Sam kardeş kapıyı tekrar mı çalıyor?
💢 Brezilya’da parlamento basan zihniyet, kaynağını ABD’den alan bir mirasın üzerinde yükseliyor.
💢 Washington’da hala deniz aşırı topraklardaki “darbeci” müttefiklerini cesaretlendiren klikler varlıklarını sürdürüyor.
Birinci Soğuk Savaş sona ererken uluslararası topluma yalnızca savaşların değil askeri darbelerin de sona erdiğine dair sarsılmaz bir inanç enjekte edilmişti. Bu halisünasyon 2016 yılında Türkiye’de somut olarak son bulurken, 2022 yılında Almanya’da darbe hazırlığındaki bir grubun varlığı ortaya çıktı. 2023 yılının ilk günlerinde ise Brezilya’da orduyu darbeye çağıran, kaybedilmiş bir seçimin taraftarlarını izliyoruz.
Brezilya’da Ekim ayında düzenlenen seçimde eksantrik karakteriyle görev süresi boyunca uluslararası medyanın ilgi odağı olan Jair Bolsonaro koltuğunu kaybetti. Seçimin galibi 2003-2011 yıllarında da cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen Lula da Silva oldu. Bolsonaro yandaşlarının seçim sonuçlarına itirazları, hile yapıldığına dair iddiaları, yol kapatma eylemleri sonuçsuz kaldı. İşi orduya darbe çağrısı yapmaya kadar götürdüler. Lula da Silva 2023 yılıyla beraber yemin ederek görevine başlarken, seçimi kaybeden Bolsonaro da soluğu Amerika Birleşik Devletleri’nde aldı.
8 Ocak günü ise 2 yıl önce ABD’de yaşananlara çok benzer görüntüler televizyon ekranları ve sosyal medya mecralarında belirdi. Seçime hile karıştırıldığını iddia eden eski ABD Başkanı Trump yandaşlarının Kongre baskınının bir benzeri, Brezilya’nın federal başkenti Brasilia’da yaşanmaktaydı. Bolsonaro yanlıları parlamento ve yüksek mahkeme binalarını basmış, orduyu daha istekli ve şiddetli bir şekilde darbe yapmaya çağırmaktaydı.
Brezilya hükümeti ABD’de yaşanan tecrübeden yola çıkarak hızla harekete geçti. Federal güçler kısa sürede parlamentonun kapısına dayandı. Önce talan edilen resmi binalar kontrol altına alındı, ardından eylemcilerin kampı dağıtıldı. Parlamento baskınına katılan yaklaşık bin 200 kişi gözaltına alındı. Devlet Başkanı Silva, eylemcilerin terörizm suçuyla yargılanacağını duyurdu. Sao Paulo gibi kentlerde demokrasi yanlıları kitle eylemleri düzenleyerek Lula da Silva’ya destek verdiler ve baskıncılara af imkanı tanınmamasını talep ettiler.
Yandaşlarının parlamento baskını ve orduya darbe çağrıları sonuçsuz kalırken eski Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro’nun Orlando’da hastaneye kaldırıldığı iddia edildi. ABD’ye 30 günlük bir diplomatik vize ile giren Bolsonaro’nun olası bir iade talebini geciktirmek amacıyla sağlık sorunlarını ileri sürmek için bu yola başvurduğu tahmin ediliyor.
Diplomatik ve siyasi gözlemcilere göre 6 Ocak 2021’de ABD’deki Kongre baskını ile 8 Ocak 2023’te Brezilya’daki parlamento baskını tipik benzerlikler içeriyor. Trump ve Bolsonaro’nun seçmen kitlelerinin hatırı sayılır bir kesimini evanjelistlerin oluşturması başlı başına dikkat çekici bir durum. Bolsonaro, 1964’teki ABD destekli askeri darbeyi destekleyen büyük toprak ve sermaye sahiplerinin siyaset sahnesindeki temsilcisi durumda. Askeri polis, hava ve deniz kuvvetleri içerisinde de darbe eğilimli subayların olduğu iddiaları Brezilya’daki sivil siyasetçileri alarma geçirmiş durumda. Dolayısıyla bugün yaşanan süreci anlamak için 1964-1985 yılları arasında Brezilya’da hüküm süren askeri diktatörlük dönemine yakından bakmak gerekiyor.
Operation Brother Sam-Sam Kardeş Operasyonu
1959’da Küba’daki devrimle burnunun dibinde sosyalist bir yönetim bulan, dahası Sovyet füzelerinin ABD topraklarına 450 kilometre mesafede konuşlandığını fark eden Washington yönetimi, arka bahçesi olarak gördüğü Latin Amerika’daki sosyalist hareketleri daha yakından izleme ihtiyacı duydu.
