Politico: Türkiye'deki seçimlerde dünyanın odak noktası, Türkiye'nin dış politikası olacak
Türkiye, bağımsız bir aktör olma ağırlığını kaldırmaya alıştı ve NATO üyeliğine rağmen, ABD önderliğindeki anlayıştan uzaklaştı. Türkiye'deki seçimlerde dünyanın geri kalanı için odak noktası, Türkiye'nin dış politikası olacak.
Brüksel merkezli Politico'da yayımlanan analizde, Türkiye'de gerçekleşecek olan Mayıs seçimlerinin, Türkiye'nin hem iç hem de dış politikası anlamında "büyük bir değişim potansiyeli" taşıdığı değerlendirildi.
Analizde; Türkiye'deki depremlerin seçim sonuçları üzerinde büyük bir etkisinin olmasının beklendiği belirtilirken, muhalefet partilerinin ilk defa Erdoğan'a karşı tek aday etrafında toplandığı ve bu nedenle de Türkiye'de "değişim sinyallerinin" arttığı iddia edildi.
Erdoğan'ın iktidarda olduğu dönem boyunca, "Türkiye'nin NATO üyeliğine rağmen, ABD önderliğindeki ittifaka boyun eğen anlayıştan uzaklaştığı" belirtilen analizde, olası bir değişimin Batı'da da büyük bir rahatlama yaratacağı belirtildi.
İşte Politico'da yayımlanan analizin tamamı:
Ankara'dan dünyaya yansıyan veriler eğer Türkiye'nin ulusal siyasetinde değişen cephelerin doğru bir yansımasıysa, o zaman ülkenin en uzun süre görev yapan lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın başı gerçekten de Mayıs seçimlerinde belaya girebilir.
Türkiye'nin ana muhalefeti olan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), bürokratların şimdiden Erdoğan'ın 20 yılı aşkın süredir devam eden devlet egemenliğinin sonunun geldiğini sezerek, yeni bir düzen hazırlığı için özgeçmişlerini göndermeye başladığını söylüyor. Böyle bir durum, Batı'daki birçok kişiyi de rahatlatacaktır.
Zira Türkiye, yalnızca geçtiğimiz aylarda yaptırımları aşmak için sessizce Rusya'ya gizli ticaret kanalları sağladı, İsveç'in NATO'ya katılımını veto etti ve Ege üzerinde savaş uçaklarıyla Yunanistan ile yüksek riskli bir süreç yaşadı.
Türkiye'de yaşanan ve neredeyse yüz yılın en kötü felaketi olan depremden sonra, parlamentoda ve parti genel merkezlerinde hararetli bir değişim beklentisi var.
Erdoğan iki cumhurbaşkanlığı yarışını, üç anayasa değişikliği referandumunu ve beş parlamento seçimini kazandı. Ama bugün işler farklı.
Şimdi, Türkiye cumhurbaşkanının destekçileri bile, 20 yılı aşkın sürelik iktidardan sonra Erdoğan'ın cazibesinin azaldığını kabul ediyor. Nitekim, son yerel seçimlerde Ankara, İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde yapılan çok önemli belediye başkanlığı seçimlerini CHP'nin kazanması da bu durumu destekliyor.
Yönetimin kıdemli bir üyesi seçimlerle ilgili yaptığı değerlendirmede;
"İhtimal yüzde 50-50 ve insanlar değişimin geldiğini hissediyor."
ifadelerini kullanıyor.
Son anketler, muhalefetin 10 puandan fazla önde olduğunu gösteriyor. Ancak Erdoğan'ın takımı, Mayıs'ta hala avantajın Erdoğan'da olduğunu savunuyor.
Muhalifler ayrıca, parlamento üyelerinin de seçileceği Mayıs seçimlerinin Türk demokrasisini kurtarmak için son şans olduğunu söylüyor. Korkuları ise, Erdoğan'ın oylamayı, ülkeyi daha dindar ve muhafazakar bir yöne yönlendirmek için tarihi bir fırsat olarak görmesi.
Depremin etkileri
Türkiye'deki muhalif isimler, deprem felaketini iyi idare edemediğini belirterek Erdoğan'a saldırıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, deprem bölgesini ilk ziyaret eden parti lideri oldu.
Kılıçdaroğlu deprem bölgesindeki ziyaretinde;
"Bu sürecin tek sorumlusu varsa o da Erdoğan'dır. 20 yıldır ülkeyi depreme hazırlamayan bu iktidardır.”
açıklamasında bulundu.
Ancak bu eleştirilere rağmen Erdoğan, kampanyasını dikkatli bir şekilde şekillendiriyor ve alışılmadık bir şekilde yüksek çıkışlarını ve hakaretlerini dizginliyor.
Cumhurbaşkanına yakın bir siyasetçi, seçim kampanyasının depremin vurduğu bölgedeki yardım ve onarım çalışmalarına odaklanarak "ciddi, kararlı ve birleştirici" olacağını belirtiyor. Afetten sonraki ilk hafta AKP'nin 300'e yakın milletvekilinin üçte ikisinden fazlasının bölgeye gittiğini, şu anda da 100'den fazlasının bölgede faaliyet gösterdiğini belirtiyor.
