Pelosi'nin Tayvan ziyaretinin arka planı ve ABD'nin hedefi
Çin, büyük bir ihtimalle Rusya'dan ders alarak fevri bir yol izlemedi ve tabir yerinde ise ABD'nin kurduğu 'tuzağa' düşmedi. Fakat ABD'nin bu politikasının üzerinde ısrar edeceğini ve krizi tetiklemeye çalışacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çin'in ise önümüzdeki günlerde askeri tatbikatlarının yanı sıra, ABD'ye karşılık olarak bölgede farklı noktalarda karşılık verdiğini göreceğiz.
ABD uzun zamandır Çin’in gerek Orta Asya’da gerekse Bir Kuşak Bir Yol projesi ile dünya ekonomisindeki rolünün ve nüfuzunun güçlenmesini engellemek için çeşitli politikalar uygularken Tayvan’ı da askeri ve ekonomik olarak desteklemeyi sürdürüyor..
Peki ABD'nin Çin'e karşı izlediği politikanın arka planında neler var?
ABD'nin Çin politikasını tetikleyen tezleri şu şekilde özetleyebiliriz.
Öncelikle ABD, Asya’da Çin’e karşı verdiği nüfuz mücadelesinde, Tayvan’ı çok kritik bir konumda görüyor ve Tayvan, Güney Kore, Japonya, Hindistan ve Malezya gibi ülkelerle birlikte Asya’da ittifak kurarak, Çin’in etkisini sınırlandırmaya çalışıyor. Nitekim son günlerde krizi tetikleyen ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi'nin ziyaretleri de büyük ölçüde bu ülkeleri kapsıyordu.
İkinci olarak ABD, özellikle Irak savaşından sonra artık kendi askerlerinin ölmediği, kendi adına başkalarının rakipleri karşısında kaldığı bir strateji izledi. Bu stratejisi doğrultusunda öncelikle vekil olarak terör örgütlerini kullanan (PKK gibi) ABD, son zamanlarda ise vekil örgütlerden vekil devletlere geçiş yapmaya başladı. Örnek olarak, İran'a karşı Körfez ülkelerini kullanmak için attığı adımlara bakabiliriz.
Üçüncü olarak ABD, rakiplerini her anlamda zayıflatmak ve dünyadan izole etmek için, dünya literatürüne "dondurulmuş sorunlar" olarak giren noktaları harekete geçirmeye çalışıyor.
Bu anlamda İngiltere ile birlikte Rusya'yı kışkırtarak Ukrayna'ya sokmayı başaran ABD, yine 'dondurulmuş sorunlar' başlığında yer alan Tayvan meselesini kaşıyarak aynı yıpratma ve izalasyon sürecini Çin için başlatmak istiyor.
Dördüncü olarak ABD, ekonomik olarak ABD'yi geride bırakmaya başlayan Çin'i, silah sanayiden teknolojiye, dünyadaki lojistik rollerinden ekonomiye kadar birçok başlıkta yıpratmaya çalışıyor.
Zira Tayvan ekonomisi dünya için son derece büyük bir önem arz ediyor. Çünkü telefonlardan dizüstü bilgisayarlara, saatlere ve oyun konsollarına kadar dünyanın günlük elektronik ekipmanlarının çoğu, Tayvan'da üretilen bilgisayar çipleri tarafından destekleniyor. Tek bir Tayvanlı şirket Taiwan Semiconductor Manufacturing Company (TSMC) dünya pazarının yarısından fazlasını kontrol ediyor.
Beşinci olarak ABD, tüm dünyada yaşanan lojistik krizi ile ilgili kontrolü hakimiyeti altına almaya çalışıyor. Çin'in uzun yıllardır yatırım yaptığı Bir Kuşak Bir Yol projesi ile bu anlamda büyük adımlar attığını bilen ABD, Çin'i Rusya'yı izole ettiği gibi izole ederek lojistik anlamındaki gelişmeleri kendi lehine çevirmeye çalışıyor.
ABD ayrıca, Asya’daki tüm faaliyetlerinden rahatsız olan, QUAD gibi kurduğu ittifaklara karşı çıkan Çin’in; dünya lojistik hatları içinde kritik öneme sahip olan ve Pasifik Okyanusu'nu Güney Çin Denizi'ne bağlayan Tayvan Boğaz'ının da yine Çin lehine kullanılmasını engellemeye çalışıyor.
Bu tezleri ispatlayacak gelişmelere gelirsek; ABD'nin uzun zamandır hazırladığı bu planlarını görmek için çok uzağa gitmeye gerek olmadığını söyleyebiliriz. Son dönemde yapılan G7, NATO gibi zirve kararlarına, ABD'nin Biden başta olmak üzere Ortadoğu'ya yaptığı ziyaretlere ve kendi içerisinde attığı adımlara baktığımızda bu tezlerin doğruluğunu rahatlıkla görebiliriz.