1956’da Brezilya’da sol görüşlü Joao Goulart’ın önce devlet başkanı yardımcısı 1961’de ise devlet başkanı olması ABD’nin endişelerini artırdı. Brezilya ölçeğinde petrol üreticisi büyük bir ekonominin Çin Halk Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliği ile kurduğu ilişkiler Washington için tehlikenin büyüdüğüne işaret ediyordu. ABD henüz Goulart’ın devlet başkanı yardımcılığı sürecinde Brezilya ordusu içerisindeki anti-komünist klikleri harekete geçirmişti. Ancak ordu içerisinde sol eğilimli subaylar da güçlüydü ve Goulart’ı görevden uzaklaştırmak için başlatılan girişimleri engellemeyi başardılar.
Ancak 1960’lara gelindiğinde ABD’nin Brezilya’daki siyasi kamplaşmayı derinleştirecek çabaları amacına ulaşmış, ordu ve siyaset içerisinde arzu edilen bölünme sağlanmıştı. ABD Başkanı John F. Kennedy, suikast sonucu hayatını kaybetmesinden 46 gün önce 7 Ekim 1963 günü Beyaz Saray’da ülkesinin Brezilya Büyükelçisi Lincoln Gordon’a “Brezilya’ya bir askeri müdahale için şartların müsait olup olmadığını” soruyordu.
Kennedy, Brezilya’daki askeri darbeyi göremedi. Kod adı “Operation Brother Sam – Sam Kardeş Operasyonu” olan plan 1964 yılında yürürlüğe kondu. ABD, 20’inci yüzyıl boyunca Türkiye’nin de aralarında bulunduğu pek çok ülkede askeri darbeleri destekledi. Ancak Brezilya’daki askeri darbe için ABD’nin mobilize ettiği donanma ve hava gücünün benzeri hiçbir zaman görülmedi. ABD Karayipler Filosu’nun neredeyse tamamını Brezilya kıyılarına yığdı.
31 Mart 1964 günü Brezilya ordusunun darbeci unsurları harekete geçtiğinde ABD uçak gemisi USS Forrestal’in yanısıra güdümlü füze taşıyan destroyerler USS Leahy ve USS Barney’nin de aralarında bulunduğu 8 gemilik bir filo darbeye destek vermek için hazırdı. USS Forrestal uçak gemisinde çeşitli tipteki 85 savaş uçağı da gerektiğinde Brezilya’daki darbeciler için havalanacaktı.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 31 Mart 1964 yani darbe günü Washington saatiyle 14:29’da ABD’nin Brezilya’daki elçiliğine gönderdiği gizli mesajdaki şu bilgiler ilgi çekicidir. Mesajda, darbeye karşı çıkmak için halkın eyleme geçmesi halinde, darbecilerin eylemleri bastırmak için kullanmaları amacıyla ABD donanma unsurlarının 110 ton çeşitli tipte mühimmat, toplumsal olaylara müdahale ekipmanı ve gözyaşartıcı gaz taşıdığı bilgileri yer almakta.
Brezilya Cumhurbaşkanı Goulart kendisine sadık kalan 3’üncü Ordu’nun çabalarına rağmen ülkesini terk ederek 4 Nisan’da Uruguay’a sığındı. Darbeciler tüm kişi hak ve özgürlüklerini askıya aldı, siyasi partiler lağvedildi, silahlı kuvvetlerin kontrolünde iki siyasi parti kurularak bunlara iktidar ve muhalefet olma görevleri verildi. Brezilya’da 21 yıl sürecek askeri diktatörlük başlamıştı.
Birinci Soğuk Savaş yıllarında ABD’nin Latin Amerika’da kendi güdümünde “Muz Cumhuriyetleri” kurma hevesi Brezilya ile sınırlı kalmadı. Brezilya’yı 1971 Bolivya, 1973 Şili, 1973 Uruguay, 1975 Peru ve 1976 Arjantin’deki askeri darbeler izledi. ABD ve yerel darbeci müttefikleri yalnızca “sol ve ulusal eğilimli hükümetleri” devirmekle kalmadı. Bu siyasi hareketlerin liderlerini ve yandaşlarını takip edip ortadan kaldırmak için de “Condor Operasyonu” adı altında bir süreci de yönettiler. CIA destekli Condor Operasyonu kapsamında sınır ötesi operasyonlarda suikastlerle ortadan kaldırılan muhalif liderlerin sayısının 400’ün üzerinde olduğu tahmin ediliyor.
Bugün Brezilya’da parlamento basarak askeri darbe çağırısı yapan zihniyet, kaynağını ABD’den alan işte böyle bir mirasın üzerinde yükseliyor. 2021 yılında Beyaz Saray’da yönetimi devralan ekibin Dışişleri Bakanı Blinken, ABD’nin artık askeri darbeler ya da renkli devrimler yoluyla “demokrasi getirme” alışkanlığından vazgeçtiğini ilan etmişti. Venezuela’daki Maduro yönetimi ile atılan diyalog adımları Biden yönetiminin seleflerinden farklı bir yolda olduğunu gösterse de, Washington’da hala 20’inci yüzyılın alışkanlıkları ile davranan ve deniz aşırı topraklardaki “darbeci” müttefiklerini cesaretlendiren kliklerin varlıklarını sürdürdükleri anlaşılıyor.