Kendisini her zaman bir "eylem adamı" olarak yansıtan Erdoğan, oylamadan önce yeniden yapılanma konusunda da ilerleme kaydettiğini göstermek istiyor.
BM'ye göre yaşanan depremde, en az 1,5 milyon insan evsiz kaldı ve en az 500.000 yeni eve ihtiyaç var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu evlerin yeniden inşanın bir yıl içinde tamamlanacağına dair söz verdi. Erdoğan'ın şehircilik bakanı, 7,8 büyüklüğündeki depremin merkez üssü olan Kahramanmaraş'ta 72 bin konutun inşaatına başlandığını ise daha şimdiden duyurdu.
Erdoğan'a yakın bir kişi,
"Türkler istikrarı ve güçlü yönetimi sever ve bunu ancak Erdoğan yapabilir algısı var."
değerlendirmesinde bulunuyor.
Erdoğan'ın İletişim Başkanı Fahrettin Altun da, POLITICO'ya verdiği demeçte,
"İnsanlığın yaşadığı salgın, savaş, finans, gıda [kıtlığı] gibi krizler, güçlü ve istikrarlı siyasi liderliğin önemini bir kez daha göstermiştir."
ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın emellerinin uluslararası boyutuna dikkat çeken Altun, Erdoğan'ın yeniden seçilmesi durumunda ülkenin yalnızca "etkili bir bölgesel güç" olarak değil, dış politika ve güvenlik çözümleriyle "güçlü bir küresel aktör" olarak hareket etmeye çalışacağını da sözlerine ekledi.
Bununla birlikte, felaketin ölçeği milyonlarca Türk'ü travmatize etti ve bu, Erdoğan'ın zaten karşı karşıya olduğu enflasyon ve ticaret açığı gibi ekonomik zorlukları nedeniyle karşılaştığı zorlukları daha da artıracak.
Ülkenin bölünmüş muhalefeti nihayet tek bir adayın etrafında birleşmeyi başardı. Muhalefet, ana muhalefet partisinin uzun süredir lideri olan Kılıçdaroğlu'nun etrafında birleşti. Ve en önemlisi, Kürt yanlısı Halkların Demokratik Partisi de aday göstermeyeceğini söyleyerek Erdoğan'a karşı daha da birleşik bir cephe oluşmasını sağladı.
CHP'li bir yetkili,
"Deprem bölgesinden sandıkların ve seçmen listelerinin nasıl düzenleneceğini bilmemiz gerekiyor.”
diyerek tereddütlerini dile getirirken, gerçekten de böyle bir felaketten sonra bölgede seçimin bu kadar erken yapılması, büyük bir lojistik zorluk ve adil ve şeffaf bir yarışma için tehdit oluşturuyor.
Muhalifler ayrıca, iktidarın bu tür imaları her zaman öfkeyle reddetmesine rağmen, Erdoğan hükümetinin özellikle bu tür karışık koşullarda oyların yaklaşık yüzde 5'ini manipüle edebileceğini düşünüyor.
Bölgesel aktör olarak Türkiye
Türkiye'de seçimin hatları artık net bir şekilde çizildi. Seçim süreci boyunca Erdoğan, Türkiye'nin felaketin üstesinden gelmesi için mücadele edebileceğini savunurken, rakipleri ülkenin mevcut sorunlarının çoğunu ona yükleyecek.
Erdoğan'ı eleştirenler devlet üzerindeki gücünü siyaseti sınırlamak için kullandığını iddia etse de, deprem yardımı ve devasa yeniden inşa işi, seçim sürecindeki manşetlere hakim olacak.
Bununla birlikte, Ukrayna'daki savaşın Türkiye'nin ne kadar önemli bir stratejik oyuncu olduğunu göstermesi gibi, dünyanın geri kalanı için odak noktası, Türkiye'nin dış politikası olacak.
Açıkçası Erdoğan'ın iktidarda olduğu bunca yıldan sonra Türkiye, bağımsız bir aktör olma ağırlığını kaldırmaya alıştı ve NATO üyeliğine rağmen, ABD önderliğindeki bir ittifaka boyun eğen anlayıştan uzaklaştı.
Eski bakan ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin şu anki TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı olan Akif Çağatay Kılıç yaptığı değerlendirmede;
“20 yılda Türkiye'yi kritik bir noktaya getirdik. Bugün Orta Doğu, Ege, Doğu Akdeniz ve Rusya ile ilgili fikrimizin sorulması Türkiye'nin merkezde olduğunu gösteriyor."
ifadelerini kullanıyor.
Kılıç ayrıca, seçimin sonucu ne olursa olsun Türkiye'nin bağımsız bir bölgesel aktör ve karar verici olarak devam edeceğini ve bunun büyük ölçüde Erdoğan'ın mirası olduğunu belirtiyor.
Ancak ne olursa olsun Türkiye'deki seçim savaşı gergin ve ihtimaller, belki de yazı tura atmaktan sadece biraz daha fazlası.