Middle East Institute: Türkiye'de muhalefet seçimlerde başarılı olursa, AB-Türkiye ilişkilerinde açılım yaşanabilir
İran, İsrail-Filistin ve Türkiye ile ilgili başlıklar, Batı'nın hızla adım atması gereken öncelikler olarak önünde duruyor. Türkiye ile ilgili tek şans, bu yılki Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin siyasi değişimle sonuçlanması olabilir.
2022 yılı, Avrupa'ya pek çok beklenmedik köklü değişiklik getirdi. Genel olarak bölgede ise büyük ve yeni zorluklar ortaya çıkardı.
Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı, yaşanan enerji krizi, kesintiye uğrayan tedarik zincirleri ve artan enflasyon, Avrupalıların zaten zor olan durumunu daha da kötüleştirdi.
Bununla birlikte, Avrupa Birliği ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri arasındaki ilişkilerdeki sorunlar da oldukça karmaşıktı. İran'la bir nükleer anlaşmanın ilerlememesi, İsrail-Filistin ihtilafında gerilimi artırma riski ve Türkiye ile giderek karmaşıklaşan ilişkiler, Brüksel'in karşı karşıya olduğu çetrefilli sorunlardan sadece birkaçı.
İran'la yeni bir nükleer anlaşmanın olmaması ve ABD'nin uzun süredir İran'a uygulanan genişletilmiş yaptırımlarının kaldırılmaması, bölge ile ilişki kurmak isteyen Avrupalı şirketler için hala ciddi engeller oluşturuyor ve Batı'nın bölgeye çeşitli malları serbestçe ithal etme yeteneğini ortadan kaldırıyor.
Zira; AB liderleri, İran'ın nükleer programına ilişkin Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın imzalandığı ve İran'ın içindeki iç durumun kıyaslanamayacak kadar daha iyi ve daha istikrarlı olduğu 2015 yılında bile böyle bir adımdan özellikle kaçındı.
Bu arada, İsrail'de Benjamin Netanyahu'nun yeniden iktidara gelmesi, Filistin-İsrail çatışmasını çözmeye yönelik kalan tüm umutları ortadan kaldırabilir. AB, Filistin ve İsrail için iki devletli bir çözümü sürekli olarak destekledi.
Aralık 2022'de AB'nin Eşitlikten Sorumlu Komiseri Helena Dalli, Avrupa bloğunun üst düzey dış politika yetkilisi Josep Borell adına şunları söylemişti;
“Avrupa Birliği ve üye devletler, iki devletli çözüm taahhüdü ve siyasi bir ufku yeniden açma ihtiyacı konusunda güçlü bir mesaj ortaya koyuyorlar. Yüksek Temsilci Borrell, adil ve uygulanabilir bir barış şansını korumak için, devam eden yerleşim yeri genişletme ve yıkımlar gibi tek taraflı eylemlerin durdurulması gerektiği konusunda net."
Yeni sağcı İsrail hükümeti muhtemelen Filistin tarafına taviz vermek konusunda isteksiz olmakla kalmayacak, aynı zamanda Filistin liderliği üzerindeki baskıyı daha da artırması ve hızlandırması bekleniyor. Bu da, AB liderlerini İsrail makamlarına karşı politikalarını sertleştirmeye neredeyse kesin olarak zorlayacaktır.
İsrail'in geçtiğimiz haftalarda Batı Şeria'da düzenlediği ölümcül askeri baskına cevaben Borrell; “Avrupa Birliği, İsrail'in meşru güvenlik kaygılarını kabul etmesine rağmen, şunun vurgulanması gerekiyor. Ölümcül güç ancak kaçınılmaz olduğunda son çare olarak kullanılmalıdır.” açıklamasında bulundu.
Diğer yandan bu yıl, Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakerelerinin resmi olarak başlamasının 18. yıldönümü.
Ancak bu müzakereler en az 2016'dan bu yana durdu ve 2018'den bu yana tamamen askıya alındı. Bugün Ankara, üyelikten her zamankinden daha uzak görünüyor ve değişen jeopolitik durum, bunun yalnızca Türkiye için değil, aynı zamanda giderek artan bir şekilde Avrupa için de bir sorun olduğu anlamına geliyor.
Ukrayna'daki savaşın bir kez daha vurguladığı gibi, Türkiye'nin jeopolitik konumu kritik ve Rusya Federasyonu üzerinde etkin baskı uygulamak da dahil olmak üzere birçok eylem fırsatı yaratmaktadır.
Bu arada, AB liderleri yakında Türkiye ile müzakere sürecini yenilemek veya müzakereleri tamamen kesmek arasında bir ikilemle karşı karşıya kalabilirler. Parlamenterler, Türkiye'nin Ukrayna ile Rusya arasındaki ihtilafta arabuluculuk yapma girişimi de dahil olmak üzere uluslararası ilişkilere yapıcı katılımını takdir etmelerine rağmen, bu Türkiye hakkındaki genel olumsuz değerlendirmelerini değiştirmedi.
Son aylarda Türkiye'nin Avrupalı ortaklarıyla ilişkilerindeki en görünür sorun NATO'nun planlanan genişlemesi oldu. Ankara'nın İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılımını engellemesi, Macaristan dışında İttifak'ın aynı anda üyesi olan AB üye devletleri tarafından şiddetle eleştirildi.
Sadece Stockholm ve Helsinki değil, aynı zamanda diğer AB hükümetleri de, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerine devam etme ihtimalini, NATO'nun genişlemesinin önündeki engellerin kaldırılması karşılığında Türk yetkililer üzerinde baskı kurmak için kullanabilirler.
Diğer bir olumsuz faktör de, bölgedeki durumu daha da karmaşık hale getirecek olan, Suriye'de yeni bir büyük ölçekli Türk askeri harekatı olasılığıdır. Bu nedenle 2023'te de Türkiye ile bir atılım gerçekleştirmek son derece zor olacaktır.
Tek şans, bu yılki Türkiye cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin siyasi değişimle sonuçlanması olabilir. Çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, sandıkta kazanması halinde iç ve dış politikadaki pek çok konuda duruşlarını değiştirmeleri pek olası değil.
Özetlemek gerekirse bu dengeler ışığında 2023; AB'nin belirtilen sorunlara yönelik politika ve yaklaşımlarında köklü değişikliklere neden olabilir. Blok, küresel uluslararası sistemde gerçekten önemli bir rol oynamak istiyorsa, barış süreçlerini desteklemeli ve yakın çevresindeki durumu istikrara kavuşturmaya yardımcı olmalıdır.
Avrupa, İran'la muhtemelen ekonomik faydalar sağlayacak bir nükleer anlaşmaya varmaya çalışabilir.
Ayrıca Netanyahu ile diyalog kurmak muhtemelen zor olacak. Ancak AB liderleri yine de İsrail ve Filistin ile ilişkilerini dengelemek zorunda kalacak ve bunun için mücadele etmelidir.
Diğer yandan Türkiye'deki muhalefet Mayıs seçimlerinde başarılı olursa, AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir açılım yaşanabilir ve katılım müzakerelerinin yeniden başlamasına yol açabilir.
Ancak bu üç konuda bir atılım olursa, Avrupa bu yılı bir başarı yılı olarak değerlendirebilir.