olduğu bölge bugün hala Maryland’de bulunuyordu.
Harvard’ın açıklamasına göre, yeni analiz ayrıca bazı bireylerin Batı Afrika’daki Wolof ve Mandinka popülasyonlarından ve Orta Afrika’daki Kongo halkından geldiğini ortaya çıkardı.
Şu ana kadar araştırmacılar, katılımcılara gömülü insanlarla olan bağlantıları konusunda bilgi vermedi.
23andMe sözcüsü Andy Kill, “Sonuçları, Catoctin Demir Ocağı bireyleri ile bağlantılı olup olmadıklarını öğrenmek isteyen 23andMe veritabanındaki kişilere uygun ve etik bir şekilde bildirmenin bir yolunu düşünüyoruz.” diyor.
Uzmanlar, gelecekte bu tür araştırmaların, onların rızasıyla Afrika kökenli Amerikalıların mirasına dair daha fazla bilginin ortaya çıkarılmasına katkıda bulunabileceğini söylüyor.
Vanderbilt Üniversitesi’nden biyolojik antropolog Jada Benn Torres, “Tarihi gizlenen ötekileştirilmiş toplulukların hikayelerini anlatmak için bu teknolojiden faydalanılabilir. Geçmişi bugüne bağlamanın güzel bir yanı var.”
Catoctin Demir Ocağı, Siyahi Mezarlık Ağı tarafından ABD genelinde tanımlanan 111 Siyahi mezarlığından yalnızca biri.
İleri Araştırma Enstitüsü’nden sosyal bilimci Alondra Nelson, bilim insanlarının yerel topluluk üyeleriyle işbirliği yapmaya devam etmesi koşuluyla benzer çalışmaların başka yerlerde de yapılabileceğini söylüyor.
Biyolog ve antropolog Fatimah L. C. Jackson, yeni araştırmayla birlikte yayınlanan bir perspektif yazısında, NPR’ye göre bu topluluk katılımının yeni analizin taşıdığı değerin bir parçası olduğunu yazıyor.
“Harney ve arkadaşlarının çalışmasının öncü niteliğinde olmasını sağlayan şey, araştırmanın Afrika kökenli Amerikalılardan oluşan ilgili bir yerel topluluk tarafından başlatılması ve sonuçların daha geniş çaptaki Afrika kökenli Amerikan topluluğunun ihtiyaçlarını, önceliklerini ve hassasiyetlerini karşılayacak şekilde yapılandırılması.” diyor.
“Bu tür araştırmalar yapılırken izlenmesi gereken yol bu ve gelecekteki çalışmalar için de bir yol haritası işlevi görüyor.”