gdh'de ara...

Putin'e meydan okuyanların bilindik sonu: Navalny'nin ölümü

Navalny’nin ölümünü doğrudan Putin ile ilişkilendirecek delil bulmak mümkün olmasa da Navalny, Putin’e muhalif onlarca ismin akıbetini yaşadı.

1. resim

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i uluslararası siyasette güçlü bir figür haline getiren temel özellik, öngörülemezliği. Örneğin Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açması, rasyonel biçimde yapılan analizlerde gerçekçi bir hamle olarak görünmüyordu. Ancak Putin, gücünü tam olarak bu öngörülemezliğine borçlu. İç politikada ise durum çok daha farklı.

İç siyasette iktidarını ve gücünü acımasızlığına borçlu olan bir Rus liderden bahsetmek mümkün. Çünkü Rus yakın tarihi, Putin’e muhalif isimlerin hayatını kaybettiği sayısız olayla dolu. Üstelik bu ölümlerin tamamı öngörülebilir hadiselerdi. Gerçek şu ki; Putin’e muhalifseniz ve sistemin dişlilerinin işleyişine zarar verecek bir adım attıysanız, uzun vadede hayatta kalma şansınız yok. Esasen Putin’i Rusya’nın modern Çar’ı haline getiren de iktidarını ayakta tutan da bu acımasızlığı. Zira Rus liderin iç politika anlayışında affetmek gibi bir kavram yok.

Boris Berozovski, Alexander Litvinenko, Boris Nemstov, Sergei Yushenkov ve Sergey Magnitsky bu isimlerden sadece birkaçı. Bir şekilde Rus liderin otoritesine meydan okuma cesareti gören bu kişiler ya suikasta uğradılar ya zehirlendiler ya da şüpheli bir şekilde hayatlarını kaybettiler.

Anımsatmak gerekirse, yakın geçmişte çok daha sansasyonel bir ölüm hadisesine tüm dünya tanıklık etti. Uzun yıllar “Putin’in aşçısı” olarak anılan Rus iş adamı Yevgeniy Prigojin, Rus paralı asker grubu Wagner’i kurmuş ve Putin yönetiminin yapamadığı kirli işleri üstlenmişti.

Suriye, Irak, Libya, Nijer, Mali vb. birçok ülkede Rusya’nın nüfuzunu artırmasına hizmet eden Prigojin, Ukrayna’daki savaşta Moskova’dan bekledikleri desteği alamadıkları düşüncesiyle darbe girişiminde bulunmuştu. Her ne kadar Putin, darbe girişimi sonrası Prigojin’i affettiğini ve Belarus’a yerleşmesine izin verdiğini belirtse de vurgulandığı üzere, Putin’in lugatında affetmek yoktu.

Nitekim Prigojin’in ölümü, her açıdan failini herkesin bildiği ancak bilinmesinin hiçbir şey ifade etmediği bir olaydı. Prigojin’i taşıyan özel uçağın düşmesi ile Rus lider, tüm muhaliflerine gereken mesajı vermişti: Eski dostum bile olsanız, ihaneti affetmem.

Anlaşılacağı gibi, Navalny’nin ölümü de diğer muhaliflerin başına gelenlerden farksız. Failin Putin yönetimi olduğu yönünde güçlü şüphe var ama kanıtlamak mümkün değil. Navalny’nin ölümünün Rusya’nın otoriter yapısını bir kez daha hatırlattığı aşikar.

Navalny kimdi?

1976 doğumlu Navalny, siyasi kariyerini Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve çevresindeki isimlerin yolsuzluklarını ifşa ederek geliştirmiş bir isim. 2011’de kurup başkanlığını yaptığı Yolsuzlukla Mücadele Vakfı da bunun en önemli çıktısı.

Geçmişte Moskova Belediye Başkan Adayı olan ve Rusya Devlet Başkanlığı adaylığı engellenen Navalny, milyar dolarlık yolsuzluk iddialarıyla Putin yönetimini rahatsız etmekteydi. Navalny’yi güçlü bir siyasi aktöre dönüştüren hadise ise aslında yolsuzlukla mücadelesi değil, bilakis tutuklanma süreci.

Hatırlanacağı üzere Navalny, 2020’de Almanya’ya uçarken sirin gazı ile zehirlenmiş ve ölümden dönmüştü. Tedavisini tamamlamasından sonra Navalny’nin tutuklanacağını bile bile 17 Ocak’ta Moskova’ya dönmesi, kendisine olan sempatiyi de artırdı. Milliyetçi siyasetçi Navalny’nin özellikle de gençler arasında popüler bir siyasetçi olarak değerlendirildiği ifade edilebilir.

Muhalif lider, diğer muhaliflerden farklı olarak hayatını Batılı ülkelerde geçirmek yerine hapse atılmayı göze almıştı. Bu cesaret, Rusya’da toplumun her kesiminden insanların Navalny’nin tutuklanmasını protesto etmek için sokağa çıkmasına yol açtı. Belki de Navalny’yi mahkumiyetten ölüme götüren de bu protestolardı. Putin, Rusya’nın tüm şehirlerinde sokağa çıkan insanları gördükten sonra Navalny’nin artık hapse atılarak susturulması gereken bir isim değil, yok edilmesi gereken bir kişi olduğuna karar vermiş olabilir.

Rusya’yı ne bekliyor?

Navalny’nin ölümü, Rusya’nın otoriter yapısına yönelik Batı’dan gelen eleştirileri artıracak. Bu kaçınılmaz. Lakin Rusya ile Batı arasındaki ilişkiler zaten Ukrayna’daki savaştan dolayı bitmiş durumda. Yani eleştirilerin Putin için pek bir önemi yok.

Diğer taraftan Rusya, seçimlere hazırlanıyor. 7 Nisan’da yapılacak seçimlerden önce Navalny’nin ölümü, Putin’in bir düşmanını daha ortadan kaldırdı. Bu süreçte Putin, tüm toplumsal kesimlere aynı mesajı vermiş oldu: Düzene meydan okuyanların sonu belli.

Bu noktada Nisan seçimlerinin Rusya’daki otoriterliği daha da artıracağı söylenebilir. Ülkede kurumsallaşmış bir muhalefetin ve muhalefet etme kültürünün olmaması da bunda etkili. Üstelik savaşla birlikte artan milliyetçi duyguların Putin’e olan halk desteğini artırdığı da bilinmekte.

Sonuç olarak Navalny’nin ölümünü doğrudan Putin ile ilişkilendirecek delil bulmak mümkün olmasa da Navalny, Putin’e muhalif onlarca ismin akıbetini yaşadı. Bu da Putin’in suçlanmasını kaçınılmaz kılıyor. Zaten Avrupalı devletlerden gelen açıklamalar da Navalny’nin eşi Yuliya Navalnaya’nın yorumları da bu yönde. Hatta Navalnaya, doğrudan Putin’in azmettirici olduğunu kanıtlayacak belgeleri yayınlayacaklarını duyurdu. Bu da Navalny’nin ölümünün bir süre daha gündemde kalacağını gösteriyor.

Tartışma