Observer Research Foundation: Bölünmüş bir Arap dünyası ve ABD'nin Ortadoğu'ya dönüşü
ABD'nin yaşanan süreçte İsrail'i kayıtsız şartsız desteklemesi, bölgesel politikaları için bir dönüm noktası oldu. Orta Doğu'nun İsrail-Filistin çatışmasında bölünmüş yapısı ABD için avantaj mı olacak?
Hindistan merkezli düşünce kuruluşlarından Observer Research Foundation'da, İsrail-Filistin savaşının ABD'nin hem iç hem de dış politikasına etkilendirilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Biden yönetiminin, İsrail-Filistin çatışmasının ardından ABD'nin Ortadoğu politikasında bir dönüm noktası olduğu belirtilen analizde, bu çatışmanın ayrıca ABD'nin hem iç hem de dış politikasında büyük etkileri olacağı tespitine yer veridli.
Analizde ayrıca, İsrail-Filistin savaşı konusunda bölünmüş bir Arap dünyası olduğu ve bu durumun bölgede iki farklı blok oluşturduğu belirtildi.
İşte Observer Research Foundation'da yayınlanan analiz:
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden, İsrail'de ve Ortadoğu'daki en zorlu diplomasi sınavlarından birine doğru ilerlerken onu adeta bir fırtına bekliyordu.
Biden, ABD'den İsrail'e hareketinden hemen önce, Gazze'deki El-Ahli Arap Hastanesi'ne düzenlenen ölümcül füze saldırısının yol açtığı insani kriz, sadece diplomatik girişimini rayından çıkarmakla kalmayıp, tüm Batı Asya bölgesini siyasi-güvenlik kargaşasına sürükleme tehdidini de beraberinde getirdi.
Bölgedeki en sadık müttefikine karşı özgün bir tavır sergileyen Biden, Ürdün Kralı Abdullah, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas arasında yapılması planlanan toplantının iptal edilmesine rağmen İsrail ziyaretini gerçekleştirme kararı aldı.
Bölgedeki gerilimin tırmandığı bir dönemde bölgesel diplomasi girişimi iki ucu keskin bir kılıç gibiydi. Ancak bu ziyaret bir yandan da, İsrail'in Gazze'ye yönelik olası kara harekatının etkilerini kontrol altına alma ve Arap komşularını öfkelendirmesini önleme adımı olarak gerçekleşti.
Öte yandan, ABD'nin yaşanan süreç İsrail'i kayıtsız şartsız kucaklaması, daha geniş bölgesel politikaları için bir dönüm noktası oldu.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın bölgede yürüttüğü mekik diplomasisi Biden'a zemin hazırlasa da, Biden'ın ziyareti ABD'nin bölgedeki daha geniş çıkarları için politikanın tersine dönmesini engelleyemedi.
ABD'nin bölgedeki acil çıkarları, adeta İsrail-Filistin çatışmasının tarihsel derinliğinin yol açtığı bölgesel karışıklıklara saplanıp kalmaya mahkumdu. Yine de ABD'nin odaklandığı çıkarlar arasında özellikle İran destekli Hizbullah'ın kuzeyde İsrail'e karşı ikinci bir savaş cephesi açmasını engellemek ve bölgede topyekûn bir bölgesel savaşı önlemek vardı.
ABD'nin bölgedeki çok daha önemli bir çıkarı ise şüphesiz, Filistin'de İsrail devletinin siyasi, tarihi ve kültürel meşruiyetini korunması ve istikrarlı bir siyasi yapıya bürünmesiydi.
Biden' İsrail'i saldırı sonrası öfkeyle Gazze'ye girmemesi konusunda uyarması, ABD'nin 11 Eylül saldırılarının hemen ardından pek de iyi düşünülmemiş bir tepki verdiğine dair zımni bir suçluluk itirafını da beraberinde getirdi.
Bölünmüş bir Arap dünyasında Biden
İsrail'in Gazze'deki askeri tepkileri, hem Arap devletleri içinde hem de Orta Doğu'nun daha geniş jeopolitiğinde tepkileri ikiye böldü.
Arap bölgesindeki iki hakim güç olan Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan, kamuoyunda farklı duruşlar sergiledi. BAE, Filistin'in pozisyonuna bir miktar destek vermekle birlikte Hamas'ın eylemlerini eleştirmeye devam ederken aynı zamanda da 2020'de İbrahim Anlaşması'nın bir parçası olarak ilişkilerini normalleştirdiği İsrail'e yönelik eleştirilerini dengeledi.
