Observer Research Foundation: Afrika, yeni dünya düzeninde kendi hikayesini yazabilecek mi?
Sömürgeci ülkeler yıllarca; Afrika'nın kaynaklarını hortumlayarak "refahlarını ve değerlerini" finanse etti. Kendi topraklarının öznesi olmaktan çıkarılan Afrikalılar, artık kendi hikayelerini yazmaya başladı.
Afrika ve Ortadoğu dahil olmak üzere dünyanın büyük bölümünü etkileyen sorunların birçoğu, eski sömürgeciliğin devam etmesinin ve yenilenen sömürgecilik biçimlerinin dayatılmasının doğrudan bir sonucudur.
Batı'nın meşhur refahı ise, bu sömürgeci mirasın yarattığı yağmacı bir dünya düzeninin kurallarına atfedilebilir. Sömürgeciliğin gerekçeleri, biçimleri ve teknolojileri yüzyıllar içinde değişti, ancak bugüne kadar feci sonuçlarının üstesinden tam olarak gelinemedi.
Sömürgeci devletler, dünyanın çoğunluğundan her türlü kaynağı hortumlayarak refahlarını beslemeye ve "özgürlüklerini ve değerlerini" finanse etmeye devam ediyor. Bu hali hazırdaki dünya düzeninin ebediyen sürdürülebilmesi için hayati önem taşımaktadır.
Ancak artık, Afrika ve diğer birçok ülke, böyle bir sürece boyun eğmeyi kabul etmiyor. Zira; bugün yeni dünya düzeninin geri döndürülemez olduğu giderek daha net anlaşılmaktadır.
Bu düzenin temelleri siyasi, ekonomik, kültürel ve enformasyonel egemenlik, gerçek eşitlik, vatandaşların gelişimi ve refahı, evrensel olarak kabul edilmiş uluslararası hukuk normları ve karşılıklı saygı, yeni-sömürgeci yağmanın ve sömürgeci sömürü ve baskının tüm modern biçimlerinin reddedilmesidir.
Rusya Afrika'nın yeni dünya düzenindeki rolünü nasıl görüyor? Bugün Batı tarafından küresel çoğunluğa dayatılan yeni sömürgecilik biçimleri nelerdir? Rusya ve Afrika, uluslararası işbirliği üyelerinin egemenliğini güçlendirmek ve dünya hegemonyası peşinde koşan güçlerin diktasına karşı koymak için nasıl işbirliği yapabilir?
Afrika, Afrika'nın egemenliğini sağlamak için çok sayıda yeni aktörle birlikte çalışıyor. Son olarak; Petersburg'da düzenlenen Rusya-Afrika zirvesinin sonuçları, Rusya'nın Afrika'da rekabet edebilmek için çok çalışmaya hazır olduğunu gösterdi.
Peskov, Afrika kıtasına yaklaşımlarında çeşitli ülkeler arasındaki rekabeti "normal bir süreç" olarak nitelendirdi.
Peskov yaptığı açıklamada;
"Bu rekabete ayak uydurmak için çok çalışmalıyız. Bu büyük bir sorumluluk ve çok fazla iş demek. Zirve bu çalışmaya hazır olduğumuzu gösterdi”
ifadelerini kullandı.
Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanlığı ayrıca Afrika'ya büyükelçilikler ve ticaret misyonları için ek personel göndermeyi ve Afrika ülkeleriyle çalışmak üzere ek bir departman oluşturmayı önerdi. Rusya Ekonomik Kalkınma Bakanı Maxim Reshetnikov da yaptığı açıklamada, Afrika ülkelerinin Rusya'yı ekonomik bağımsızlık arayışlarında güvenilir bir ortak olarak gördüklerini söyledi.
Reshetnikov;
"Afrika ülkeleri siyasi egemenlik ve bağımsızlık mücadelesinden ekonomik egemenlik mücadelesine geçiş yapıyor. Bizi bu süreçlerde güvenilir bir ortak olarak görüyorlar ve Rus işletmelerine büyüme ve gelişme fırsatı sunmaya istekliler. Biz de bilgi ve teknolojilerimizi paylaşmaya istekliyiz”
açıklamasında bulundu.
Reshetnikov ayrıca zirve hakkında;
"Rusya ve Afrika ülkeleri arasındaki stratejik işbirliğinin tüm temaları hakkında kapsamlı ve ilgi çekici bir görüş alışverişinde bulunduk.Daha fazla ortak çalışma için ana alanları belirledik ve dış politika koordinasyonunu güçlendirmek ve Rusya ile Afrika kıtası ülkeleri arasındaki ticaret ve yatırım akışının yanı sıra endüstriyel işbirliğini arttırmak için planların ana hatlarını çizdik”
ifadelerini kullandı.
Batı'dan gelen benzeri görülmemiş baskılara rağmen Rusya-Afrika zirvesine 48 ülkeden (27 ülke devlet başkanı ya da ikinci en üst düzey yetkili tarafından temsil edildi) ve kıtanın en büyük beş entegrasyon birliğinden resmi delegasyonlar katıldı.
Afrikalılar barış, özgürlük ve müreffeh bir kıta istiyor. Bu yüzden sömürge devri bitmiş olmasına rağmen ekonomik ve kültürel sömürgecilik anlayışındaki Batılılar hala Afrika’dan elini çekmek istemiyor.
Ama onlara karşı Afrika'da kayda değer gelişmeler yaşanmaktadır. Liderlerin kalkınma, sağlık ve eğitim hamleleri için gayret ettiği, klan ve kabile kavgalarının yerini barış ve dostluk ilişkilerine bıraktığı, ülkeler arasındaki sınır vb. anlaşmazlıkların dostluk ve hukuk ilkelerine göre adilce çözüldüğü, kaynaklarını kendi çıkarlarına göre kullanan ve bunun sonucunda kalkınan bir Afrika tüm kıta halklarının ortak arzusudur.
Bu arzuların gerçekleşmesi doğrultusunda 21. yüzyılda Afrika daha özgür, daha güçlü, daha müreffeh ve daha mutlu olacaktır.
Afrika kıtasında 15. yüzyılın sonlarından itibaren başlayıp 60’lara kadar devam eden süreçte, sömürgeci anlayışın sebep olduğu kötülükler, kıtaya ilişkin tarih eğitiminde yüzeysel olarak anlatıldı. Afrika tarihi bugüne kadar büyük ölçüde işgalci güçlerin bakış açısıyla yazıldı.
Afrika’nın sömürgeleştirilmesinin tarihi; coğrafi keşiflerin, sanayileşmenin ve modernleşmenin bir başarısı gibi sunuldu. Afrikalılar kendi topraklarında geçen tarihin öznesi olmaktan çıkarıldı. Bugün ise Afrika kendi hikayesini yazmaya başladı.
Uzun asırlardır kıtayı sömüren Batılı güçler Afrika adına konuştu. Bugün artık Afrika kendi adına konuşuyor ve tüm dünyanın Afrika’ya kulak verme zamanı geldi.