1- İlk olarak G7 Zirvesi'nin sonuç bildirgesine de giren, Çin'in Bir Kuşak Bir Yol Projesi ile lojistik ve ekonomik anlamda attığı adımlara karşı, ABD liderliğinde ortaya konan hamleyi örnek gösterebiliriz.
Kökleri Blue Dot Network projesine dayanan bir proje ile G7, 2019 yılında Amerika, Japonya ve Avustralya tarafından başlatılan ancak kısmen az ilerleme kaydedilen girişimi uluslararası bir politika haline getirmeye çalışıyor.
Proje ile ABD, Çin'in Bir Kuşak Bir Yol projesine karşılık olarak 600 milyar dolar gibi devasa bir bütçeyle alternatif hamle yapmaya ve Çin'in hem lojistik hatlar üzerindeki hem de ekonomik gücünün artmasının önüne geçmeye çalışıyor.
2- Diğer bir örnek ise belirttiğim tezlerin içerisinde de yer alan, Çin'in savunma sanayi ve Orta Asya ve Pasifik Bölgesi'ndeki etkisine karşı ABD'nin hamlesidir.
ABD Çin'in Orta Asya ve Pasifik bölgesindeki etkisine karşı 50 milyar dolarlık bir yatırım yapacağı ve Çin'e karşı bölgede; Tayvan, Güney Kore, Japonya, Hindistan ve Malezya ile birliktelik yapma adımıdır.
ABD bu hamlesi ile Çin'in bölgedeki etkisini kırmak ve gerek savunma sanayi anlamında gerekse de ekonomik anlamda izole etmeye çalışmaktadır.
Nitekim Türkiye'ye S400 aldığı için yaptırım yapan ABD, Çin'e karşı S400 aldığını açıklayan Hindistan'a aynı tepkiyi vermemiş ve CAATSA yaptırımlarının dışında tutmuştur.
3- Yine bir başka tezimizin ispatı olarak Pelosi'nin Tayvan ziyareti yapmadan hemen önce çıkarmaya çalıştığı ve Biden tarafından hızlı bir şekilde imzalanması için gönderilen kanunu gösterebiliriz.
Ortaya koyduğumuz tezlerde de belirttiğimiz üzere, telefonlardan dizüstü bilgisayarlara, saatlere ve oyun konsollarına kadar dünyanın günlük elektronik ekipmanlarının çoğu, Tayvan'da üretilen bilgisayar çipleri tarafından destekleniyor. Tek bir Tayvanlı şirket Taiwan Semiconductor Manufacturing Company (TSMC) dünya pazarının yarısından fazlasını kontrol ediyor.
Ve ne tesadüf ki(!) Pelosi, Tayvan ziyaretinden sadece birkaç gün önce, ABD'nin kendi içerisinde çip üretim piyasasını hareketlendirmek için 52 Milyar dolarlık bir kanunun geçmesini sağladı.
Örnekleri, Biden Ortadoğu ziyareti sırasındaki 'ABD buradaki varlığını her zaman sürdürecek' açıklaması gibi bir çok örnekle çoğaltabiliriz. Ama bu örnekler de bile ABD'nin Çin'e karşı planlarını ve ortaya koyduğumuz tezlerin ispatını açık şekilde görebiliyoruz.
Sonuç:
ABD'nin dış politika ve güvenlik doktrinine baktığımızda, neredeyse tüm kriz noktalarında net stratejik çizgilerinin olduğunu görürken, Tayvan konusunda ise "stratejik belirsizlik" kavramını görmekteyiz.
Yani ABD'nin Pelosi ziyareti ile tırmanan kriz sonrası, Çin'in yapacağı bir askeri operasyonda yüksek olasılıkla Ukrayna'da izledğimiz senaryoyu tekrar izleyeceğiz. Zira ABD, "stratejik belirsizlik" yaklaşımı ile Tayvan'ın yanında olmayı taahhüt etse de direkt olarak karşılık vermeyeceğini de ortaya koyuyor.
Tıpkı Ukrayna meselesinde olduğu gibi, ABD bu defa da Tayvan'a mühimmat vb. destekler sağlayacak ve çatışmanın dışında kalarak krizi, dünya kamuoyunun Çin'i izole etmesini sağlamak için kullanacaktır.
Çin'in 'Tek Çin' politikasına destek verdiğini her fırsatta belirten ABD'nin bu hamlesi, açıkça Çin'i kışkırtmak ve diğer bir ifade ile Rusya'ya uyguladığı stratejiyi Çin'e de uygulamaya çalıştığını göstermektedir.