Real Clear World: Dünya büyük bir kaosa doğru ilerliyor!

Uluslararası sistem, Küba Füze Krizi'nden bu yana en zorlu dönemini yaşıyor. Kasım seçimlerinin ardından hem ABD ve hem de dünya, sıcak bir 2025 yılı ile karşı karşıya kalacak!

1. resim

ABD merkezli yayın organlarından Real Clear World'de, Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin ve Tayvan özelinde olası bir ABD-Çin çatışmasının dünya düzenine olası etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Uluslararası sistemin Küba Füze Krizi'nden bu yana en zorlu dönemini yaşadığı belirtilen analizde, devam eden Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşlarının yanı sıra, Tayvan özelinde olası bir ABD-Çin çatışmasının küresel düzende büyük bir kaos yaratacağı öngörüsünde bulunuldu.

Analizde ayrıca; Kasım ayında yapılacak ABD seçimlerinin ardından yeni gelişmelerin yaşanabileceği ve 2025 yılının hem dünya hem de ABD için sıcak geçeceği tespiti yapıldı.

İşte Real Clear World'de yayınlanan analiz:

Liberal dünya düzeni giderek giderek irtifa kaybederken, uluslararası sistem Küba Füze Krizi'nden bu yana en zorlu dönemini yaşıyor.

ABD-Çin ilişkileri nihai bir çatışmaya doğru yol alırken, Asya'daki güç dengesi ABD aleyhine değişiyor ve Rusya, kıtaya onlarca yıldır refah getiren Avrupa güvenlik sistemini yıkmaya çalışıyor.

Gazze'deki savaş, birbirini izleyen Amerikan yönetimlerinin İran'ın hegemonik hırslarıyla etkili bir şekilde mücadele etmekteki başarısızlığını göstermektedir. Diplomasi bu vakaların hiçbirinde süregelen tehlikeyi azaltamamıştır.

Şu anda hem Washington hem de Pekin sakin, olaysız bir 2024 geçirmeye niyetli görünüyor. ABD Başkanı Joe Biden yeniden seçilmeyi arzuluyor ve Xi Jinping de zorlu iç ekonomik sorunlarına odaklanmak istiyor.

Ancak 2025 ve sonrası tamamen farklı olacak.

Her iki taraf da iki devlet arasında bir savaşı tetiklemesi en muhtemel konu olan Tayvan konusunda boyun eğmeye hazır görünmüyor.

Çin, abluka, füze saldırısı ya da işgal yoluyla Tayvan'a boyun eğdirmek için askeri güçlerini revize etmeye devam ediyor. Washington, Tayvan yüzünden Çin ile savaşa girmeye giderek daha istekli görünüyor ve Biden yönetimi, Kongre'deki her iki partinin de teşvikiyle, Pekin'in hararetli protestolarına rağmen ABD-Tayvan ikili ilişkilerinin her unsurunu güçlendirmek için yoğun bir şekilde çalışıyor.

Dolayısıyla Tayvan Boğazı'nda yarım yüzyıldır barışı koruyan ve karşılıklı itidale dayanan "Tek Çin" politikası, iki hükümet tarafından atılan somut adımlarla giderek daha fazla çelişiyor.

ABD ve Çin Tayvan konusunda bir felakete doğru sürükleniyor ve görünüşe göre her iki tarafın da bu potansiyel nükleer hesaplaşmayı ciddi bir şekilde ele alacak ya da uzlaşmaya varacak siyasi iradesi ve diplomatik becerisi yok.

Atlantik'in öte yakasında, ordusu giderek güçlenen Putin'in Rusya'nın Ukrayna'nın doğusunda işgal ettiği topraklardan ve özellikle de Kırım'dan vazgeçmesi pek olası görünmüyor.

Ukrayna'nın Kırım'da elde edeceği herhangi bir askeri başarı Putin'in taktik nükleer silah kullanma isteğini arttıracak ve Rus halkına bıraktığı en değerli imparatorluk mirası olan Kırım'ın kalıcı bir Rus toprağı olmasını sağlayacaktır.

Tayvan örneğinde olduğu gibi, Putin'in Ukrayna'yı acımasızca işgalini sona erdirecek ve Rusya'yı Avrupa güvenlik sistemine dahil edecek gerçekçi bir diplomatik seçenek masada bulunmuyor.

Dolayısıyla, öngörülebilir gelecekte Moskova, Çin ve diğerleriyle birlikte dünya düzeninin temellerini baltalamak için çalışmaya devam edecek ve Ukrayna'daki mevcut çatışmanın, korkunç olduğu kadar, çok daha kötü bir şeye dönüşme tehlikesi her zaman mevcut olacaktır.

Orta Doğu'ya gelince, pek çok kişi ve ülke Filistin sorununa "İki Devletli" bir çözüm çağrısında bulunmaya devam ederken, bu sonuca ulaşma ihtimali zor görünüyor. Zira İsrail, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, müzakere etmek konusunda isteksiz.

Dolayısıyla İran bölgeyi istikrarsızlaştırırken ve nükleer silah elde etmeye her zamankinden daha fazla yaklaşırken Filistin meselesi Ortadoğu'yu karıştırmaya devam edecek.

Böyle bir gelecekte İsrail-Suudi diplomatik normalleşmesi olmayacak ve Gazze'deki insanların trajik durumu büyük ölçüde göz ardı edilecek.

Dahası İsrail, çok yakında büyüyen Hizbullah tehdidiyle kapsamlı bir şekilde yüzleşebilir ve İran ile ABD'yi de içine çekebilecek daha geniş bir savaş ortaya çıkabilir.

Tüm bunlar ABD'nin iç barış ve istikrarını da kökten değiştirebilir.

Peki tüm bunlar yaşanırken, Amerika'nın kalıcı bir gerileme içinde olduğu gerçeği ve müttefiklerin bundan endişe duyması şaşırtıcı mı?Amerikan halkının geleceğine ve liberal uluslararası düzene yönelik bu tehlikelere karşı koymak için ABD'nin bir stratejisi var mı?

Bu büyük risklere rağmen, ABD başkan adaylarının mantıklı bir stratejisi yok gibi görünüyor.

Adaylar kampanya sırasında tek cümlelik hamasi nutuklarla ya da personel tarafından üretilen konuşmalarla gerçeklerden kaçabilir.

Ancak ABD, bu risklerin sonuçlarından kaçamayacak ve seçimlerin ardından ABD ve dünya sıcak bir 2025 yılı geçirecek.

Tartışma