Mises Institute: Batı karşısında perçinlenen Çin-Rusya ilişkileri dünya için ne ifade ediyor?
Rusya ve Çin arasında artan stratejik ortaklık, dünya düzeninde kritik değişimlere öncülük edebilir. Peki İki ülkenin yayınladığı ortak bildiride hangi mesajlar verildi?
Avusturya merkezli düşünce kuruluşlarından Mıses Institute'de, Rusya Devlet Başkanı Putin'in 5. defa göreve geldikten sonra Çin'e yaptığı ziyaretin ve olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Ziyaretin, Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail nedeniyle Ortadoğu'da yaşanan gerilimler dahil olmak üzere çok sayıda sorunun ortasında gerçekleştiği belirtilen analizde, özellikle Putin'in verdiği "daha adil ve çok kutuplu bir dünya düzeni yaratmak için çalışıyoruz” mesajına dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; iki ülkenin BM dahil olmak üzere çok sayıda uluslararası kurum da dahil olarak stratejik olarak beraber hareket ettiklerine ve bunun dünya düzeninde kritik değişimlere öncülük edebileceği belirtildi.
İşte Mises Institute'de yayınlanan analiz:
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Pekin'de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile bir yıldan kısa bir süre içinde ikinci kez bir araya geldi.
Diplomatik ilişkilerin 75. yılını kutlamak üzere bir araya gelen iki lider, askeri, ekonomik ve enerji alanlarındaki işbirliğini güçlendirerek "stratejik ortaklıklarını" derinleştirmeyi kararlaştırdı.
İki günlük gezi Putin'in Mayıs ayında beşinci dönemine başlamasından bu yana gerçekleştirdiği ilk yurtdışı seyahati oldu.
Xi görüşme sırasında yaptığı açıklamada;
"Bugünkü Çin-Rusya ilişkisi zor kazanılmış bir ilişkidir ve iki tarafın da buna değer vermesi ve beslemesi gerekiyor.”
ifadelerini kullandı.
Putin ise; "daha adil ve çok kutuplu bir dünya düzeni" yaratmak için çalıştıklarına dikkat çekti.
İki lider Perşembe günü uzay işbirliğinden nükleer enerji araştırmalarına ve Batı yaptırımlarını aşma stratejilerine kadar her konuyu ele alan bir ortak bildiri yayınladı.
Belgede ayrıca Rusya ve Çin'in ABD'ye yönelik muhalefeti vurgulanarak Washington bölgenin "stratejik güvenlik dengesini" bozmaya çalışmakla suçlandı ve "Washington'un ülkelerimizi sözde 'çifte çevreleme' yönündeki yıkıcı ve düşmanca hareketine karşı koyma" sözü verildi.
Hem yeni atanan Rusya Savunma Bakanı Andrei Belousov'un hem de selefi Sergey Şoygu'nun katılımı, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşının görüşmelerde oynadığı merkezi rolü ortaya koydu.
Batılı ülkeler Kiev'deki savaş nedeniyle Kremlin'i izole etmeye çalışırken Pekin Moskova'nın en yakın ortaklarından biri olmaya devam ediyor.
Çatışma başladığından bu yana Çin, Rusya'ya sivil ve askeri kullanım için ileri teknoloji sağladı ve Şubat 2023'te Moskova'nın Ukrayna'daki toprak kazanımlarını korumasına izin verecek 12 maddelik bir barış planı önerdi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken geçen ay yaptığı açıklamada;
"Rusya, Çin'in desteği olmadan Ukrayna'ya yönelik saldırılarını sürdürmekte zorlanacaktır. Bu nedenle Çin bu sorunu çözmezse biz çözeriz.”
ifadelerini kullanmıştı.
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ise Xi'nin barış planını eleştirmişti.
Ziyaret sırasında tartışılan pek çok konuya rağmen, iki liderin Avrupa'ya giden Rus gazını Çin'e yönlendirecek bir boru hattı önerisini tartışıp tartışmadıkları belli değil.
İki liderin iktidarları boyunca Xi ve Putin yüz yüze ya da sanal ortamda 40'tan fazla kez bir araya geldi.
Rusya'nın Ukrayna savaşı ve Çin desteği
Putin ziyaret öncesi Çin'in resmi Xinhua haber ajansına yaptığı açıklamada, Çin lideri Şi'ye "ulusal çıkarlar ve karşılıklı derin güvene dayalı bir stratejik ortaklık" kurmaktaki yardımları için teşekkür etti. Putin yeni başkanlık döneminin ilk ziyaretini de bu nedenle Çin'e yaptığını vurguladı.