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman ise, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile görüşmesi sırasında yaptığı açıklamada daha ihtiyatlı bir tavır takındı ve Gazze'ye insani yardıma öncelik verilmesini isteyerek, operasyonların durmasını istedi.
İsrail ile sınır paylaşan Ürdün ve Mısır gibi diğer ülkeler ise ilk tepki olarak Gazze ya da Batı Şeria'dan ülkelerine mülteci girişini reddetti.
Bunun arkasındaki siyasi mantık olarak Filistin halkının topraklarından vazgeçirilerek vatansız kalması olsa da, diğer yandan da yüz binlerce mültecinin kabul edilmesi Kahire ve Amman tarafından hem bir güvenlik riski hem de ekonomik bir yükümlülük getirecekti.
Son olarak, İran, Katar ve Türkiye'nin oluşturduğu 'diğer' blok dikkat çekti.
Tahran, Hamas ve Hizbullah gibi örgütlerin önemli bir destekçisi olarak görülürken, Doha ve Ankara'nın Hamas gibi örgütlerin siyasi ofislerine ev sahipliği yaptığı biliniyor. Katar'ın Hamas'a ev sahipliği yapması, Suudi Arabistan ve BAE'nin 2017-2021 yılları arasında küçük ada ülkesine karşı abluka uygulamasının nedenlerinden biri olmuştu. Ancak şimdi ABD, aralarında Amerikalıların da bulunduğu yaklaşık 199 rehinenin Gazze'de esir tutulması nedeniyle bir kez daha Hamas ile arabuluculuk yapması için Doha'ya başvuruyor.
ABD iç politikasındaki yankılar
ABD gelecek yıl yapılacak seçimlere doğru ilerlerken, iç siyaset sahnesi de bölünmüş durumda. Tarihin en uzun dönemlerinden birini yaşayan ABD Temsilciler Meclisi'nde Meclis Başkanı'nın bulunmaması ve yeni Meclis Başkanı'nın seçilememesi Amerikan iç siyasetindeki siyasi çıkmazı yansıtıyor.
İsrail-Hamas çatışması, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasındaki gergin siyasi çekişmenin ortasında Biden yönetimi için iki yönlü sonuçlar ortaya çıkarabilir.
İsrail'in bir savaşa sürüklenmesiyle birlikte Biden, Kongre'den fon onayı almak için Ukrayna ile İsrail'i bir araya getirme fırsatı yakaladı ve beklendiği üzere Tel Aviv'e verilecek mali ve askeri destek büyük bir destek aldı.
Biden, 2024'teki başkanlık seçimleri için potansiyel Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump'ın gerisinde görünüyor. İsrail'e güçlü bir askeri destek belki de bu eğilimleri tersine çevirebilir ve yaşlanan Başkan imajını değiştirebilir.
Biden, Orta Doğu'da iki uçak gemisi göndererek, güçlü bir niyeti olduğunu sinyalini verdi. Ancak ABD'nin Orta Doğu'ya yönelik uzun vadeli politikası hem dış hem de iç faktörlere bağlı olacaktır.
Dışarıdan bakıldığında, Biden'ın şu anda ABD'nin yörüngesinden daha da uzaklaşmış olan bölge politikası üzerinde çok az kontrolü var. Bunun pek çok nedeni var. ABD'nin İran'ı nükleer anlaşmaya geri döndürme kabiliyeti ve ilgisi azalıyor ve şimdi İsrail'e tüm gücüyle yardım etme zorunluluğu da ortaya çıktı.
Beyaz Saray'da Cumhuriyetçi bir aday, özellikle de Donald Trump, Biden'ın Orta Doğu politikasını gözünü kırpmadan bir kenara atacaktır. Ne de olsa Trump mevcut sorundan Netanyahu'yu sorumlu tuttu ve Hamas'ı 'akıllı' olarak nitelendirdi.
Hamas ve İsrail arasında yaşanan çatışma, ABD'yi belki de Washington'un arzu etmediği bir şekilde de olsa Ortadoğu'ya geri sürükledi. Ve bu sınav, kendi vatandaşlarının Amerika'nın dünyanın dört bir yanındaki yangınları söndürmeye çalışma sorumluluğundan bıkmış olabileceği bir döneme denk geliyor.