Putin, Moskova-Pekin ilişkilerinin mevcut seviyesini de "benzeri görülmemiş bir stratejik ortaklık" olarak tanımladı.
Ukrayna'da iki yılı geride kalan savaş nedeniyle Batı dünyasının Rusya'ya uyguladığı yaptırımlar karşısında, Çin Rusya'nın en önemli ticari ortaklarından.
Ancak, Rusya'ya askeri teknoloji ve ekipman sağladığı iddiasıyla Pekin'e yönelen uluslararası baskı da artıyor.
Çin ise Rusya'ya askeri destek ya da silah sağlamadığını savunuyor ancak Rusya'nın Ukrayna işgalini kınamayı da reddediyor.
Rusya-Çin ticareti 2023 yılında 240 milyar doların üzerine çıkarak rekor kırmıştı.
İki ülke arasında 'stratejik güven' artıyor
Rusya ve Çin arasındaki yakınlaşma sürecine, Soğuk Savaş'tan sonra ABD'nin izlediği dış politikanın da katkıda bulunduğu söylenebilir.
ABD, artık dünyadaki "tek süper güç" olduğu iddiasıyla, özellikle 11 Eylül 2001'de gerçekleşen saldırıya tepki olarak dayatmacı bir "imparatorluk projesi" benimserken Rusya ve Çin'i birlikte karşısına aldı.
Böylece Çin ve Rusya ABD karşısında dayanışma ve iş birliğine dayalı bir dış politikaya daha çok önem vermeye başladılar.
2000'li yıllarda Çin, Rusya'nın en büyük ticaret ortağı konumuna gelirken, Rusya'yı petrol ve gaz, hatta mineral kaynakları tedariki açısından istikrarlı bir kaynak olarak görmeye başladı.
Aynı dönemde, Putin, Rusya yakın çevresinde, SSCB dağıldıktan sonra kaybettiği nüfuz alanlarını yeniden kazanmaya, Suriye iç savaşı sırasında Suriye ve İran'la, hatta İsrail ile ilişkilerini derinleştirerek Ortadoğu'da ve Doğu Akdeniz'de daha etkin olmaya yönelik bir dış politika izlemeye başlamıştı.
Çin ve Rusya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde daha yakın ve sürekli bir iş birliği içine girdiler ve Batı dışındaki ülkeleri, örneğin, Myanmar, Afganistan, Suriye, Libya, İran, Venezuela'yı hedef alan yaptırım önerilerini birlikte veto ettiler. Son olarak Kazakistan ve Ukrayna'daki gelişmelerde Çin, Rusya'nın tutumunu destekledi.
Rusya, Asya'da ve Ortadoğu'da, dolayısıyla Çin'in Kuşak ve Yol İnisiyatifi coğrafyasında etkisini arttırırken, Çin'in de Ortadoğu'da önemli ekonomik ve siyasi bir varlık inşa etmeye başladığı görülüyor.
O kadar ki, Çin Komünist Partisi'ne yakın, Global Times'da, Körfez İş Birliği Konseyi'nin dört üyesinin dış işlerinin Çin ziyaretinin ardından, 18 Ocak'ta yayımlanan bir yorumda, önde gelen Ortadoğu uzmanlarından Niu Xinchun, "Ortadoğu ülkelerinin ABD yörüngesinden çıkmaya başladığını" ileri sürüyor ve "belki de gelecekte, petrol fiyatlarını, ABD yerine Suudi Arabistan ve Rusya ile Çin düzenleyecektir" diyordu.
Kimi analistler, Rusya'nın Ukrayna'da, Çin'in Çin Denizi'nde Tayvan bağlamında izledikleri politikalar arasında da önemli benzerlikler buluyor. Bu analistlere göre, iki ülkenin de amacı bu aşamada Ukrayna'yı da Tayvan'ı ilhak etmek değil, ABD'nin iktidarsızlığını kanıtlamak ve geri çekilme sürecini hızlandırmak.
Rusya ve Çin'in, Çin'de ve Pasifik'te gerçekleştirmeye devam ettikleri ortak kara, hava ve deniz tatbikatlar, askeri manevralar, füzelere karşı ortak erken uyarı sistemi geliştirme, ayda üs kurma projeleri de iki ülke arasında "stratejik güven" ilişkisinin giderek güçlenmekte olduğunu düşündürüyor.